Çarlık ve Sovyet Dönemleri
Çarlık ve Sovyet Dönemleri
Rus ordusu, 1864 yılı Haziran ayının başlarında Türkistan’ı kuşatır ve Ahmet Yesevî Türbesi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Türkistan Şehri, bu kuşatmaya 12 gün dayanır. Kuşatma sırasında Rus topçularının ateşinden Türbe, 11 yerinden darbe alır. Ruslar, Şehrin teslim olmaması halinde Türbeyi yıkacakları tehdidinde bulunurlar. 12 gün dayanan şehir ileri gelenleri, bu tehditlerin gerçek olabileceğini görünce beyaz bayrak çekmek zorunda kalır.
Ruslar, Türkistan Şehrini işgal ederken Yesevî Hazretlerinin, halk üzerindeki derin manevi etkisini kullandıkları gibi, daha sonraki yıllarda halkı, kendi yanlarına çekmek için de bu faktörü değerlendirirler.
Kaynaklar Türkistan’ın işgalinden sadece 5 yıl sonra A. Kun isimli bir sanat tarihçisinin, 1871–72 yıllarında orijinal fotoğraflarla Türkistan Albümü hazırladığını söylüyor. O yıllarda dünyada, tarihi sanat eserlerine olan ilgi de artmaktadır. Bugün Yesevî Türbesi Müzesinin arşivinde bir kaç kopyasını görebildiğimiz bu fotoğraflarda, Türbenin etrafı yıkıntılar ve süprüntülerle dolu olarak görünüyor. 1884 yılında Çar idaresi, Türbenin tamiri için yüklü bir miktar tahsisat ayırır fakat bu tamir girişimi Türbenin bozulmasıyla sonuçlanır.
Çarlığın bu girişimi olumlu sonuç vermeyince, 1907 yılında halktan yardım toplanarak tamir girişimlerine başlanır. 1910 yılında tekrarlanan bu kampanya ile bazı bölümler elden geçirilir.
Ruslar, 1875 de Türkistan’da, yeni şehir planını uygulamaya koyarlar. Yesevî Türbesinin kuzey doğusuna askeri garnizon ve onun etrafına da gerekli yapılar inşa ederler. Yeni şehir birbirini kesen iki caddeye açılan sokaklardan oluşacaktır. Daha sonra güney doğu noktasında birleşecek olan yeni şehirle, eski Türkistan’ın neredeyse irtibatları yoktur. Bugün dahi Türkistan’ın valilik, savcılık, vergi dairesi gibi idarî birimlerinin bulunduğu bölge, bu yeni şehir semtinde bulunmaktadır.
Türkistan için önemli gelişmelerden birisi de 1901–2 yılında, şehirden 4,5 km batıda, Taşkent–Orenburg demiryolu üzerinde istasyon kurulmasıdır. Bu yıllardan itibaren İstasyonun çevresinde, Barisofka adıyla bir köy oluşmaya başlar. İstasyon köyü başlangıçta şehirden kopukken, 1909 yılında istasyondan şehre doğru uzanan bir cadde yapılır. Bu cadde, daha sonraki yıllarda Türkistan’ın en hareketli bölgesi olacaktır. Nitekim, İstasyon caddesi gelişir ve 1960’lı yıllarda ile İstasyon Köyü ile Türkistan birleşir.
Kazak halkının ilk millî yayın organlarından Kazak Gazetesinde 1913 yılında, Büyük Kazak Milliyetçisi Mirjakıp Devlet tarafından yayınlanan “Hazret Sultan” başlıklı yazı, o günlerdeki Türkistan Şehri ile ilgili önemli bilgiler veriyor. “Hazret Sultan”, bu gün de Ahmet Yesevî için Kazaklar arasında sık kullanılan ifadelerden birisidir. Bakın Mirjakıp, o yıllardaki Türkistan’a olan ilgiyi ve halkın durumunu bakın nasıl anlatıyor:
“Hangi yörenin Kazağı olursa olsun her Kazak, Hazret Sultan adını bilir. Hazret Sultan’a gidiyoruz, filanca Hazret Sultana gitmiş gibi sözler, Kazaklar arasında sık konuşulur. Hazret Sultanı ziyarete istekli takva ehli ve sofiler, Kazaklar arasında çoktur. Hazret Sultan’a varıp dönenler, hacca gidenlerden itibarca biraz az olurlar. Onlar, ziyaretlerini hac kıyafetleri içinde yaparlar ve memleketlerine, o kıyafetlerle dönerler. Halk onlara Mekke’den gelen hacılar gibi hürmet edip, ellerini sıkar. Kazaklar, Türkistan’a böyle saygı gösterse de, Hazret Sultan’ın orada olduğunu bilse de çoğunluk, oralar hakkında çok az şey bilmekte. Bu Mayıs ayının birinde, Taşkent’e giderken ben de Türkistan’a uğrayıp Hazret Sultanı ziyaret ettim.
