İttihat Ve Terakki

Cemiyetin Umum Müfettişliği’ne Tayin Olan Mısırlı Mehmed Said Paşa’nın Durum Değerlendirmesi ve Meydana Gelen Tartışmalar

Cemiyetin Umum Müfettişliği’ne Tayin Olan Mısırlı Mehmed Said Paşa’nın Durum Değerlendirmesi ve Meydana Gelen Tartışmalar

 

Cemiyetin umumi müfettişliğine tayin olunan Mısırlı Mehmet Said Paşa Mısır’dan Paris’e yazdığı bir mektubunda diyordu ki:

“Şubeler teşkili hususundaki muvaffakıyetinize cidden pek memnun oldum. Zira Cemiyetimizin nüfuz ve tesirini tezyit etmek için bundan müessir bir teşebbüs olamaz. Mazlum vatanın selametine hizmette sabit-i kadem oldukça elbette muvaffakıyet bizden ayrılmaz.”

Mısır şubesi hakkında cemiyetimizin ne fikir beslediğini bilmem lazım geliyor. Mısır şubesinde ne gibi hizmetler bekleniyor? Çünkü memleket dahilinde efkar-ı umumiyeyi tadile çalışmak beyhudedir. Olsa olsa mevkiden bilistifade Türkiye’ye evrak ithali gibi bazı hizmetleri dokunabilir. Mektubunuzda şubenin terakkisinden bahsediyorsunuz. Bunun manası nedir? Mısır şubesinin terakkisi ve ehemmiyet kesbetmesi aza adedinin artması demekse, böyle bir emelin husulü kolaydır ve muvakkat bir zaman için aldatıcı bir nümayiş olabilir. Lakin tehlikeden salim kalmaz.

Malumdur ki Mısır’daki Osmanlıların hemen herbiri kendi başına ıslahatçı kesilmiş acibülahval kimselerdir. Bunların bazıları cemiyete sokulacak olursa, müruru zamanla onları idare etmek kabil olmaz. Cemiyetle şube arasında münazaa eksilmez.

Mısır’ın yerlilerine gelince politika ile meşgul olanlar ve alelhusus Osmanlı politikasile münasebet peyda etmiş olanları Hamid’in ve Hidiv Abbas’ın mektebinde yetişmiş müfsit ve menfaatperver bir takım muzır şahıslardan ibarettir. Bunların Cemiyete iştirakinden bir hayır beklenilmez. Hasılı, reyime kalırsa Mısır şubesinin azası ne kadar artarsa o nisbette faaliyeti sekteye uğramış, o nisbette münazaa ve münakaşaya sebebiyet verilmiş olur. Hele Mısır’ın bu zamanki hali nazar-ı dikkate alınırsa, Hamid ve Abbas taraftarları böyle bir fırsattan istifade ederek cemiyetimizin asıl sıfatını ve hususi haysiyetini bozmak emelile şubeye girmek için her türlü teşebbüsten geri kalmayacaklarına şüphe edilemez. Hülasa kaş yaparken göz çıkarmayalım.

Nakdi iane meselesine gelince, ümit ederim ki sayim pek semeresiz kalmayacaktır. Gerek mukarrer olan ıslahatın yapılması ve gerek labedit görülen bazı teşebbüslerin kuvveden file çıkarılması için ne kadar paraya ihtiyaç varsa bildiriniz.”

Bu Mehmet Said Paşa’nın Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin umumi müfettişi olduğu gizli tutuluyordu. Said Paşa’nın müfettiş olması Paris’le Ahmet Celalettin Paşa arasındaki münasebatın kesilmiş olduğuna delalet ederdi. Fakat “Tuna” Gazetesi’nin cemiyet işlerini karıştıracak neşriyatta bulunması yüzünden Said Paşa’nın umumi müfettiş olduğunu ilan etmeğe mecburiyet hasıl olmuştu. Said Paşa bu ilandan dolayı biraz kızmıştı. Paris’e yazdığı bir mektubunda diyordu ki:

“Madem ki matlub olan bu vazifenin Ahmet Celalettin Paşa’ya ihale olunmadığını ve Paşa’yı müşarünileyhin cemiyetimizle asla bir alakası bulunmadığını bildirecekti, o halde resmi bir tekziple iktifa olunsa idi, hem bizce maksat hasıl olur, hem de Tuna gazetesinin kurnazlığı semeresiz bırakılırdı.”

“Said Paşa cemiyetin meftunu olan bir zattı. Her ay cemiyete iki yüz frank verirdi. Cemiyet tarafından Prens Sabahaddin Bey’e karşı yazılan reddiyeleri hararetle takdir ederdi. Cemiyetin işlerile yakından ve uzaktan meşgul olmaktan hoşlanırdı. Mektupların sonunda “bu posta ile beş aylık yekunu olan bin frangı gönderiyorum” veyahut “üç aylık biriken 600 frank borcum yollanmıştır” diye yazılı bulunurdu.

Said Paşa’nın mektubunda yazıldığı gibi Cemiyetle Ahmet Celalettin Paşa’nın arası büsbütün açılmıştı. Doktor Bahaddin Şakir Bey Cemiyetin işlerinden onu haberdar etmekte devam eylemekle beraber, aralarında artık müşterek bir çalışma yok gibi bir şeydi. Doktorun, Ahmet Celalettin Paşa ile münasebetini tamamile kesmemesi Paşa’nın nakden yardıma devam etmesinden ileri gelmiş olması muhtemeldir. Çünkü Şehzade Yusuf İzzettin Efendi, Bahaddin Şakir Bey’le Diran Kelekyan Efendi’nin maaşlarını göndermediğinden, ikisi de Ahmet Celalettin Paşa’nın yardımına muhtaç olacak kadar müzayeka içinde bulunuyorlardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!