1 Mayıs Kanlı Pazar Katliamı Nasıl Gelişti?
HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK:
“Yalan ve İftirayla 1 Mayıs Katliamının Sorumluları Gizlenemez”
1 Mayıs Kanlı Pazar Katliamı Nasıl Gelişti?
Faşist diktatörlüğün tezgahladığı 1 Mayıs kanlı Pazar katliamında 34 kişi hunharca katledildi, yüz binlercesi yaralandı, yüzlercesi göz altına alınarak işkencelerden geçirildi ve ardından dernekler, gazete büroları basıldı, cenaze törenlerine saldırıldı, bir terör estirildi ve estiriliyor.
Bu terör havası devam ederken, hakim sınıfların basını ve kiralık kalemleri ve onlarla elbirliği, ağızbirliği içinde DİSK yöneticileri, TSİP, TİP, İGD, İKD gibi sosyalist maskeli hainler, olayları gerçek sorumlularını, gerçek saldırganları gizleyerek olayları proleter devrimcilerin üzerine “Maocular saldırdı” demagojisi ve iftirasıyla yıkmaya çalıştılar ve proleter devrimcileri; “gözü dönmüş”, “halka ateş eden caniler” şeklinde tanıtmaya ve böylece tecrit etmeye çalıştılar.
Bu faşist ve sosyal faşist demagojiyi, yalan ve iftiraları birer birer açıklayacağız. Gerçekler devrimcidir. Ve bilinmelidir ki güneş balçıkla sıvanmaz. Er de olsa, geç de olsa gerçekler ortaya çıkarıldıkça, bu kötü silah, yalan, iftira ve demagoji silahı geri tepecek ve sahiplerini vuracaktır.
Olaylar Nasıl Gelişti?
1 Mayıs günü, proleter devrimciler üç koldan, Topkapı, Edirnekapı, Eminönü’nden hareket ederek, yol boyu gazetelerini, bildirilerini dağıtarak, marşlar söyleyerek, “Yaşasın 1 Mayıs”, “İşçiler birleşin, sömürüye son verin”, “Katil İktidar” sloganlarını atarak Saraçhane’de birleştik. DİSK görevlilerinden oluşan bir barikat bizi kemerlerin orada uzun süre bekletti. Daha sora DİSK görevlileri ile anlaşma üzerine barikatlar kaldırıldı ve biz de korteje katıldık. Fakat şöyle bir taktik vardı; yolda sürekli oyalanıyor, bekletiliyorduk. Topkapı’dan saat 11’de hareket ettik, 12’de Saraçhane’ye geldik. Saraçhane’den Tarlabaşına geldiğimizde saat 7’ye geliyordu. Aynı oyalama taktiği Beşiktaş’dan gelenlere de uygulanmıştı. Kortejimizin önünde Kurtuluş ve TEP yürüyordu. Yolboyunca kendi sloganlarımızı attık, marşlar söyledik, halaylar çektik. Halka bildiri dağıtıp gazete sattık. Uzun süre bekletildiğimiz halde ve bunun bir oyalama taktiğini bildiğimiz halde yolumuzu değiştirmedik. Saldırgan bir grubun böyle yürümeyeceği açık değil mi? Bu şekilde belediye tuvaletlerinin sokağının Tarlabaşı Caddesi’ni kestiği yere kadar varabildik. Burada karşımıza 60–70 kişilik DİSK görevlisi ve DİSK görevli yeleği giymiş İGD’liler çıktı. Önümüze barikat kuran görevliler buradan ileriye gidemeyeceğimizi bildirdiler. Bu arada çıkan tartışmalar sırasında biz “İşçiler Birleşin”, sloganını attık. DİSK görevlisi bir takım işçiler bizimle kol kola girdiler ve yürümeye başladık. Bu arada DİSK’in kırmızı gömleğini giymiş görevli birisi silahını gösterdi. Biz bunu yuhaladık. O anda bizim görebildiğimiz kadarıyla (meydanda daha önce ateş edilip edilmediğini biz bilmiyoruz. Çünkü alana giremedik) ilk ateş kırmızı görevli gömleği giymiş birisi tarafından başlatıldı. Ortalık bir anda karıştı, üzerimize kurşunlar yağmaya başladı. Panzerlerin göz yaşartıcı bomba atması, etrafı taraması üzerine ara sokaklarda barikatlar kurarak düzenli bir şekilde çekildik. Bu ara, uzun süre ara sokaklarda polisle mücadele sürdü. Bu anda meydanda ne olduğunu bilmiyorduk. Alanda neler olduğunu daha sonra öğrendik. Olayın nasıl bir tertip olduğunu ortada. Planlı ve önceden yerleştirilmiş yerlerde dürbünlü ve otomatik silahlarla sivil polisler, faşist diktatörlüğün ölüm timlerinin halkı nasıl alçakça tarayarak katlettiğini bugün burjuva basını bile açıklamakta.