…
Bugün, Hazret Sultan Türbesinin her tarafı yarılmış ve yıkılacak gibi duran bir görüntüsü var. Hoca Ahmet Yesevî’nin nesliyiz diye yüz yıllardır, Türbeyi sahiplenerek, buraya gelen ziyaretçilerden faydalanan Hocaların, Türbenin sonsuza dek yaşaması için bir şeyler yapmaya niyetleri yok gibi. 1910 yılında “Hoca Ahmet Yesevî Türbesini tamir edeceğiz” diyerek halktan hesapsız para toplandı. Toplanan para, 12 bin som diyerek, Kozloviski adında bir mühendis tamirata başladı. Daha işin onda biri bile bitmeden Hocalar, mühendisle dalaşıp onu gönderdiler. Bunlardan hesap soran hiç kimse yok. Hocalar, köy köy dolaşıp Kazaklardan, Türbenin tamiri için mal topluyorlar. Mustafa ve Gulamkadir denen Hocaların, 1910 yılı Atbasar yöresi Kayıtavıl denen köyden topladıkları paraların ne olduğu belli değil. Yine Evliyaata yöresi Kazağı, Botbay Boyundan Hurmuhammet Beki oğlu isimli bir zengin, Hazret Sultanın ziyaretine yüklü bir parayla gider ve Şuham isimli Hocaya, 100 atla birlikte bunları verir. Bunların neticesinden de haber yok.
…
Bu olaylar da gösteriyor ki, Türkistanlı Hocaların Türbeyi tamire niyetleri yok. Türkistan idarecileri, yönetimlerindeki Müslümanların, başka işlerinde çok disiplinli olsalar da, Hocaların bu yaptıklarına karşı neden sessiz kaldıklarını bir türlü anlayamadık.
Bugün idarenin kararıyla, Türbenin bazı bölümleri, tehlikeli denilerek ziyarete kapatılmış. Abılay Hanın yattığı bölüm, Aksaray denen bölüm, ziyarethane ve türbenin kuyusu; hepsi de kapalı. Bu Türbenin idaresi, Hocalarda olduğu müddetçe, halktan milyonlarca para toplansa da fayda yok. Türbenin tarihi bir hatıra olduğunu düşünüp sonsuza kadar kalmasını isteyenler, onun tamiri ve idaresini bir arkeoloji enstitüsüne vermeliler. Halktan toplanan paranın, kuruşuna zarar gelmeyecek düzenlemelerle bu enstitü mühendislerle tamire girişmeli. Maksadın gerçekleşmesi için başka çare yok. Değilse, bugüne kadar beş–altı asır yaşayan Hoca Ahmet Yesevî Türbesinin yerinde, gelecekte, büyük bir toprak yığınını görmek acayip bir iş olmayacak.”
Türkistan’a olan halkın ilgisine bir başka örneği de, Kazak Gazetesinin 1915 yılı Mart ayında yayınlanan sayılarından öğreniyoruz: Türkistan Şehrini kalkındırmak için, Petesburgda bir banka hesabı açılır. Gazete, “ Ötegenoğlu Sadık ve Bayzakoğlu Mevlenkul adına açılan hesaba, isteyen Müslümanların yardımda bulunabileceklerini” yazar. Türkistan’dan haberi kaleme alan Mahmut Mirzanın ifadelerine göre, “bu yardımlar bir komisyon aracılığı ile Türkistan’da okul açılması ve hazırlanan bir kitabın yayınlanması için kullanılacaktır. Ayrıca, metni Türkistanlı Süleyman Mirza tarafından kaleme alınan “Ak Jayna Karar Taptı” ( Ak Parıltı Karar Verdi) isimli oyun Türkistan’da sahnelenecektir.
1917 ihtilâlinden sonra Başkenti Taşkent olan “Türkistan Cumhuriyeti” ve daha sonraki yıllarda Kazakistan’ın kurulmasıyla Ahmet Yesevî Türbesine büyük ilgi gösterilir. Dönem dönem Özbekistan’la da Türbenin restorasyonu konunda işbirliği yapılır. Sovyetlerin, millî ve manevi değerlerin ortadan kaldırılıp “homo sovyetikus yaratma” yönündeki bilinen kültür politikaları ve baskıları altında yapılan bu çalışmalar her türlü takdirin üzerindedir.