Ahmet Rıza Bey Çalışırken Abdülhamid’de Boş Durmuyordu
Ahmet Rıza Bey Çalışırken Abdülhamid’de Boş Durmuyordu
Abdullah Paşa’nın Ahmet Rıza Beyi düelloya davet etmesi hadisesi kapanmış gitmiş. Ahmet Rıza Bey bu düello işinde muvaffak olamamakla beraber (La Hey) Konferası’nda Avrupa’da bulunan Genç Türkler namına söylediği sözler kendisinin şerefini İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni teşkil eden gençler arasında attırmağa yardım etmişti. Bu gençlerden bir kısmı Cenevre’den Paris’e yazdığı bir mektupta diyordu ki:
“Ahmet Rıza’nın (La Hey) de sebep olduğu gürültü cihanı tuttu. Cemiyet namını işitmemiş hiçbir ecnebi cemiyet işlerinden bahsetmeyen hiçbir gazete kalmadı. Velhasıl cemiyet için öyle bir gürültü oldu ki bir dahası ya olur, ya olmaz.”
O Cemiyet’in istikbalde daha ne gürültüler çıkaracağı ne büyük gailelerle uğraşacağı, ne yaman fırka mücadeleleri ile karşılaşacağı La Hey Konferansı esnasında kimsenin hatırına gelir miydi? Onun için Ahmet Rıza Bey’in konferansta söylediği birkaç söz Cenevre’deki Türk gençlerinin kulaklarına birer top gürültüsü gibi aksediyordu.
Ahmet Rıza Bey, bir taraftan bu suretle çalışarak Türkiye’de yeni bir cereyan uyandığını ve Türklerin Abdülhamid idaresi aleyhine çalıştıklarını cihana ilan etmeğe çalışırken diğer taraftan Abdülhamid boş durmuyor ve Pariste’ki Türk Sefareti vasıtasile İttihat ve Terakki mensuplarını sıkı bir Tarassut altında bulunduruyordu.
Fakat Paris Sefareti’nin bu faaliyeti Genç Türklere meçhul kalmıyordu. İstanbul’da Hariciye Nezareti’nde çalışan bazı münevverler Paris Sefareti’nin tebligatını derhal Paris’teki Genç Türklere bildirerek onları mükabil tedbirler almağı davet ediyorlardı mesela bu mektuplardan birisinde deniliyordu ki:
“Geçen gün Paris Sefareti’nden Hariciye Nezareti’ne hususi bir tahrirat geldi. Bundan anlaşıldığına göre Paris Sefareti, Ahmet Rıza Bey’in oturduğu apartmanda bulunan hizmetçileri para ile satın almağa muvaffak olmuştur. Bu hizmetçilerin vazifesi, Ahmet Rıza Bey’in odasında müzakere olursa söylenen sözleri gizlice dinleyip Sefaret’e haber vermek veyahut Ahmet Rıza Bey’in evde yok iken onun evrakını karıştırarak mühim gördükleri kağıtları vesairesini çalıp Sefaret’e teslim etmek imiş…
Bu işittiğimiz haber gayet mevsuktur. Paris Sefareti’ne karşı gayet ihtiyatlı hareket edilmesi, Ahmet Rıza Bey’in evinde müzakere edilmemesi ve mühim evrak bulundurulmaması lazımdır. Ehemmiyetle nazar-ı dikkatinizi celbederiz.
Abdülhamid’in Avrupa’daki İttihat ve terakki mensuplarına karşı kullandığı tedbirlerden birisi de menfalara gönderdiği ve zindanlara tıktığı gençler hakkında onların nazar-ı dikkatin celp etmekti. Paris Sefareti’ne mensup olan hariciye katipleri arada sırada Cenver’deki Türk gençlerini Paris’e davet ederek bu mesele hakkında onlarla müzakereye girişiyorlar ve kendilerini kazanmağa çalışıyorlardı. Bu davetler bir netice vermese bile, hiç olmazsa Genç Türkler arasına tefrika sokmağa vesile oluyordu.
Paris’e gidip mahbuslar meselesini müzakere eden Doktor İshak Sükutî Bey de bir aralık böyle bir ilhama maruz kalmıştı. Cenevre’ye döndükten sonra Paris’te Doktor Nazım Bey’e yazdığı bir mektubunda diyordu ki:
“Veli Bey, bir mektup yazın beni Paris’e çağırmıştı. Mektupta siz gelmezseniz ben gelirim ibaresi de yazılı idi. Ben de cemiyet için hayırlı bir iş vardır zannile kalkıp Paris’e gittim. Veli Bey bana:
– Mahpusların kurtulmasını ister misiniz?.. diye sordu. Ben de:
– “Tabii isteriz!.. cevabını verdim. Bunun üzerine Veli Bey’le bunun şartlarını konuşmağa başladık. Bu esnada bizim Cenevre’de çıkardığımız “Osmanlı” Gazetesi’nin neşriyatını tatil etmek mevzuu bahis bile olmadı. Fakat Türkiye’deki mahsupların serbest bırakılması için gazetenin lisanının değiştirmesine muvafakat edebileceğimizi kendisine bildirdim. Ben Cenevre’ye döndüm. Veli Bey arkamdan geldi. Cenevre’de bir çok müzakereler yapıldı, fakat iş bir neticeye bağlanamadı. Veli Bey’in bir hafta devam eden müddet ikameti esnasında ne biz ona bir şey teklif ettik, ne de o bize bir şey teklif etti.