DEVRİMCİ YOL–DEVRİMCİ SOL ÇATIŞMASI
DEVRİMCİ YOL–DEVRİMCİ SOL ÇATIŞMASI
Ankara’dan Avrupa’ya Devrimci Yol (1980–1987)
Mahir Çayan liderliğindeki THKP–C çizgisinin devamı olan Devrimci Yol’un örgütsel gelişimini 1975’de Dev–Genç ile başlayan 1977–1980 yılları arasında Devrimci Yol’da somutlaşan bir seyirde izleyebiliriz.
Devrimci Yol grubu 11 Eylül 1980 günü Türkiye’de on binlerce kişiden en yaygın destek gören kitlesel olarak da en büyük devrimci akımdı. Dev–Genç kadrosu tarafından çıkartılan Devrimci Yol Dergisi 1 Mayıs 1977’de yayınlanmaya başlamıştı. 1979’da sıkıyönetimce yasaklandığında tirajı 130 bine ulaşmıştı. 12 Eylül’e kadar 15 günlük, bazen aylık, aralıklarla 36 sayı yayınlandı. Arada pek çok özel sayı ve broşürler (teorik notlar) çıkartıldı.1
Devrimci Yol Türkiye’ye has bir sosyalizm modeliyle diğer sol örgütlerden farklıydı. Ne Pekinci, ne Moskovacı’ydı. Devrimci Yol’un en belirgin özelliği Türkiye’ye özgü bir hareket olmasıydı. Bu özelliğiyle diğer sol gruplardan ayrılıyordu.2
THKP-C kökenli Kurtuluş, Halkın Yolu, MLSPB, Acilciler, Eylem Birliği (daha sonra Dev–Sol) gibi örgütler tarafından Mahir Çayan’ı inkar etmekle suçlanan Devrimci Yolculara göre Mahir’i ve THKP-C’yi esas kendileri temsil etmekteydi. Hatta Dev–Yolculara göre Devrimci Yol THKP-C’yi her yönüyle aşmıştı.
Devrimci Yol ana davasının bir nolu sanığı ve hareketin de lideri konumundaki Oğuzhan Müftüoğlu cepheci grupların kendilerine yönelik suçlamalarına şöyle cevap veriyordu:
Devrimci Yol pratiği bize göre THKP-C hareketinin en iyi değerlendirilmesi sayılmalıdır. Onun en iyi savunmasını da devrimci bir eleştirisini de orada bulmak olanaklıdır. Bu nedenle “Fatsa”, “Kızıldere”nin bir devamı olduğu kadar onun bir eleştirisidir de. Birinin diğerinin karşıtı ve inkarı olduğunu söylemek saçmadır.3
1977’den 1980’e kadar sosyalist hareket içerisinde yayınları, faaliyetleri, eylemleri ve kitlesel gücüyle kendinden söz ettiren Devrimci Yol, 12 Eylül 1980 darbesiyle darmadağın olacaktı. Devrimci Yol Türkiye sol hareketinin en önemli halkalarından biri olan yalnızca geçmişteki (12 Eylül öncesi) oynadığı rol açısından değil Türkiye’deki Marksist devrimci mücadelenin dünü ve bu günü üzerinde de etkileriyle de halen en çok tartışılan çevredir. Devrimci Yol geniş bir siyasal etkinliğe ve kitleselliğe ulaşmasına rağmen başlangıçta öngörülen partileşme amacına ulaşamamıştı. Hareketin lideri ve sözcüsü Oğuzhan Müftüoğlu’na göre “Devrimci Yol’un partilileşememesi 12 Eylül’e karşı etkili bir direniş mücadelesi geliştirememesinde önemli bir rol oynadığı kesindir.”4
Devrimci Yol 12 Eylül Darbesi’ne, ilk başlarda direnmeğe çalışmıştı. Ekim ve Kasım aylarında Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Tarsus, Ordu ve Artvin gibi illerde cunta aleyhtarı korsan gösteriler düzenlemiş, bombalı pankartlar asmış, bildiriler dağıtmış, afişleme ve pullama yapmışlardır. Muhtelif yerlerde güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girmişlerdir. Bunlardan en önemlisi 6 Ekim günü sıkı yönetim tedbirlerinin en yoğun olarak uygulandığı Ankara Kızılay Meydanı’nda kalabalık bir grup ile molotof kokteylleriyle yaptıkları korsan gösteriydi. Çeşitli yerlere bıraktıkları bombalı paketlerle Kızılay trafiğini engellemişler, Kenan Evren’in maketini yakmışlar, Mamak Tuzluçayır, İncirli, Piyangotepe, Seyran Bağları gibi semtlerde, Devrimci Yol imzalı bildiriler dağıtmış ve duvarlara sloganlar yazmışlardır.
