Apocular Kimdir?
Apocular Kimdir? Apoculuk Nedir?
Apocular, en kısa tanımlamayla, ipleri MİT’in ve yerli yabancı ajan örgütlerinin elinde bulunan ve eylem alanı olarak Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgeleri seçmiş bir silahlı çetedir. Türkiye egemen güçlerinin elinde, ilericilere, devrimcilere ve Kürt halkının ulusal demokratik istem ve savaşımına karşı birer “serseri mayına” dönüştürülen Apocular işçi sınıfının bilim ve ideolojisiyle uzaktan yakından ilişkili değillerdir. Ama benzerleri gibi, Marksizmi, solculuğu ağızlarından düşürmedikleri de gözlenir. Zaten, egemen güçler de onları bu niteliklerinden ötürü “silah ve provokasyon” aracı olarak seçmişlerdir. Apocuların görevi, bir yandan bölgedeki tutarlı, ilkeli, işçi sınıfı öncülüğünü benimsemiş hareketi, öte yandan halkın özgürlük ve demokrasi savaşımını saptırmak, Türk ve Kürt halkının savaşım birliğini parçalamak, bu bölgedeki savaşımı, provokatif eylemlerle kamuoyunun gözünden düşürmek ve egemen güçlere yeni baskı bahaneleri hazırlamaktır.
Apocu çete elebaşları, 13–15 yaşındaki çocukları lümpenleri, eskiden MHP’li oldukları bilinen bazı karanlık kişileri örgütlemekle işe başladılar. Önce birkaç faşiste saldırdılar, daha sonra bireysel terör eylemlerini sürdürdüler. Ancak kısa süre sonra, Apocular, tek yöntemleri olan silahlı, bireysel terörü ilericilere, devrimcilere karşı kullanmakta gecikmediler. Bu sıralarda, ipleri çoktan ajan örgütlerinin eline geçmişti.
Apocuların ajanlar ve provokatörler tarafından yönlendirildiğinin sayısız örnekleri vardır. Birkaçını hatırlatalım.
19 Aralık 1978’de Diyarbakır Temel Dağıtım önünde oturmakta olan, işçi sınıfımızın savaş erlerinden Mehmet Çakmak ve Temel Dağıtım sorumlusu Ömer Ağın’a Apocular silahla saldırdılar. Çakmak öldü, Ağın ağır yaralı kurtuldu. Saldırı gün ortasında, caddenin ana baba günü olduğu bir sırada ve polis minibüsünün birkaç metre ötesinde meydana geldi. İki Apocu saldırgan bu kalabalığın içinden ellerini kollarını sallayarak polisin gözü önünde uzaklaştılar. Çoğu İGD’li gençlere yönelen başka saldırılar da, hep böyle gün ortasında, polisin gözleri önünde oldu. Kimseler de yakalanamadı.
Apocuların karanlık güçlerle ilişkilerini somutlayan en önemli göstergelerden biri de İGD Batman şubesini taradıklarında kullandıkları “F 1” mermilerinin, sadece ve sadece kontrgerilla tarafından kullanılmasıdır. Bu mermileri nereden bulmuşlar, kimlerden almışlar? İşte bir soru daha…
14 Mart 1979’da, Apocular DHKD üyesi bazı gençlere saldırdılar. Saldırıda Doğu Beyazıt DHKD başkanı Mustafa Çamlıbel öldü. Birçok genç yaralandı. Saldırganlar yakalanmadı. Saldırıyı düzenleyen Siraceddin Salman adlı bir Apocuydu.
Apocuları bir görevi de, egemen güçlerin eski taktikleri olan Kürt aşiretleri arasındaki kan davalarını körüklemek böylece Kürt halkını birbirine kırdırtmak… Son örneği başkanı AP milletvekili olan Bucak aşiretiyle Apocular arasındaki olaylarda yaşandı. Apocular, yörede yumuşamaya yüz tutmuş olan kan davalarını yeniden alevlendirirken, bu yaptıkları işe “anti feodal savaşım” adını veriyorlar. Salt bu görev, . Böyle bir provokasyona alet olmak bile Apocuların karanlık odaklarca yönlendirildiğini gösteriyor.
Apoculuğun Bazı Özellikleri
Apoculuğun, yapısı gereği, belli bir ideolojisi, bir tutarlılığı olması mümkün değil, ancak kendine özgü bazı yanları var. Örneğin, silahlı savaşı ve illegaliteyi faşistleştiren Apocular, tüm legal savaşım biçimlerini burjuvaziye özgü görüyorlar ve demokrasi savaşımına her biçimini reddediyorlar. Onlara göre sadece MHP, AP, CHP değil, TİP; TSİP ve benzerleri de “hakim ulus”un parçasıdır. Tümü sömürgecidir. Doğu’daki, kendi dışlarındaki diğer gruplar ise ya “sosyal şoven” ya “oportünist” ya “Kürt haini” ya “sömürgecilerin uşağı”dırlar.
