7 Temmuz 1908’de Selanik’te Durum ve Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin Beyannâmesi
7 Temmuz 1908’de Selanik’te Durum ve Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin Beyannâmesi
Temo Bey’in, bu tavsiyelerine de artık hacet yoktu. Çünkü bu mektup Paris’e gidinceye kadar galeyan büsbütün artmıştı. Heyecana gelen halk Selanik’te geceleri silah atmağa başlamıştı. Bunun üzerine oradaki dahili heyet-i merkeziye 7 Temmuz’da bir beyanname neşrederek bunu Selanik şehrinin sokaklarında bazı yerlere yapıştırmıştı. Abdülhamid hükûmetinin otoritesi o kadar zayıf düşmüştü ki şehrin içerisi Abdülhamid’in casusları ile kaynarken, ecnebi devletleri tarafından tayin edilen Hüseyin Hilmi Paşa, orada henüz Vali-i Umumi iken ve büyük devletlerin siyasi memurları entrikalarını çevirmekte devam ederlerken, Cemiyet adeta serbest denilecek bir surette hareketten çekinmiyordu. Dahili merkez-i umumi tarafından neşrolunan o beyannamede deniliyordu ki:
“Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti birkaç istibdat askerinin geceleyin atmış olduğu tüfeklere mukabil bila sebep her taraftan bir hayli silah atılmış olmasına beyanı teessüf eder. Cemiyetin esas maksadı ahalinin temin-i refah ve istirahati ve devletin idame-i kuvveti iken birtakım cahillerin sevki gafletle herkesi havf ve heyecana düşürecek ve ahal-i Osmaniye’nin medeniyetten mahrum olduğuna delil olarak ecnebilerin bu gibi vakaları sermaye-i mekal ittihaz etmelerine sebebiyet verecek olan buna mümasil ihtiyatsızlığın bir daha vukua getirilmemesini şediden ve kat’iyyen emreder.
İş bu beyannamenin neşrinden sonra ahaliden herhangi bir kimse, mücbir bir sebep görmeden silah atarsa veyahut bir sebeli müsbir üzerine silahı atanı takliden o da silah endahtına cüret ederse, Cemiyetimizin selamet-i umumiye komisyonu tarafından istihdam edilen müteaddit hafi memurları vasıtasıyla tahkik ettirilerek şedit cezalarla tecziye edileceği halisane ilan ederiz.
Bundan sonra yangınlarda bile yalnız çıkan yeri haber vermek için bir iki el silah atılmasına müsaade vardır. Bundan başka etraftan silah atılması külliyen memnudur. Herkes gece ve gündüz edep ve terbiyesini takınmakla mükelleftir. Terbiyesiz olanı tedip için Cemiyetin kuvveti her vakit kafidir.
Kimseye taarruz edilmeyecek, hiçbir veçhile nümayiş yapılmayacaktır. Herkes selamet ve istirahat içinde vakit geçirecektir işi ve gücü ile meşgul olacaktır. Bu emre muhalif hareket edenlerin veballeri kendi boyunlarına! İş bu ilanname 7 Temmuz 1324 tarihinde tahrir olunmuştur.”
Otuz üç seneden beri devam etmiş olan Abdülhamid istibdadının son günlerini yaşadığı Terakki ve İttihat Cemiyeti tarafından sokaklara yapıştırılan bu ilan ile kat’i surette anlaşılıyordu. Uzun seneler devam eden bir mücadeleden sonra Cemiyet artık gayesine erişmek üzere bulunuyordu. Fakat Abdülhamid’in saltanatı yalnız Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin o devamlı ve azimli mücadelesi sayesinde mi yıkılıyordu?
Bu suale doğrudan doğruya “evet” cevabını vermek kolay değildir. Çünkü 1902 senesinden beri Avrupa devletleri Makedonya meselesini mütemadiyen kurcalamamış ve Osmanlı Devleti’nin o mühim ve kıymetli parçasını devlet bünyesinden ayırmak için bütün diplomasi entrikalarını sarfederek çalışmamış olsaydılar, Terakki ve İttihat Cemiyeti daha çok seneler o mücadelesine devam etmek mecburiyetinde kalırdı.