Bâtinîlik
Kur’an âyetleri ve hadislerin ancak te’vil ile anlaşılabileceği iddiasıyla ortaya çıkan Bâtinîlik de Bektaşîliğe etki eden cereyanlar arasındadır. Esasen Bâtinîlik; Şiiliğin, bâtinî yorumu benimseyen ve aslından uzaklaşmış yeni bir hüviyete bürünmüş bazı kollarının genel adıdır. Ancak, İsmailîlik Bâtinîlikle özdeşleşmişir. Bu durum, İsmâililiğin bâtinîliği ilk benimseyen ve ağırlıklı olarak uygulayan fırkaların başında gelmesinden kaynaklanmaktadır. Biz de, bu yüzden şimdi ağırlıklı olarak İsmâilîlik üzerinde duracağız.
Bâtinilik ilk defa Meymun b. Deysan ve Muhammed b. Hasan tarafından kurulmuştur. Irak cezaevinde yatarken buluşan bu iki kişi, Bâtinîliğin ilk temellerini oluşturdular. Daha sonra propagandaları, Dendan tarafından sürdürüldü.
Dâvetlerini son derece gizli tutan Bâtinîler, çeşitli adlarla anılmaktadır.”Câfer es- Sâdık’tan sonra, imametin oğlu İsmail’e geçtiğini savundukları için İsmailiyye, âlem ve imamet anlayışlarında yedili bir sistemi benimsediklerinden dolayı Sebeiyye, hakikatin ancak gizli bir imamın talimiyle öğrenileceğini ileri sürdüklerinden dolayı Ta’limiyye, dînin haram saydıkları kısımları helal saymalarından dolayı İbâhiyye, mal ve kadında ortaklığı caiz gören Mazdek ile Bâbek’e uyduklarından dolayı Mazdekiyye ve Bâbekiyye, İslam akaidine zıt uluhiyyet telakkilerini benimsediklerinden dolayı Zenadıka, âlemin yaratılışını ve ve âhiret hayatını inkar ettiklerinden dolayı Melâhide, Hamdan Karmat (Kırmıt), Nasır-ı Hüsrev, İbn Nusayr, Anuş Tegin-ed- Derezi, ve Hasan Sabbah gibi liderlere bağlı olduklarından dolayı, Karâmita, Nâsiriyye, Nusayriyye, Dürziyye, Sabbahiyye, Bâbek zamanında kırmızı elbise giydiklerinden dolayı Muhammire, Rey Şehrinin Hürrem bölgesinde bulunduklarından dolayı da Hürremiyye diye adlandırılmışlardı.”
Bâtinîlik, Mecusîlik, Sâbiîlik ve Yahudilik gibi bir takım eski din ve inanışlardan etkilenmiştir. Bâtinîliğin önemli isimlerinden Meymun b. Deysan Mecusiliğe, Hamdan Karmat ise, Sâbiliğe mensuptur. (194) Abdülkâhir el- Bağdadi, Batiniyyeyi, âlemin ezeli oluşuna inanmalarından ve yaratılışın arzu ettiği her şeyi mübah görmelerinden dolayı İslamı inkar eden maddeciler olarak değerlendirir.
Bâtinîlere göre, kainat yedili bir sistem dahilindedir. Peygamberler de bu yedili sisteme göredir. Bir peygamberin dönemi kendisi ve daha sonra gelen altı imamla birlikte yedi eder. Peygamberler insanları gereksiz yükümlülükler altına sokmuşlardır. Her asırda bulunması mutlaka gerekli olan imamlar, peygamberlerin getirdikleri nassları te’vil ederek onların gerçek mânalarını açıklarlar. İmamlar böylelikle dinî emir ve yasakları değiştirebilen kutsal varlıklardır. Nassların zahirinden çıkarılacak bütün mânalar, bunların bâtınlarını bilmeyen halk için geçerlidir. Bâtınî mânaları öğrenenlerden bütün yükümlülükler kalkar.
İmam Gazali, Fedaihu’l-Bâtinîyye isimli eserinde, Bâtinîlerin insanları etkilemek için dokuz aşamalı bir çalışma programı yürüttüklerini kaydeder. Bunlar; rızk (yemleme), teferrüs (avlama), te’nis (alıştırma), teşkik (şüpheye düşürme), ta’lik (boşlukta bırakma), rabt (bağlama), tedlis (hile yapmak), telbis (kafasını karıştırmak), hal (ayırmak), selh (soymaktır). Abdülkâhir Bağdadi de bunları aynı şekilde açıklamaktadır. Dâiler propagandaya büyük önem vermiş ve geniş taraftar toplamışlardır. Bâtınî propagandacıların çalışmaları meyvesini vermiş, “Hicri üçüncü asrın sonuna kadar birisi Kuzey Irak’da Karmâti, diğeri Kuzey Afrika da Fâtimî Devleti olmak üzere iki devlet kurmuşlardır. Yemen’in çeşitli bölgelerinde de derebeylikler oluşturan Bâtınîler, böylelikle siyasi iktidarlarını sağlamışlar ve Hasan Sabbah’ın Kurduğu (517h. /m. 1124) terörist bir teşkilat vasıtasıyla İslam Dünyası’nda terör estirmişlerdir. Bir çok devlet adamına ve İslam büyüğüne karşı suikastlar düzenlemişler ve bu suikastlardan birisinde, Selçuklu Devleti’nin önemli devlet adamlarından Nizamiye medreselerinin kurucusu Nizamülmülk’ü öldürmüşlerdir.
Bâtınîler, İslam Dünyası’nın hemen hemen her yerine gönderdikleri propagandacılar vasıtasıyla, siyasi olarak egemenlik kuramadıkları yerlerde bile, zaman zaman çok etkin konumlara gelebildiler.
Hülagu’nun istilasıyla (651h. /m. 1254) İran, Pamir, Afganistan ve Hindistan’a dağılan bu grubun devamı bugün Aga Han İsmailîleri adıyla anılmaktadır.