Cemiyetin Maksadı-Dahili Nizamnamesi-Fedailer
Cemiyetin Maksadı-Dahili Nizamnamesi-Fedailer
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin nasıl çalıştığını anlamak için onun ilk teşkilatına ait olan dahili nizamnamesine bir göz gezdirelim. Bu nizamnamenin birinci maddesinde Cemiyet’in maksadı hakkında deniliyor ki:
“Vatanı, bugünkü bulunduğu hali vahim ve hatrında, milleti, griftar olduğu pençe-i zulüm ve esaretten tahlis ederek insanlığa layık bir surette yaşamak bilafark-ı cins ve meshep bilumum efrad-ı Osmaniyesi’ni vazife-i mukaddese ve menafi-i bediheleri muktezasından olmakla, bu hukuku mukaddese ve menafi-i milliyenin istihsal ve istikrarı ve milletin muhafaza-i hukuk-u siyasiye ve esasiyesini kafil olan 1293 Kanunu Esasisinin tamamı tatbik ve devamı mer’iyeti Cemiyet’in esas maksadıdır…”
Nizamnamenin ikinci maddesinde bu maksada vüsul için nasıl çalışılacağı atideki suretle izah ediliyor:
“Osmanlılar maksada vüsul emrinde müttehiden çalışmak ve menafi-i kavmiyelerini daima müşterek görmekle mükellef olduklarından cins ve mezhep daiyesiyle tefrika husulüne sai bulunanların hüsulü amaline mani olmak dahi Cemiyet’in esas vezaifindendir…”
Nizamnamenin üçüncü ve dördüncü maddeleri mucibince beş azadan mürekkep olan Merkez-i Umumi Memalik-i Osmaniye dahilinde bulunacak ve fakat bulunduğu mevki hiçbir zaman ilan edilmeyecekti.
Bundan başka Cemiyet’in Heyet-i İdaresi ve Heyet-i Merkeziyesi ve bilhassa Heyet-i Tahlifiyesi bulunacaktı. İttihat ve Terakki Cemiyeti istibdat devrinde Abdülhamid’in pek şiddetli bir casus teşkilatına karşı kendisini gizleyerek çalışmak, lüzumunu hissettiğinden tahlif ve ceza işlerine fevkalade ehemmiyet veriyordu. Tahlif Heyet-i bir reisle iki azadan mürekkep bulunuyordu. Bu heyetler Cemiyet’e dahil olacak zevatın merasimi mahsusası dairesinde icrayı tahlifle muvazzaf idi.
Bu tahlif esnasında Cemiyet’e girecek zata Cemiyet’in esrarını ve mensuplarından bittesadüf öğrendiklerinden hiç birinin ismini en şedit işkencelere duçar olsa da faş etmeyeceğine ve Devlet-i Osmaniye’nin kanunu esasi ahkam-ı dairesinde hakkı hakimiyet, ekber evlada intikal etmek üzere Al-i Osman uhdesinde kalması ve umum efrad-ı Osmaniyenin bilatefriki cins ve mezhep naili “sadet ve hürriyet olması için ömrünün nihayetine kadar çalışacağına ve duçarı felaket olan efrad-ı cemiyet’e ve ailelerine muavenet eyleyeceğine ve Cemiyet’in mukarreatını tamam ile ifa edeceğine ve şayet hiyaneti tebayyün ederse idam cezasına razı olduğuna dair din vicdan ve namusuna ve Cenab-ı Hakın ism-i azametine bir eli mütedeyyin olduğu dinin Kitab-ı mukaddesi ve diğer eli bir hançerli tabanca üzerine mevzu bulunduğu ve gözleri kapalı olduğu halde ahd-ü kasem ettirilecekti.