Apocular belli bir yayın organına da sahip değillerdir. Taraftarlarına önceden doldurulmuş teyp kasetleriyle eğitim(!) verirler. Bu eğitim, kaba bir silahlı eylem propagandası çerçevesini aşmaz. Eli silahlı bir grup serdengeçtinin Kürt sorununu çözebileceğini, bu yüzden de silah kullanmayı öğrenmenin yeterli olacağını savunurlar.
Apocular kendilerine “Apocu” denmesinden hoşlanmazlar, arada bir dağıttıkları ve eylemlerini(!) anlatan bildirilerin altına “Kürdistan Devrimcileri” imzasını atarlar.
Eylem yöntemlerinden biri korku salmaktır. Kendi deyimleriyle “adalet ve eşitliği sağlamak” için örneğin herhangi bir işyerine gidip, işverene “Yanında çalışan işçilerin ücretlerini şu kadar artıracaksın, yoksa kendini yok bil” derler. Öte yandan, işçilere gidip, “işverenden şu kadar ücret alacaksınız. Alamazsanız kendinizi yok bilin” derler. Böylece de, yine terör ve baskı yöntemleriyle yığın bağları kurmak, halktan sempati toplamak isterler.
Apoculuğu Yaratan Koşullar
Apoculuk egemen güçleri geliştirdikleri, besledikleri, yönettikleri bir akım, bir provokasyon hareketi olmakla birlikte, onu doğuran öznel ve nesnel koşulların varlığı da unutulmamalıdır.
Burjuvazinin baskısını artırdığı, sıkıyönetimlerle demokrasinin son damlalarını bile ortadan kaldırdığı dönemlerde, küçük burjuva çevrelerde eylemsizlik, pasifistlik görülmesi doğaldır. Bu eylemsizlik, pasiflik sağ eğilim, tepki olarak sol eğilimleri sürükler. Sol sapma eğilimleri ise, belli koşullar altında serüvenciliğe, anarşistliğe dönüşür.
Çeşitli sol sapmaların sınıf temelini meydana getiren küçük burjuva yoğunluğu, Türkiye’nin Kürt halkının yaşadığı bölgelerinde daha bir belirginleşir. Ve sol sapmalarla her türlü sapık akım için elverişli bir ortam oluşur.
Apoculuğun varlığı bu genel çerçeve dışında düşünülmemelidir.
Cumhuriyet tarihi boyunca, Türkiye egemen güçleri Kürt halkının her çıkışına, istemine tek bir yöntemle kaşı durmuştur: Baskı ve terör. Ulusal demokratik istem ve özgürlükler çerçevesindeki her kıpırdanış jandarma ve tepeleme birlikleriyle bastırılmıştır. Ancak tüm bu baskılara karşın bölgede devrimci demokrat hareketin gelişmesi, öte yandan bir süredir işçi sınıfının politik birlik hareketinin boy vermesi engellenememiştir. Bu defa tepeleme birliklerinin yanı sıra, bölgedeki özgürlük savaşımını saptırmak, bu savaşımın kontrolünü ele geçirmek, serüvenlere sürüklemek ve bu yolla ezmek için sinsice planlar tezgahlanmaya başlanmıştır. Apoculuk burjuvazinin bu planları dışında da düşünülmemelidir.
Konuyu değerlendirirken, Türkiye’deki tüm ilerici, yurtsever, demokrat sosyalist, komünist kişi, örgüt ve çizgilere önemli görevler düşüyor. Apocu provokasyon çetesini yaptıklarıyla, Kürt halkının ulusal demokratik istemleri için sürdürdüğü savaşımı aynı kefeye koymamak; Apocuları ve benzeri provokasyon örgütlerini teşhir ederken yığınlardan soyutlarken, Kürt halkının ulusal demokratik hak ve istemlerine kavuşma doğrultusundaki savaşımına omuz vermek, bu görevlerin başında geliyor.
Öte yandan Doğu’da bazı grupların, bireysel terörizmi göklere çıkaran polis güdümlü Apocu hareketin geçici kan almasına bakarak “sol” bir çıkışa özenme eğilimleri de atlanmamalıdır. Böylesi “Sol”, macerası bir çıkışın, egemen güçlerin Doğu’daki özgürlük savaşımını, ulusal demokratik haklar savaşımını serüvene sürüklemek tuzağına olanak hazırlayacağı, katkıda bulunacağı gösterilebilmelidir.
Kürt Türk, her ilerici yurtseverin, demokratın üzerinde önemle durup düşünmesi gereken bir yol ayrımıdır bu.