İttihat Ve Terakki

Cemiyet, Rum ve Bulgar Eşkıyalarına Karşı Çete Oluşturuyor

Cemiyet, Rum ve Bulgar Eşkıyalarına Karşı Çete Oluşturuyor

 

Cemiyet, Rumların ve Bulgarların teşkilatına karşı bir mukabelede bulunabilmek için Türk çeteleri teşkil ediyordu. Bu işlerle Selanik ve Manastır merkezleri meşgul oluyordu. Bir taraftan Sofya’ya yazılarak Bulgaristan hükûmetinin vaziyeti tetkik edilirken diğer taraftan Sofya’ya yazılarak Bulgaristan hükûmeteninin vaziyeti tetkik edilirken diğer taraftan faaliyete geçerek Türk çeteleri hakkında talimatnameler hazırlanıyordu. Sofya’ya yazılan mektupta deniliyordu ki:

“Tavsiye edilen adreslerle görüşerek vesair menbalardan malumat alarak Bulgarların harekat-ı askeriyesini ve imaret bütçesini tetkik ediniz. Her gün bizim Sofya’daki komiserliğe devamla Türkiye ile Bulgaristan arasındaki münasebatın alacağı şekli hemen bize bildiriniz. Sofya’da askeri ve siyasi hangi ecnebi memurlar varsa bunları soruşturup mümkün ise kendileriyle mülakat ediniz. Avrupa gazetelerinin Sofya’da hususi muhabirleri bulunuyorsa bunları da Cemiyetimiz hakkında, kuvvet ve kudreti hakkında tenvir etmeğe çalışınız. Bulgaristan efkarını, bahusus Darülfünun talebesinin fikriyle oralarda oturan Rum ve Sırp unsurlarının hissiyatını ve hareketlerini de bildiriniz. Bulgarların askeri depolarında ve imalathanelerinde ne derecelere kadar faaliyet görüldüğünü tetkik ile bunlar hakkında malumat gönderiniz. Orada Bulgar komiteleri ve bilhassa Makedonya komiteleri ne yapmak istiyorlarsa onlar hakkında da haber veriniz. Sofya’da bulunan Makedonyalı Bulgarlarla konuşmak ta faydalan hali değildir.”

Teşkil olunacak Türk komiteleri hakkında hazırlanan talimatnamede deniliyordu ki:

“1- Her biri 8-12 kişiden ibaret olmak ve birer şefin idaresi altında bulunmak üzere lüzumu kadar gruplar teşkil edilecektir.

2- Her kişiye bir flinta, biri toplu ve diğeri otomatik iki tabanca, her birine iki yüz atım hesabiyle fişek verilecek ve grup şefinin emri altında olmak üzere müteaddit ebatta bombalar bulundurulacaktır.

3- Merkezi heyetle yalnız grup şefleri temasta bulunacaklar, diğerleri ne merkezi heyeti, ne de diğer grupların efradını tanıyacaklardır. Ancak, icabında birbirlerini tefrik için husus birer alametleri olacaktır.

4- Her grup kendi şefinin nezareti altında haftada bir defa, fevkalade hallerde daima muayyen mahallerde toplanarak mesleklerine ait hususat hakkındaki fikri ve bedeni terbiyelerine sarf-ı mesai edecektir.

5- Her grubun bir tahassungahı olacaktır. Bunlar münasip mahallerde intihap edilecek ve grubun silahları ve cephanesi oralarda muhafaza olunacaktır.

6- Acele alınacak tedbirler esnasında kullanılacak hususi işaretler grup efradının adediyle mütenasip olacak ve bunlar şeflerin malumatı altında yalnız tehlike esasında efrada tevzi edilecektir.

7- Komite efradiyle diğer Cemiyet efradı arasında hiçbir fark gözetilmeyecektir. Efrat arasında bir rüçhan bulundurulmamasına son derece dikkat edilecek, efrat beyninde tefrikaya kat’iyyen sebebiyet verilmeyecektir.

8- Vazife esnasında komite efradının ihtiyaçları komite sandığından tedarik olunacaktır. Efrattan birisi; felakete maruz kaldığı taktirde ailesi hakkıyla himaye altına alınacaktır.

9- Komiteyi ya doğrudan doğruya merkezin emri altında bırakmak veyahut komite işlerine ihtisası olan mücerrep zevattan mürekkep bir idare heyeti tesis edilecektir.”

Türk çeteleri teşkili için yapılan bu hazırlıklar en ziyade Bulgar çetelerine karşı idi. Çünkü en ziyade faaliyet gösteren, en çok mazaratları dokunan o çetelerdi. Bulgarlar 1880 senesinde Şarki Rumeli’yi zahmet çekmeden ele geçirdikten sonra bu büyük muzafferiyet Bulgar milliyetperverlerinin hülyalarını bir kat daha kuvvetlendirmişti. Abdülhamid’in tuttuğu dahili ve harici siyaset millet ve memleketi umumiyet itibariyle tahrip ettiği kadar Makedonya iğtişaşını da alevlendiriyordu. Eğer Abdülhamid hükûmeti Berlin Kongresi’nde vadedilen ıslahatı otuz sene gibi uzun bir müddet zarfında icra etseydi, Makedonya’da ne bu kadar can ve mal telef olacak, ne de mesele ecnebilerin müdahalelerini icap ettirecek bir şekil alacaktı.

Fakat maattessüf Abdülhamid Makedonya meselesinde dahi bir kahve ocağı politikası takip ediyor, oralara ehliyetsiz valiler gönderiyor, Makedonya işlerini istişare ettiği insanlar da etrafında bulunan tüfekçi Arnavutlardan ibaret kalıyordu. İşte Bulgarlar bu gibi ahvalden istifadeden hali kalmıyorlardı. Onların haksızlıkları her veçihle aşikar olmakla beraber Avrupa devletlerinin mazhariyetine nail oluyorlardı. Ecdadımızın kaniyle yoğrulmuş ve üzerinde her cihetle hak ve hakimiyetimiz olan o canım memlekete ecnebi memurlar ve zabitler tayin ettirmişlerdi.

Bir aralık mali mürakabeyi kabul edemeyeceğimizi bildirmemiz üzerine büyük devletler bahr-i nümayişler yaparak o mürakabeyi Babıali’ye cebren kabul ettirmişlerdi. Abdülhamid bu Avrupa mıntıkasındaki Osmanlı vilayetlerini çoktan beri gözden çıkarmış olmalı idi ki bu suretle hareket etmekte bir mahzur görmüyordu. O vilayetlere “Vilayatı Selase” namı verilmesi de oralarının artık elimizden gitmekte olduğuna delalet ediyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!