Dev–Yol düzenlenen seri operasyonlar sonunda diğer sol örgütler gibi bitme noktasına geldi. Merkezi yapısı tamamen çökertildi. Bir kısım kadroları dağa çıktı. 12 Eylül’e karşı Karadeniz Ege ve Güney Anadolu’nun kırsal alanında dağa çıkarak direnmeğe çalıştılar. Dağlardan “Kır gerillacılığı” yaparak şehirlere doğru yönelerek ayakta kalmaya çalışan Dev–Yol’un 1980–85 sürecinde 75 militanı kırsal kesimde güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Bir kısmı da yurt dışına çıkarak Suriye’de faaliyetlerde bulunmaya çalışmıştı. Dev–Yolcular, Hafız Esad’ın yönetimindeki Suriye istihbarat servisinin kendilerinin kontrolüne girmelerini ve bu doğrultuda çalışmalar yapmalarını istemesi üzerine bunu reddederek Avrupa’ya çıkmışlardı. Dev–Yol’un dışındaki sol gruplar ise Suriye’nin emrine girmişlerdir.
Dev–Yol örgütü en önemli darbeyi Kasım–Aralık 1980 ve Ocak 1981 yılında MK üyelerinin yakalanması ve örgütün tamamen çökertilmesiyle aldı. Dev–Yol’un gençlik örgütü Dev–Genç’in genel başkanlığını yapmış, Yasin Ketenoğlu 7 Kasım, Dev–Genç’in genel sekreterliğini yapmış olan Bülent Forta 20 Kasım’da, yine Dev–Genç’in ilk genel başkanı Mehmet Ali Yılmaz 22 Kasım günü Ankara’da, Dev–Yol’un Devrimci İstihbarat Temsilcisi Osman Tayfun Mater de 27 Kasım 1980’de Ankara’da ele geçirilmişti. Operasyonlar bu yakalanmalarla, İstanbul’da da devam etti. 22 Ocak 1981’de MK üyeleri, Melih Pekdemir, Nasuh Mitap ve Ali Başpınar, bir gün sonra da Devimci Yol’un 12 Eylül sonrası militanlarına yönelik Kasım 1980’da 19 sayfalık “Devrimci Yol Militanlarına” başlıklı broşürü kaleme alan, Devrimci Yol’un 1 numaralı lideri Oğuzhan Müftüoğlu, eşi Pervin Müftüoğlu’yla Melih Pekdemir’in kaldığı Nişantaşı’ndaki örgüt evinde yakalandılar. Örgütün diğer MK üyelerinden Ali Alfatlı 16 Şubat 1981’de, Akın Dirik ise 18 Mayıs 1981’de Ankara’da güvenlik güçleri tarafından yakalandılar.
Devrimci Yol 12 Eylül sonrası militanlarına yönelik iki ayrı yazı yayınladı. İlk yazı Kasım 1980, İkincisi ise Ocak 1981 tarihini taşıyordu. Bu iki yazıyı da Oğuzhan Müftüoğlu ve Nasuh Mitap kaleme almıştı.
