27 Mayıs’dan 12 Eylül’e

1971 – 12 Mart’a Doğru

1971 – 12 MART’A DOĞRU
Silahlı Kuvvetler’in içindeki ihtilalci gruplar demokrasiyi bir türlü içlerine sindirememişlerdi. Terör de durmadan tırmanıyordu. İhtilal hazırlığı içinde olan bazı emekli subayları tanıyordum. Parti çalışmaları için zaman zaman Ankara’ya gidip geliyordum. Genel İdare Kurulu Toplantısı için gene Ankara’ya gelmiştim. İş hayatına atılmış olan Numan Esin’i ziyarete gittim. Bakanlıklar civarında bürosu vardı. Emekli Topçu Subayları’ndan Ahmet Bey’le -soyadını hatırlayamıyorum- Numan’ın iş ortaklığı vardı. Ziyaretimde Numan Esin’in bürosunda sivil elbiseli genç subaylar gördüm. Bir ihtilal hazırlığı içinde olduklarını ifade etti. Numan Esin’e böyle bir hareketten vazgeçmelerini söyledim. O ısrar ediyordu. Bunun üzerine ikaz ettim:
— Numan bak yanında Muzaffer ve Ahmet yok. Vazgeç bu işten.
Numan cevap verdi:
— Bu sefer ki arkadaşlarım da çok şahsiyetli. Mesela General Celil Gürkan çok güvenilir, üstün kişiliğe sahip bir insandır.
Baktım ki bir ihtilal için kararlılar, dönmek niyetinde değiller, “Ben size bir hikaye anlatayım da ayrılalım” dedim. Numan da “Anlat bakalım hikayeni” dedi. Toplantıda hazır olanların hepsi beni dikkatle dinliyorlardı; anlatmaya başladım:
— Bir ülkenin kralı şehirde dolaşırken bir kadına gönlünü kaptırmış. Sır vezirini çağırarak durumu anlatmış. Karar vermişler kocası öldürülecek, dul kadın saraya alınacak. Koca marangoz imiş. Kendisi saraya çağırılıyor:
— Yarın öğleye kadar 10 adet sedef sandık yapıp saraya teslim edeceksin. Malzemeler filan yerdedir.
Adamcağız çaresiz:
— Vezirim bu sandıkların bir tanesi bir ayda bitmez. Ben bunları bir gün içinde bitiremem.
Vezir ise gayet şedit:
— Ben onu bunu anlamam. Yarın öğleye kadar ya bu on sandık gelir yahut kellen.
Marangoz durumu anlamıştır. Kendisinden sandık değil kellesi istenmektedir. Sandık işin bahanesi. Huzurdan ayrılır doğru evine gider. Karısına ve çoluk çocuğuna durumu anlatır ve hepsiyle helalleşir. Belirlenen saatte yani öğle vakti kapı çalınır. Kapıya evin hanımı çıkar. Kapıda birkaç polis:
— Kocanızı almaya geldik.
Kadın sorar:
— Memur beyler kocamı nereye ve niçin götürüyorsunuz?
Polisler cevap verir:
— Yarım saat önce ülkenin kralı öldü. Ona tabut çakmaya götürüyoruz.
Salondakilere döndüm;
— Arkadaşlar sakın siz de aynı sonuca sürüklenmeyesiniz.
Müsaadelerini aldım ve ayrıldım. M.H.P. Genel İdare Kurulu Üyesi olarak siyasi toplantılara gidip geliyordum. Bu olaydan birkaç hafta sonra tekrar Ankara’ya gitmiştim. İlginç bir tevafuk bakanlıklarda yolda giderken Numan’la karşılaştık. Numan:
— Ahmet dediklerin oldu. Mürted Havaüssü komutanı Tuğg. Gnl. Aydın Kirişoğlu hastalanarak tedavi için Londra’ya gitti.
“Allah şifalar versin” dedim. O vurucu gücü kaybetmiş olduk. Bununla da bitmedi. Hareketin planlayıcısı bizim Orhan Kabibay’da bel fıtığı oldu. Ameliyat için Gülhane’ye kaldırıldı. Geçmiş olsun için Numan’la Gülhane’ye gittik. Başarılı bir ameliyattan sonra taburcu olmuş evine dönmüş. Biz de evine gittik. Ve kendisini bulduk.
“Geçmiş olsun” dedik ve kendisine şifalar diledik. Dışarıya çıktığımız zaman Numan durumu değerlendirdi::
— Şans yüzümüze gülmedi…
Bu olayın adını tarihçiler ve okuyucular koymalı.
Daha vahim bir hadiseyi önlemek üzere Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç 12 Mart 1971’de hükümete bir muhtıra verdi. Bu muhtıra tarihe 12 Mart Muhtırası diye geçmiştir. Bu olaylarla ilgili Numan Esin ve arkadaşları tutuklandılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!