Nizamnamenin yirmiyedinci maddesinde bahsedilen “yemin” hakkında deniliyor ki:
“Yeminden evvel müessir bir nutuk irad ile milletin gasbolunan hukuk-u sarihası ve vatanın duçarı zaaf olması esbabını delali maddiye ve maneviyesi izah ve tasvir edilecek ve badehu heyet-i tahlifiye tarafından yukarı maddedeki noktaları muhtevi olmak üzere tahrir ve Heyet-i Merkeziye tarafından tasdik edilmiş olan yemin ibaresi kıraat olunacak ve kabul olunan şahsa da harfiyyen tekrar ettirilecektir…
“Yeminden sonra Heyet-i Tahlifiye meskur olduğu halde kabul edilen ferdin gözleri açılacak ve kendisine Heyet-i Tahlifiye Reisi tarafından, müttehiden çalışmaktaki faydalar ve bu babta efrad-ı cemiyet’e taallük eden vazifeler tarif ve hakkıle telkin edilecektir. Yeni kabul olunan fert bade’lyemin bazı ifadat ve beyanatta bulunmak arzusunu göstersin göstermesin, herhalde bu Heyet-in bir Heyet-i tahlifiye olmak dolayısile vazifesinin ancak bundan ibaret olduğu ve şayet kendisinin bazı mütalaat-ı mühimmesi varsa, bunu rehberi vasıtasile ait olduğu mahale isal eylemesi luzumu Heyet-i Tahlifiye Reisi tarafından beyan olunacaktır…
Cemiyet’in dahili nizamnamesinde büyük şehirler ve kasabalar için ayrıca büyük teşkilatı nazar-ı dikkate alınmıştı. Bu gibi şehirler on şubeden az ve yirmi şubeden fazla olmamak üzere bölüklere taksim olunarak her bölüğün idaresi, Heyet-i İdarenin nezareti tahtında olmak üzere üçer kişiden müteşekkil bölük heyetlerine tevdi olunacaktı. Bu bölüklerden başka Cemiyet’in ayrıca şube teşkilatı bulunacaktı.
Bu şubeler içinde en ziyade calib-i dikkat olan Fedai şubeleri idi. Bir yerde bölük teşkilatı olsa bile, Fedai şubeleri her yerde doğrudan doğruya Heyet-i İdare tarafından idare olunurdu ve Heyet-i idareden maadası bunların isimlerini bilmezdi. Nizamnamenin 48-55 inci maddelerinden bu Fedai şubeleri aşağıdaki tarzda tarif ediliyordu.
“Cemiyet’e intisap eden bilumum efrad icab-ı halinde Cemiyet’in maksad-ı mukaddesi uğruna feda-yı hayata mecbur ise de, icraat-i hususiye için sırf arzu-yu vicdanisile fedai olarak yazılmak isteyen efrad mensup bulunduğu şubenin rehberi marifet ile ismini Heyet-i İdare’ye ihbar etmelidir…
“Heyet-i idare, fedai yazılan efraddan mürekkep olmak üzere ayrıca Fedai şubeleri teşkil ederek icraat-ı hususiyeleri ve Cemiyet’in vezaif-i zabıtasını bu fedakarlara tevdi edecektir…
“Fedai bir şube Heyet-i Merkeziyesi tarafından karar verilip Heyet-i İdare’den tebliğ olunacak bir fedakarlığı icra edeceği zaman, icraat-ı mezkurenin ifasına bir ferdin himmeti kifayet ederse, keyfiyet icra-i şube efrad-ından, talip olanlardan kur’a isabet edene havale ve birden ziyade efrad tarafından mevki-i fiile vaz’ı lazım geldiği taktirde şubece icra edilir.
“Fedai bir şube, Heyet-i İdare tarafından tayin olunan müddet zarfında vazife-i fedakaraneyi icraya mecbur olduğundan tavzif ettiği fert fedainin harekatı icraiyesini takip edeceği gibi muvaffak olan fedai şubenin harekatı da Heyet-i idarenin nezareti altında bulunacaktır…
“Fedai şubeler, Heyet-i Merkeziye’nin malumatı olmaksızın mustakilen icraata mezun olmayıp yalnız icra edecekleri fedakarlık hakkında sair şuebat-ı esasiye gibi Heyet-i Merkeziye’ye teklifat ve ihtaratta bulunabileceklerdir…”
Fedai olan bir ferdin veya şubenin vazifesinde tekasulü halinde, hakkında Heyet-i hakimece verilecek karar nihayet yirmi dört saat zarfında ve Heyet-i İdarece tayin olunacak vesait ile icra edilecektir…
“Vazife icra ile mükellef olan efrad bazı esbab-ı fevkalade ve muvani-i meşrua dolayısile muddet-i muayyene zarfında keyfiyeti icray-ı ifaya muvaffak olamadığı taktirde vazifesinde tekasülu görülenler hakkındaki muamele-i şedideye duçar olmamak için, müdellelen esbab-ı mucibe serdile Heyet-i İdareden temdidi müddet talebine mecburdurlar…
“Hayatını tehlikeye ilka ile vazife-i fedakaranesini ifa eden her fedainin hem muhtaç-ı iane olan evlat ve ailesinin maişeti temin edilecek, hem de tecrüme-i hali ve icraat-ı vakıasını musavver olmak üzere bir kitap tahrir ve neşrolunarak nam-a ibka ve tevkir edilecek ve arada sırada metfen-i mubarekine gidilerek heyetçe nutuklar irat ve esraf-ı fedakaranesi yad ve tezkar suretile merasimi mahsus ihtiraniye icra kılınacaktır.