Dev–Yol mensupları sadece lider kadrosuyla değil sempatizanlarıyla birlikte yakalanarak ceza evlerine doldurulmuş ve yargılanmışlardır. 12 Eylül darbesinden sonra sıkıyönetim mahkemelerince bu örgütün davalarından binlerce militan yargılandı. Devrimci Yol davaları Türk solunun en kalabalık sanıklı ve gündemde en uzun süre kalan davaları oldu. Türkiye genelinde açılan 40 civarındaki Dev–Yol davasında 7000 den fazla militan yargılandı. Yalnızca Ankara Merkez Devrimci Yol davasının sanık sayısı 1000 civarında Artvin’de 898 Fatsa’da 900 civarındaydı. Bütün bu rakamlar 12 Eylül öncesinde Dev–Yol’un ne kadar yaygın Marksist siyasi hareket olduğunu göstermektedir.
Devrimci Yol, merkezi yapısı tamamen dağılmasına rağmen dışarıda kalan ve yakalanamayan bazı örgüt mensupları, özellikle Eylül 1982 yılında anayasa oylaması öncesi çeşitli bildiriler ve korsan gösteriler düzenleyerek varlıklarını ispat etmeye çalışmışlardı. 5–6 Kasım 1982 akşamları İstanbul’un bazı semtlerinden izlenebilen televizyon ana haber bülteni başladığı sırada araya giren korsan yayında “Zafer Halkımızın Birleşik Direniş Cephesiyle Kazanılacaktır”, “Kahrolsun Faşizm”, “Kahrolsun Cunta”, “Tek Yol Devrim”, “Yaşasın Devrimci Yol”, “Devrimci Yolumuz Çayanların Yoludur”5 sloganlarıyla son bulan bildirinin okunması örgütün önemli eylemler arasında sayılabilir.
Devrimci Yol, önder kadroları 1981 yılının Ocak ayında tutuklanmasıyla örgüt tamamen çökertildi. Örgütü yeniden canlandırma görevi yurt dışındaki MK üyelerinden Altuğ Taner Akçam ve diğer örgüt mensuplarına kaldı. Devrimci Yol’un yurtdışı faaliyetleri 12 Eylül öncesi Devrimci Gençlik Dergisi Yazı işleri müdürlüğünü yapan, bu dergide yayınlanan yazılardan dolayı mahkum olan ve 12 Mart 1977’de örgüt mensupları tarafından Ankara Ulucanlar Cezaevi’nden kaçırılan ve Almanya’ya gönderilen Taner Akçam’ın bu ülkeye yerleşmesinden sonra büyük oranda ivme göstermiş, örgüt Avrupa’da ciddi bir taraftar kitlesi de yakalamıştı. Türkiye’de olduğu gibi yurtdışındaki sol hareketler içerisinde en güçlü örgüt yine Dev–Yol olacaktı. Devrimci Yol yurtdışındaki ilk örgütlü temelini 1979 yılında “Devrimci İşçi” ekseninde oluşturdu. Devrimci İşçi Dev–Yol’un 1981’deki merkezi örgütlü yapısının askeri rejim tarafından dağıtılması evresinde otomatik bir refleksle kendini DY’nin yerinde bulmuştu. Devrimci İşçi Devrimci Yol’un Türkiye’deki her hangi bir bölge örgütü gibi hareket etmeye başlamış bu çevrede DY’nin yeniden toparlanması işine soyunmuştu.
Kendisini yurtdışındaki Devrimci Yolcuların ideolojik Politik örgütsel birliğinin ifadesi olarak tanımlayan Devrimci İşçi6 kendini Devrimci Yol’un yeniden toparlanmasına göre programladı.