Bu Provokasyon Ortamını Kim Hazırladı?
Bu provokasyon ortamını, DİSK’in yönetimindeki sendika ağası sosyal faşistler ve onların paralelindeki TÖB–DER, İKD, İGD yöneticileri, TİP, TSİP, TKP gibi sosyal faşist partiler, 5 Şubat Ankara olaylarından sonra uzun süreli yürüttükleri karşı–devrimci propagandayla hazırladılar.
Yurtsever devrimcilerin yönetimde bulunduğu TÖB–DER şubelerinin görevden alınması, üyelerin “ihraç” edilmesi;
Ardından ideolojik ve siyasi saldırılarını silahlı saldırıya dönüştürerek, İstanbul’da SADIK CANARSLAN’ın, İzmir’de İDRİS TÜRKOĞLU yoldaşların İGD’li beslemelerce, DİSK yöneticileriyle aynı görüşte olan ve işçilerden alınan aidatlarla beslenen sosyal faşist İGD’lerce katledilmesi;
Ve ardından, miting öncesi, mitingde “Maocuların” kafalarını kıracaklarını, Spor Sergi Sarayında görevlilerle yapılan toplantılarda, görevlilere “Maoculara” karşı mücadele andı içirilmesi ve görevlilerin ellerine sopalar verilirken bunları “Maocuların” kafalarında kırmalarının öğütlenmesi;
Proleter devrimciler başka yerlerde de 1 Mayısı kutlayacaklarını açıklamaları üzerine, DİSK yöneticilerinin bunların engellenmesi için valilere çağrıda bulunması ve 1 Mayıs mitingini “Maocuların” basacağını fakat “hakkını avucuna vereceklerinden” bahsetmeleri ve gerici faşist basının bunu yaygınlaştırması, körüklemesi ile mitingi “Maocular” basacak diye bir şartlandırma yaratıldı.
İşte sosyal faşistler, karşı–devrimci propagandalarıyla bu provokasyonun ortamını hazırladılar. Bu CIA’nin ve faşist diktatörlüğün arayıp da bulamayacağı bir ortamdı. Suçlular önceden tespit edilmişti. “Maocular” saldırdı, denilip halka saldırılacak, halk hunharca katledilecekti. Ve nitekim de öyle oldu. Devrimciler alana bile girmedikleri halde, her şey devrimcilerin üzerine yıkılmaya çalışıldı.
Faşist Diktatörlüğün Ölüm Timleri Halkı Taradı
Su deposu, beyaz renodan, İntercontinental Otelinde halk insafsızca tarandı. Ardında panzerler halkı çiğneyerek (bir İsveçli gazetecinin anlattıkları gayet somuttur), göz yaşartıcı bomba kullanarak, polis ateş ederek, bir kitle katliamı yapıldı. Kazancı yokuşu başında onlarca ölü, yüzlerce yaralı. İşte faşist diktatörlüğün, gözü dönmüş halk düşmanlarının saldırısı.
