İttihat Ve Terakki

Abdülhamid’in İttihatçı Casusu: Fazıl Bey

Abdülhamid’in İttihatçı Casusu: Fazıl Bey

 

Terakki ve İttihat Cemiyetile alakasını münhasıran şahsi menfaatle inhisar ettiren bu gibi aza eksik değildi. Hatta bunların pek tehlikeli olanları bile vardı. Çünkü onlara vaktile Cemiyet esrarı faş edilmişti. Onlar Cemiyetten ayrıldıktan sonra bu esrarı meydana çıkarmaktan çekinmiyorlardı. Bereket versin bu gibilerine pek nadir tesadüf ediliyordu. Meşrutiyet’ten evvel Cemiyetin esrarına vakıf iken Paris’te ve Mısır’da bulunduktan sonra İstanbul’a dönen ve Abdülhamid’e casusluk etmeğe başlayan bir Fazıl Bey vardı. Sözünden dönenler içinde azılı olanı bu Fazıl Bey’di.

Fazıl Bey İstanbul’a geldikten sonar doğru gidip Beşiktaş Muhafızı Vasıf Paşa’yı görmüştü. Yıldız’ın Beşiktaş’ta olması dolayısıyla istibdat devrinde Beşiktaş Muhafızlığı gayet mühim bir rol oynardı. Fazıl’ın İstanbul’a gelir gelmez gidip Vasıf Paşa’yı görmesi nazar-ı dikkati celbetmişti. Onun İstanbul’a gittiği Paris’ten İstanbul teşkilatına yazılmış olduğundan Fazıl Bey adım adım takip ediliyordu. Bereket versin Cemiyet’in İstanbul teşkilatına mensup olanlar içinde Fazıl Bey’in dostları vardı. Fazıl Bey bu dostlarının Cemiyete mensup olduklarını bilmediğinden bunlar kendisiyle derhal temasa gelerek sözünden dönen ve Abdülhamid’e sır ifşa ederek para kazanmak isteyen bu eski dostlarının fikirlerini öğrenmeğe başlamışlardı. Öğrendiklerini aşağıdaki suretle Paris’te Terakki ve İttihat merkezine bildirmişlerdi:

“Fazıl, Beşiktaş Muhafızı Vasıf Paşa vasıtasiyle Cumartesi günü sabahleyin saat üçte (alaturka saat) Mabeyine götürülecektir. Bu iş için Vasıf Paşa’ya bir irade gelmiştir. Fazıl’ın bundan böyle Vasıf Paşa’nın maiyetinde istihdam edileceği söylenmektedir. Arkadaşlarımızdan birisi Fazıl’dan şunları öğrenmeğe muvaffak olmuştur:

Fazıl, Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin Veliaht Reşat ve Şehzade Yusuf İzzettin Efendilerle muhabere ettiğini bildiğini ve ciddi vesaikiyle isbata muktedir olduğunu söylemektedir. Paris’ten İstanbul’a gönderilen ve şehzadeler ait olan mektupların “Rouet” ve Voltaire” namlarına İstanbul’daki Fransız postahanesine geldiğine vakıftır. Bu namlar için kiralanan posta kutuları araştırıldığı taktirde mektupların derhal meydana çıkacağını anlatmaktadır. Fransız postahanesinde memur olan Türk tebaasından bir Musevinin bu işlere vakıf olduğunu ve onun para ile elde edilmesi kabil olacağını söylemektedir.

Paris’te sizinle beraber çalışan ve kitabet vazifesini yapan bir Ermeni vardır. Fazıl’ın ifadesine nazaran bu Ermeni, şayet istediği yüksek bir meblağ temin edilecek olursa Paris’ten İstanbul’a gelerek Cemiyetin bütün esrarını Abdülhamid’e bildirecekmiş.

Fazıl, vakitiyle Abdülhamid’e karşı atılan bombanın sabık Serhafiye Ahmet Celalettin Paşa tarafından tertip ettirildiğini ve Paşa’nın bu iş için kırk bin lira sarfettiğini de biliyor. Bundan başka Abdülhamid’in ve dördüncü oğlu olup veliaht yapmak istediği Şehzade Burhanettin Efendi’nin zehir verilerek öldürülmelerinin mukadder olduğuna ve bu işin kimler tarafından yapılacağına da vakıftır.

Fazıl, ifadatında daha ileri giderek bu işler için Seraskerin elde edildiğini bile söylüyor. Şehzadeler tarafından Paris’e gönderilen tahsisatın nasıl ve kimler vasıtasiyle yollandığını da Fazıl’ın bildiği şeylerdendir.

Biz bu ifadelerin sahih olup olmadığını bilemiyoruz. Onun için keyfiyeti derhal size yazıyoruz. Şayet Fazıl bir mazarat yapmağa muktedir ve bu mazaratın ref’i lazım ise kendisini takip etmek için tedbir alalım. Fazıl’ın arkadaşlarımızdan birine fevkalade itimadı olduğu için bundan sonraki harekatını da takip etmemiz kolaydır.”

Fazıl Bey, hakikaten bahsedilen o Cumartesi günü Yıldız’a gönderilmişti. Orada neler söylediği tabii malum değildir Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da Fazıl’ın, şayet yaptıysa, ifşaatından Cemiyet’e bir zarar gelmemiş olmasıydı. Çünkü İstanbul’dan vuku bulan ihbarat üzerine lazım gelen tedbirler alındığından Abdülhamid’in casus teşkilatı Fazıl’ın iddialarını isbat edecek olan vesikaları elde etmeğe muvaffak olamamıştı.

Bu hadiseden sonra Fazıl ortadan kaybolmuş ve bir müddet sonra Mısır’da zühur etmişti. Onun Abdülhamid tarafından casus olarak Mısır’a gönderildiğine muhakkak nazariyle bakıldığından kendisine karşı tabii gayet ihtiyatlı bir surette hareket ediliyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!