Gürüz Yine Pürüz
Gürüz yine pürüz
MHP’nin koalisyon içindeki rakamsal çokluğuyla, etkinliği arasında paralellik kurmak için verilen uğraş hep beyhude bir gayretle sonuçlanıyor. ‘99 Aralık ayında Apo konusu kapanmamış bir parantez olarak MHP’nin başını ağrıtırken, yeni bir ağrı konusu daha çıktı: YÖK Başkanı ataması… “Demirel’in YÖK’le imtihanı” Baba’nın tutumu sayesinde “MHP’nin YÖK’le imtihanı” hâlini alıvermişti. MHP, Kemal Gürüz ismini istemiyor, Gürüz’ü değiştirerek, tabanına, bir türlü yüzünü güldüremediği başörtüsü konusunda “bir şey” yapmış olduğunu göstermek istiyordu. En azından Kemal Gürüz, pürüzünü aşarak basit ama etkili bir çıkış yapılabilirdi.
Fakat olmadı. Baba buna müsaade etmedi. Demirel, YÖK başkanlığına tekrar Kemal Gürüz’ü münasip görmüş, MHP’ye rağmen Recai Kutan’ın “şok tesiri” yaptığını savunduğu atamayı gerçekleştirmişti. Bu atamayı, konuşma diline tercüme ettiğiniz zaman karşınıza “takmamak” gibi argo bir tavır çıkıyordu. Takmayan Demirel, hareketin muhatabı MHP’ydi. MHP sessiz mi kalacaktı?. . Elbette gereken cevap verilecekti. Nitekim Bahçeli, “Şaibeli ve karanlık bir yönetim yapısı oluşturan zihniyetin yol açtığı ihlallere karşı sessiz kalmayacağız” diyerek ses veriyor ve ilk kez Demirel’i sert bir dille eleştiriyor, samimiyetsiz davranmakla suçluyordu.
Devlet Bahçeli, kızgınlık ifade eden sözlerini partisinin meclis grup toplantısında söylemişti. Genel Başkanlarını ayakta alkışlayan MHP’liler, atamayla cumhurbaşkanlığı seçimi arasında da bağ kuruyor; milletvekilleri, “Demirel cumhurbaşkanlığı için bizim gruptan oy alamaz. Yeniden seçilmesi için gerekli Anayasa değişikliğinin bile çıkması imkânsız”16 diye Demirel’e karşı tavır koyuyorlardı.
Demirel’in MHP’yi hiçe sayan ataması, MHP saflarında gerekli dönüşümden geçip “Demek ki Demirel, yeniden cumhurbaşkanı seçilmek istemiyor” hâlini aldı anında. Kemal Gürüz ise, Devlet Mahallesi’ndeki evinden Devlet Bahçeli’nin eleştirilerine “Bahçeli kadar milliyetçiyim”17 diye cevap verdi.
Baba, işi bilen adamdı. Şimşekleri üzerine çekeceğini bile bile hem de aşırı bulutlu bir havada çıkıntılık yapmazdı öyle durduk yere. Hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan, YÖK’ü aşırı derecede merkeziyetçiliğin kucağına iten, öğrencilerin de öğretim üyelerinin de şikayet ettiği, kamuoyunun geniş bir kesimince tasvip görmeyen, görev yaptığı sırada ÖSS sorularının çalınması skandalını yaşayan bir ismi “bir bildiği” olmadan tekrar aynı göreve atamazdı Baba. Acaba gerekçesi ne olabilirdi? Atamanın hukuki açıdan bir sakıncası yoktu. Mesut Yılmaz’ın dediği gibi “Cumhurbaşkanı’nın takdiri”ydi. Ancak, kullanılan takdir yetkisi “son zamanlarda sözel seviyede verdiği işaretlerle, iş performansa gelince, eylem seviyesinde ters düşüyordu. Demirel bir derviş değildi. Fikri ile zikrinin bir olmaması normaldi. Ama fikir ile zikir arasında bu kadar fark olmazdı ki! Gazete haberlerine göre Gürüz’ü sadece askerler destekliyordu. İşte bu safhada, Sayın Cumhurbaşkanı seçimini yapıyordu!”18