Olay sonrası, sağ basın gerçek saldırganları gizleme çabası içinde, polisleri zavallı, iki ateş arasında kalmış gösterme gayretindeydi. Ve 34 ölü içerisinde, “şehit olan polis” diye boy boy resimleri verilmekte, polis şirin gösterilmeye çalışılmaktadır. Polisler, panzerlerin üstündeki kanlar daha kurumadan, kurbanlar kesmekte (ve bunu sağ basın boy boy yayınlamakta) kurban kanlarını panzerlere sürerek, insan kanlarını kaybedebileceklerini sanmaktadırlar.
Aynı kampanyaya, saldırganları ve gerçek katileri gizleme, saklama kampanyasına sosyal faşistler de katılmaktadırlar. Saldırı sırasında “kaçmayın, polise yardımcı olun” diye anons yapılmakta. Polise daha fazla insanı katletmesi için mi yardımcı olunacaktı? “Polis görevini yapmadı”, “hükümet görevini yapmadı” (KEMAL TÜRKLER, 5 Mayıs Gazeteleri) diye saldırgan gizlemeye çalışılmakta. Ve yalan söylenmekte, polis görevini yaptı. Hükümet de görevini yaptı. Onların görevi bu kanlı katliamı gerçekleştirmekti, o da gerçekleşti.
Faşist ve sosyal faşistlerin gerçek saldırganları gizlemede birleşmeleri ve olayı proleter devrimcilerin üzerine yıkmaya çalışmakta birleşmeleri, onların bu düzenin savunucuları olmalarındandır.
Bu saldırlar CHP mitinglerine saldırıların bir devamıdır ve yeni yeni saldırıların olacağının en büyük kanıtıdır. 5 Şubattan bu yana faşist ve sosyal faşistler halka ve özellikle de proleter devrimcilere saldırmaktadırlar. Kapitalist revizyonist ülkelerde ve buna bağlı olarak ülkemizde ekonomik buhran derinleşmekte, halkın mücadelesi yükselmektedir. Yüksele halkın mücadelesini faşistler ve sosyal faşistler saldırarak, onun güçlerini dağıtacaklarını ve zayıflatacaklarını sanmaktadırlar ve bu amaçla saldırmaktadırlar.
Taksim’de 1 Mayısın, 1 Mayıs kanlı pazarına çevrilmesi ve ardında yalan, iftira ile halkın gerçek önderleri proleter devrimcilere saldırılması da bundandır.
Yalan, İftira, ve Demagoji Niçin?
Hakim sınıfların basını Tercüman, Hürriyet, Günaydın’ından tutun da sözde ilerici sosyalist DİSK yöneticilerine ve paralellerindekilerine kadar hepsi elbirliği, ağız birliği içinde, bir koro gibi olayı devrimcilerin üzerine yıkmaya çalışmakta ve yalan, iftira, demagojisinin en görülmediğini gösterdiler.
Aralarındaki çelişkileri de proleter devrimcilere karşı bir yana bırakan bu karşı devrimci koro hep aynı sözcükleri tekrarlamakta, birbirlerine sahip çıkmakta, proleter devrimcilere “Maocular saldırdı” diye saldırmakta birleşmekteydiler.
Hepimizin tanıdığı gerici faşist basınla, yüzlerinde sosyalizm maskesi taşıyan sosyal faşistleri aynı şeyler söylemeleri bizi düşündürmelidir ve düşünmek zorundayız.
Yalan ve İftira Kimlerin Silahıdır?
Yalana ve iftiraya çökmekte olan, yok olan sınıflar ve onların temsilcileri başvurur. Böylece o kaçınılmaz sonlarını geçici de olsa geciktirebileceklerini sanırlar. Fakat, gerçeklerin ortaya çıkarılmasıyla, o kaçınılmaz sonlarına daha hızla varılacağını unuturlar.
Faşist ve sosyal faşistler de ellerindeki imkanları kullanarak, mitinge katılan on binlerce kişinin gözünün içine baka baka yalan söylemekte, iftira atmaktan geri kalmadılar… Fakat bir şeyi unuttular. Gerçeklerin devrimci olduğunu ve gizlenemeyeceğini. Güneşin balçıktan sıvanamayacağını.