1981’in sonundan ve 1982’nin ilk aylarından itibaren DY’nin toparlanması için Türkiye dışında bir platform oluşturulmakla birlikte bu, Devrimci İşçi’nin sürüklendiği konumu değiştirmeye yetmedi. Devrimci Yol platformu ile Devrimci İşçi iç içe geçti. Zaman zaman birisi diğerinin yerini aldı. Çoğu kez ise Dİ, DY platformunun her bakımından denetimi ve yönetimi altına girdi; onun yan kolu oldu. Avrupa’da oluşturulan 20 kişilik DY platformu Devrimci İşçi’nin üstünde bir konumda olmasına rağmen bu platformda Devrimci İşçi’nin de temsilcileri bulunmaktaydı.
Yurtdışında oluşturulan platform daha sonra kendi arasında 4 kişilik bir Avrupa Dev–Yol Yürütme kurulunu oluşturdu. Yürütme kurulu Devrimci İşçi’nin de üstünde onun çalışmalarını denetleyen ve belirleyen bir konumdaydı. 12 Eylül darbesinden sonra Dev–Yol mensupları olmalarından dolayı güvenlik güçleri tarafından aranırken, örgütün sağladığı imkanlarla yurtdışına çıkan İbrahim Sevimli ve Yaşathak Aslan gibi bazı Dev–Yol liderlerinin de Avrupa’ya girişiyle Devrimci Yol tekrar yeni bir hamleye girişecekti.
Devrimci İşçi Avrupa’daki imkanlarıyla 1981 yılından itibaren bir çok Devrimci Yol militanının yurtdışına çıkışını sağlamış, cezaevindeki Devrimci Yolculara maddi anlamda da destek vermişti. Devrimci İşçi 1981 yılının ilk aylarından itibaren önüne iki hedef koydu. Birincisi, Devrimci Yolcular’ın yeniden örgütlenmesi, diğeri ise diğer sol gruplarla bir birlik oluşturulması hedefleniyordu. İlk hedefe, oluşturulan DY platformu aracılığıyla varılmaya çalışıldı. İkinci hedefe ise FKBDC’nin kurulmasıyla ulaşılmak istendi.
Dev–Yol bu iki hedefle birlikte esas nihai hedefi, yurtiçine yönelik silahlı mücadelenin başlatılması ve direniş hattının oluşturulmasıydı. Bu doğrultuda Dev–Yol yürütme kurulunun iki üyesi bir kısım Dev–Yol militanıyla birlikte Suriye ve Lübnan’da bir araya geldi. 1982 İlkbaharı ve Yazında bu sürece Türkiye’den gelen militanlar da dahil oldu. Dev–Yol mensupları Filistin örgütlerinin kamplarında kaldılar. Burada kıra yönelik (Türkiye’de gerilla mücadelesi verecek) ana gerilla birliğinin denilen AGB’nin çekirdeği oluşturulmaya çalışıldı. Dev–Yol militanları Filistin kamplarında Avrupa’da özel olarak yaptırılmış şapkalarındaki yumruklu yıldızlarıyla (Dev–Yol amblemi) dolaşıyordu.
Dev–Yol Haziran 1982 içerisinde Türk ve Kürt soluna mensup 8 örgütle bir cephe oluşumuna gittiler. Cephede DY, PKK, SVP, İşçinin Sesi, THKP–C, Acil, Dev–Savaş, TEP ve TKEP yer alıyordu. Suriye’nin başkenti Şam’da bir araya gelen bu örgütler “Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC)”yi oluşturdu. Bu cephe çalışmalarında Dev–Yol’u, Taner Akçam ve Yaşathak Aslan temsil etti.
Avrupa’da da FKBDC’nin, adı BİRKOM olan bir kolu daha oluşturuldu. “Anti–Faşist Birlik Komitesi (BİRKOM)”de cephe çalışmalarını Avrupa’da yürütmeye çalıştı.
