Ahmet Rıza Bey’in İngiltere’de Yapmış Olduğu Faaliyetleri Bir Nimet Olarak Değerlendirmesi
Ahmet Rıza Bey’in İngiltere’de Yapmış Olduğu Faaliyetleri Bir Nimet Olarak Değerlendirmesi
Dr. Nazım Bey, Selanik’te o kadar gizli yaşıyordu ki bazan Paris’teki arkadaşları bile kendisinin nerede bulunduğunu bilemiyorlardı. Mesela Ahmet Rıza Bey, Paris civarında bir köyden 26 Ağustos 1907 tarihinde Paris’e gönderdiği bir mektubunda diyordu ki:
“Mehmet Ali Paşa’dan bir mektup aldım. Nazım Efendi’nin İstanbul’da tutulduğunu Evian kaplıcalarına gelen Halil Halit Efendi’den işitmiş, beyan-ı teessüf ediyor!”
Halil Halit Efendi denilen zat Cambridge Üniversitesi’ndeki Halil Halit Bey’di. Bu zatta “Şûrâ-yı Ümmet” gazetesine arada sırada makaleler yazıyordu. Fakat Laidri imzasını kullanıyordu.
Bir defa “Şûrâ-yı Ümmet” gazetesinde bu usule riayet edilmediğinden dolayı Halil Halit Bey muğber olmuş ve Paris’e aşağıdaki mektubu yazmıştı:
“Bugün Şûrâ-yı Ümmet’i aldım. Orada benim makaleden sonra derhal “Cezayir Hatıratı” ilanının dercedildiğine taaccüp ettim. Vakua gelen iltimas üzerine Şûrâ-yı Ümmete birkaç makale yazdımsa, menfaatimi muhil bir hal vuku bulsun demedim.
Benim “Laidri” diye imza koymaklığm tanınmamak maksadile idi. Halbuki o makaleden sonra ismimin konulması beni açıktan açığa meydana çıkarıyor. Benim korktuğum Abdülhamid’in hükûmeti değildir. İngiltere’nin Osmanlı’lığa nekadar dehşetli bir düşman kesildiğini herkesten iyi bilecek bir mevkide bulunuyorum. Fakat istikbali yine İngiltere’de bulduğum için açıktan açığa onlara hücum etmekten elbette korkarım.
İngiltere’de bulduğum nimet sayesindedir ki tam on iki senedir Osmanlı’lığı müdafaaya çalışıyorum. Mingayrihaddin biraz hizmete de muvaffak oldum. Halbuki vatanımdan zerre kadar muavenet mümkün olmadığı gibi vatandaşlarımdan dahi iyiliğe bedel adavet, haset gördüm.
Yalnız beni müteselli eden şey kendim gibi bazı bedbahtların ve hassas vatandaşların iltifatıdır.
Ben yine naçizane hizmetimde uğraşıp giderim ve İngilizlere karşı münasip surette müdafaalara dahi devam ederim. Lakin onlara karşı öyle harp açarsam sonra ekmeğimden olurum. Osmanlı’lığı müdafaaya da fırsat bulamam.
İngilizlerin Sultan Hamid’den ziyade casuslar var, her şeyi öğrenirler. Sultan Hamid bundan evvel bazı İngiliz memurlarına benim ehl-i fesattan olduğumu söyledi. Hatta kendi menfaatlerine karşı yazıp çizdiğimi haber verdirdi. Bunu yine İngilizler vasıtasile öğrenmeğe muvaffak oldum. Akaba meselesinde İngiltere’nin taarruz mesleğine karşı yazdığım bir makale üzerine İstanbul’daki İngiltere Sefareti memurlarından birisi pek nazik, fakat manidar bir ihtarda bile bulundu.
Şûrâ-yı Ümmet için bir makale daha göndermek istiyordum. Fakat La idri kelimesinden sora ismimin zikri gibi sarih bir ima doğrusu hiç hoşuma gitmedi. Bu cihetle bir daha yazmaktan bizzaarur vazgeçtim. Şûrâ-yı Ümmeti neşreden arkadaşlarınızın namus sahibi adamlar olduğuna katiyen şüphem yoktur. Onun için o hal emniyeti suistimallden ileri gelmemiştir. Şu kadar ki diğerlerinin şahsi menfaatlerine taalluk eden bir meselede o kadar ihtiyatsızlık gösterilmesine teessüften dahi kendimi alamadım.”
Halil Halit Bey’in bu mektubu yazdığı 1907 senesi Teşrinievvelinde Şûrâ-yı Ümmet artık tekrar Paris’te intişar etmeğe başlamıştı.
Doktor Nazım Bey Selanik’te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti hakkında tedkika meşgul ve o Cemiyet’le beraber çalışmakta iken Paris’teki arkadaşların adedi de artıyordu. Ömer Naci Bey’in Selanik’ten Paris’e gittiğini yazmıştık. Biraz sonra Hüsrev Bey’de Paris’e gitmişti.