Bir Takım Gerçeklerin Açıklanmasıyla Karşı Devrimci Koroda Başlayan Cazırtı…
Birkaç günü geçmesiyle, olayları görmüş, içinde bulunmuş demokratların, yurtseverlerin bir takım gerçekleri açıklamasıyla, faşist ve sosyal faşistlerin yalanlarının, iftiralarının ortaya çıkmasıyla, bu karşı–devrimci koroda cazırtılar, birbirine uymayan sesler çıkmaya başladı.
Yüz binlerin gözünün içine baka baka yalan söylemenin vermiş olduğu suçluluk kompleksiyle “ben bunları söylüyorum, ama gerçek biliniyor” kuşkusuyla sosyal faşistler, birbirini yalanlayan, birbirini çürüten, kıvırtan demeçler vermeye başladılar.
“Saldırı Intercontinental Otelinde başladı” (Gültekin Gazioğlu; 4 Mayıs, Vatan)
“Saldırı burjuvazinin bir tertibidir, olay Maocuların üzerine yıkılmıştır” (TÜTED Genel Başkanı, Vatan, 4 Mayıs).
“Olayları MC ve CIA planladı, olayların sorumlusu Maocular olamaz” (TÜM-DER Genel Başkanı).
“Temelinde sosyalizm olan bir çizgidekiler halkın üzerine rasgele ateş açmaz” (Kemal Türkler; 5 Mayıs, Milliyet).
Tabi ki gerçeğe dayanmayan ve yalan olan şeyler sonunda kendisiyle, kendi paralellerindekiyle çelişecektir ve böyle kıvırtmalar başlayacaktır.
“Maocular saldırdı” Yalanı Kendi Saldırganlıklarını Gizlemek İçindir
Faşistlerin ve sosyal faşistlerin “Maocular saldırdı” yalanı kendi saldırgan yüzlerini gizlemek içindir. Ve gerçek saldırganları saklamak içindir.
sosyal faşistler buna dayanarak kendi saldırganlıklarını gizleyemezler. 1 Mayıstan daha bir hafta önce SADIK ve İDRİS yoldaşları katledenler, besleme, sosyal faşist İGD üyesiydiler ve bu saptandı da.
Terör ve Saldırı Devam Ettiriliyor
Ölenlerin cenaze törenlerine saldırı devam etti. Dernekler, gazete büroları basıldı, sokaklarda terör estirilerek halk yıldırılmaya çalışılmakta. Kadıköy’de yüzlerce kişinin esir alınır gibi yere yatırılması, terörün devam ettirilmesi, yükselen mücadeleyi bastırmak ve zayıflatmak içindir. Terör gündemdedir ve devam etmektedir.
Devrimci Gençliğin Görevleri
1) İlk olarak sürmekte olan ve yeni yenilerinin gelmesi muhtemel olan saldırılara karşı, faşistlerin ve sosyal faşistlerin dışındaki gençlik güçlerini birleştirmeli ve güç birliği yapılmalıdır. Bir takım ayrılıklar unutulmadan, faşist teröre karşı mutlak birleşilmelidir.
2) Propaganda olanaklarımız kısıtlı olduğu ve buna karşılık faşistlerin, sosyal faşistlerin olanaklarının bol olduğu, yalanla, iftirayla da olsa kitleleri etkiledikleri göz önüne alınarak, var olan olanaklarımız sonuna kadar zorlanmalı, fedakarlığın, azimliliğin, yorulmazlığın en iyi örnekleri gösterilerek, gerçekler en geniş kitlelere ulaştırılmaya çalışılmalıdır.
3) 1 Mayıs kanlı Pazar katliamıyla ilgili gerçeklerin açığa çıkarılması için elde edilen bilgiler, röportajlar şeklinde, mektuplar yollayarak, doküman ve belgeler çıkarılmasına aktif olarak çalışmalıyız.
Kahrolsun faşist diktatörlük!
Kahrolsun faşizm, sosyal–faşizm!
1 Mayıs Kanlı Pazar katliamının hesabı sorulacaktır!