Gönüllerdeki Cumhurbaşkanı
GÖNÜLLERDEKİ CUMHURBAŞKANI
5 Nisan, Demirel’in olmayacağını somut bir şekilde gösterdi. Meclis, ”Demirel’in şahsında Türk siyasî hayatına son otuz yıldır egemen olan bir siyaset yapma biçimine, “dün dündür bugün ise bugün” ilkesizliğine, kişilere endeksli siyaset yapısına, “baba” lâkabında simgeleşen feodal siyaset anlayışına ve hepsinden önemlisi meclis iradesine dışarıdan müdahale çabalarına “hayır” demesi anlamı taşıyacak” bir anayasa değişikliğine onay vermemişti. “Kral yerine kural” tercih eden TBMM put kırmıştı.
“Olmaz”ı gören hükümet, artık “neyin olabileceğini” belirlemek için yoğun arayış temposunu devam ettirecekti.
Yeni aday hangi özelliklere sahip olmalıydı?. .
İstekler şiirsel bir dille seslendirilmeye başlandı:
“Çiçeklerden ve tavuklardan anlayan bir cumhurbaşkanı istiyorum. Camgüzeliyle petunya arasındaki farkı bilen…
Dans etmekten utanmayan bir cumhurbaşkanı istiyorum… İster zeybek olsun, ister vals…
Trenleri seven bir cumhurbaşkanı istiyorum. Ziyaret ettiği illerde valilerin makamına kurulup, onları ayakta bırakmayan bir cumhurbaşkanı istiyorum. Depremzede çocuklarını kucağına alıp burnuyla oynatabilen bir cumhurbaşkanı istiyorum.
Aile fotoğrafına birkaç sanatçı ve bilim adamı alabilen bir cumhurbaşkanı istiyorum.
İstanbul’a gidiş gelişlerini trafik tıkanıklıkları yüzünden fark etmediğim bir cumhurbaşkanı istiyorum.
Hem Truva Savaşı’nı, hem de Çanakkale S avaşı’nı çok iyi bilen, her ikisini de ‘bizim’ sayan bir cumhurbaşkanı istiyorum. İnternette sörf yapan bir cumhurbaşkanı istiyorum… İstiyorum… İstiyorum… 119
Her yiğidin gönlünde nasıl bir aslan yatıyorsa, her vatandaşın gönlünde de farklı özelliklere sahip bir cumhurbaşkanı özlemi yatıyordu. Ancak bu ülkede “vatandaşın değil, etkili ve yetkili mercilerin dediği olur” kuralı, cumhurbaşkanı seçimi gibi hayatî bir olayda istisna kabul edilemezdi. Köşk’ün yeni adayı olgun, deneyimli ve vizyon sahibi yıpranmamış bir isim olmalıydı. Bu genel tarife herkesin kendisini yakıştırması kaçınılmazdı. Bu yüzden, aday profili daha net çizilmeliydi. Askerin, Köşk için verdiği mesaj bu açıdan büyük önem arz ediyordu. Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, yolsuzluğun, irticadan sonra ülkenin en önemli sorunu olduğunu söyledi. Kıvrıkoğlu’na göre, “şaibeli” siyasetçinin yargılanması ve seçim kaybeden liderin koltuğu bırakması” 120 gerekiyordu.
“Ülkenin hatırı sayılan bazı güçleri, yeni cumhurbaşkanının mutlaka laik düzenden yana ve temiz geçmişi olan bir kişi olmasını istiyorlardı. Adı ihale şaibelerine karışmamış, yolu yeraltı dünyasına uğramamış, yarın hakkında dosyalar çıkartılmayacak birisi… Dolayısıyla, bu isteklerden “Yılmaz’a hayır!” anlamı çıkıyordu. ANAP’lıların cumhurbaşkanı tanımlarında adres istenildiği kadar liderlerine çıkartılsın yeterli olmayacaktı. ANAP’a göre, DSP’yi ikna etmek sorun olmayacaktı. Ancak MHP’liler, “Cumhurbaşkanlığı Yılmaz’a kalamaz” derken Bahçeli, daha yumuşak bir üslûpla “liderler olmasın” görüşünü benimsiyor; “şaibesiz isim” söylemlerini destekliyordu.
Cumhurbaşkanlığında zirve üstüne zirve yapan liderler, yeni bir zirve de buluşmaya hazırlanırken Yılmaz da, vaktinin giderek daraldığının farkında, sonuca gitmek için sabırsızlanıyordu. Kamuoyuna sesli olarak şimdiye kadar, “Cumhurbaşkanlığını düşünüyorum, bunun için de girişimlerim olacak” şeklinde bir açıklama yapmamıştı. Bu yöndeki soruları yalanlıyor “yok öyle şey” diyordu. Yani, cumhurbaşkanlığı planları tutmazsa rezil olma durumları söz konusu değildi.
Yılmaz, 11 Nisan’da yapılması planlanan zirvede şartları zorlayacaktı ki, “mikroplar” buna izin vermedi. Başbakan Ecevit’in sağlığına kast eden grip mikropları, hesapların ertelenmesine neden oldu. Ecevit, hastalığı nedeniyle evine kapanırken Yılmaz, bu süreyi demeçler vererek değerlendirdi. Yılmaz’a göre, “Köşk ayrı, hükümet ayrıydı. Konu fazla abartılmamalıydı. Her şey olacağına varırdı.”121
Grip gibi gözle görülmeyen mikropların yol açtığı bir hastalığın üstesinden gelen Ecevit, nihayet ortaklarıyla buluşup, gözle görülen bir sorunun, cumhurbaşkanlığı seçiminin çözümü için bıraktığı tempodan daha hızlı bir şekilde çalışmalara başladı.
Muhalefet kanadından Kutan, 14 Nisan’da yapılan zirveye girilirken yeni adayın “dürüst olmasının kendilerine yeteceğini” belirtirken, Çiller “Herkesin istediği bir kişi” istiyordu. Ortaklar, günlerdir beklenen ve yarım saatte biten zirve sonrasında muhalefetin de görüşünün alınmasını kararlaştırdı. Turlara başlayan Ecevit, önce Kutan ve Çiller’le bir araya geldi. Toplantılarda adayın meclis içinde aranması görüşü ağırlık kazandı. Bahçeli ve Yılmaz’la görüşüp temaslarını aktaran Başbakan, daha sonra Genelkurmay Başkanı’nı kabul etti. Org. Kıvrıkoğlu, Köşk beklentilerini bir kez daha yineledi:
“Laiklik ve bölücülük konusunda taviz vermeyecek, şaibesiz bir aday temenni ediyoruz. ”
Laik… Şaibesiz… Kim olabilirdi?. .