Hacı Bektaş-ı Veli

Hacı Bektaş-ı Veli Eserleri

Hacı Bektaş-ı Veli Eserleri

Yakın zamana kadar Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait olan eserler tam olarak bilinmiyordu. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar, Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait olan eserleri daha da netleştirmiş bulunmaktadır. Bunlar;
a) Kitâb’ül Fevaid: İnsanların faydasına olacak bir takım nasihatler içeren bu kitabın İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır. Esad Coşan, eserin Makâlat’la olan benzerliğine dikkat çekerek, Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait olduğunu ama sonradan yapılan bir takım ilavelerle asli hüviyetinden uzaklaştırıldığını söyler. Abdülbaki Gölpınarlı’ya göreyse bu eser, Hacı Bektaş’a ait değildir ve bir takım tasavvufî eserlerden iktibaslarla oluşturulmuştur.
b) Şathiyye: Abdülbaki Gölpınarlı Türk Ansiklope-disi Bektaş maddesinde Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait böyle bir eserden bahsetmektedir.
c) Hacı Bektaş’ın Nasihatleri: Adından da an-laşılacağı üzere bu eser Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait bir takım nâsihatleri içermektedir. Kitabın bir nüshası Hacı Bektaş İlçesi Halk Kütüphanesi’nde, bir nüshası da İstanbul Arkeoloj Müzesi Kütüphanesi’nde, “Macmuatü’r-Resâil” içinde eksik olarak kayıtlıdır.
d) Fatiha Suresi Tefsiri: Eser hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Fuad Köprülü, Bahâ Said Bey’e dayanarak Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait bu isimde bir eserin, sonradan yanan Tire Kütüphanesi’nde bulunduğunu söyler. Esat Coşan Tire Kütüphanesi’nde yaptığı araştırmalar neticesinde böyle bir eserin kaydının olmadığını ve böyle bir eser bulunmadığını belirtir.
e) Şerh-i Besmele: Rüştü Şardağ tarafından Ma-nisa Kütüphanesinde bulunan bu eser günümüz harflerine çevrilerek neşredilmiştir.
Elli yedi sahifeden oluşan eserde Hacı Bektaş Veli bir takım hikaye ve nüktelerle nasihatlar verir. Âyet ve hadislerle besmelenin manasını açıklar.
f) Makâlat: Makâlat’ın aslı Arapça’dır. Değişik zamanlarda Türkçeye çevrilmiştir. Makâlat üzerine en yeni ve en gerçekci çalışmayı Esat Coşan yapmış ve edisyon kritiğe tabi tutarak ilmî bir çerçevede neşretmiştir. Kitap; dört kapı, kırk makam tertibinden oluşmaktadır. Bu tertip Ahmet Yesevi’nin Fakrnamesiyle aynıdır.
Söz konusu tertibi Yunus Emre’nin şiirlerinde de görmekteyiz. Bu da, bize Ahmet Yesevi’den, Hacı Bektaş’tan ve Yunus’tan gelen bir tasavvuf geleneğini göstermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!