FKBDC’den bir süre sonra Dev–Yol çekildi. Çekilmelerinde iki ana sebep vardı. 1) PKK’nın örgüt içinde farklı düşünen muhalefete acımasız tutumu, 2) FKBDC’yi yanlış ve gereksiz bulan Devrimci Yolcuların tavrıydı.7
Devrimci Yol Yürütme kurulu aldıkları karar gereği Suriye ve Lübnan’dan ayrılarak tekrar Avrupa’ya döndüler. Burada tekrar Türkiye’ye yönelik çalışmalar yapılması kararı aldılar. Şehirlere yönelik çalışmalar başlatmak üzere Almanya ve Fransa’dan bir kısım örgüt mensuplarını illegal yollardan Türkiye’ye gönderme girişimleri başladı. Fakat bu gerçekleşmedi. 1983 başlarında başlayan ve 1984 yılına kadar devam eden, Dev–Yol Yürütme kurulundaki, görüş ayrılıkları buna engel oldu. Önce kırlardan şehirlere doğru silahlı mücadeleyi savunan ve yurt içinde bir kısmı dağlarda olan Dev–Yol militanlarına, kuryeler vasıtasıyla, ilişki kurarak dağlardan inmeme çağrısı yapan, Suriye ve Lübnan’da bir dönem bunun için kalan Taner Akçam’la hareket eden bir kısım Dev–Yolcu yine Dev–Yol liderlerinden İbrahim Sevimli’ye göre 180 derece bir dönüş yapmıştı.
Taner Akçam’la yurtdışında yol ayrımına düşen bir dönem Suriye’de kalan İbrahim Sevimli’ye göre “Her şeyi dağıtmayı denememiş olsaydık 90’lı yıllara eski DY’liler daha örgütlü ve ne yapacağını bilir halde girerdi” diyordu.
İbrahim Sevimli’nin tabiriyle “Dev–Yol büyükleri” 83’ün Mart ve Haziran ayında Almanya’da geniş toplantılar yaptılar. Bu toplantılarda fikir ayrılıkları derinleşince 83 Ekim’inde Paris’te geniş katılımlı tekrar bir toplantı yapıldı. Yürütme kurulundan Taner Akçam ve İrfan Yavru Avrupa’daki tartışmaları Türkiye’deki kır ve şehirdeki örgüt kadrolarına ulaştırmak üzere 83’ü 84’e bağlayan günlerde Türkiye’ye gittiler. Bunlar oralarda DY’nin Şam’da oluşan cepheden ayrılmış olduğunu ve Avrupa’daki tartışmaları anlattılar. Dev–Yol’un kırdaki kadroları gerek cephe tartışmaları gerekse yurtdışındaki görüş ayrılıkları üzerine Avrupa’daki Dev–Yol liderlerine izlemiş oldukları strateji ve politikalardan dolayı tepki göstermişlerdi. Devrimci Yol’daki iç tartışmalar, 1984 ve 1985’de kırdaki militanları ve şehirdeki kadroları da olumsuz yönde etkileyecek, üzerlerinde menfi bir tesir bırakacaktı. Kısa bir süre sonra kırlardaki militanlar da yılgınlığa ve ümitsizliğe düşecek, dağlardan şehirlere inerek geri çekilecek ve saklanacaktı. Bir kısmı ise güvenlik güçler tarafından düzenlenen operasyonlarda ele geçirilecekti. Böylece Dev–Yol’un 1980 ve 1986 sürecine kadarki Türkiye merkezi yapısının dağılmasıyla yurtdışından yönlendirilen örgütsel çalışmalar da fonksiyonunu yitirecek gücünü ve etkisini kaybedecekti.
Dolayısıyla DY’cilik 1986’ya kadar merkeziyetçi değil çeşitli kümelenmelerin ona verdiği anlamlara bağlı olarak bir ayakta durabilme çabası ve dağılmış bir süreç olarak yaşandı. DY’nin 80’ler sonrası hiçbir zaman merkezi örgütsel yapısı olamadı. Kimse de bunu deneme cesaretine sahip olmadı. Çünkü sol hareket içerisinde çok güçlü bir siyasetti ve yapılan her deneme biraz onun karikatürü gibi kalıyordu.