Hacı Bektaş-ı Veli Vefatı
Vefatı
Hacı Bektaş ı Veli’nin vefatı da doğum tarihi gibi ihtilaflıdır. “Kaynakların çoğu O’nun 63 yıl yaşadığını rivayet etmektedirler. Ancak kesin olarak O’nun 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14 yüzyılın başında vefat ettiğini söyleyebiliriz.” Hacı Bektaş ilçesinde bulunan bir yazma eserde şu kayıtlara rastlanılmaktadır: “Hazine-i Celile’den şeref-vürûd olan tomar-ı kebirde muharrer olduğu üzere tarih-i viladet-i şerifleri 63 olmağla 669 (1270) senesi, vefat-ı şe-rifleri muharrer olduğundan iş bu mahalle tahrir olundu.”
Evlendi mi, evlenmedi mi tartışması
Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatıyla ilgili en tartışmalı konuların başında, O’nun evlenip evlenmediği konusu gelir. Bu tartışma o kadar ileri gitmiştir ki, O’nun ölümünden sonra Bektaşîlğin iki ana kola ayrılmasına da sebeb olmuştur. O’nun evlendiğini ve kendilerinin de O’nun bel evladı olduklarını ileri süren Çelebiler Kolu, evlenmediğini ve kendilerinin de O’nun yol evladı olduklarını ileri süren Babegan Kolu, bu tartışmayı halen sürdürmektedirler.
Irene Melikoff, Alevîlik-Bektaşîlik ayrımının bu tartışmadan kaynaklandığını düşünmektedir. O’na göre Alevîlik-Bektaşîlik ayrımı da Hacı-ı Bektaş-ı Veli’nin evlenip evlenmediğiyle ilgili bir konudur. O’na göre, evlendiğini kabul edenler Alevîler, kabul etmeyenler ise, Bektaşîlerdir.
Babegan Kolu’nun postnişinlerinden Bedri Noyan, Hacı Bektaş-ı Veli’nin kesinlikle evlenmediğini, evladı olmadığını ileri sürer. Noyan bu iddiayı kesinlikle reddeder. Çelebi Kolu’nun ileri sürdüğü delilleri, isbatlanamamış bilgiler olarak değerlendirir. Bu görüşüne delil olarak da Türk Ansiklopedisi’ni zikrederek daha bir çok eseri kaynak olarak gösterebileceğini kaydeder. Ancak ansiklopedilerin ikinci el kaynak olduğunu düşünürsek O’nun bu görüşlerini ihtiyatla karşılamak gerektiğini söyleyebiliriz.
Çelebiler Kolu’nun postnişini Çelebi Cemaleddin Efendi ise, Müdafaam isimli risalesinde kendilerinin Hacı Bektaş-ı Veli soyundan geldiklerini söyleyerek Hacı Bektaş-ı Veli’nin evlendiğini isbatlamaya çalışır.
Vilayetname’ye göre, Kadıncık Ana ve Sarı İsmail evliydiler. Ancak çocukları olmuyordu. Hacı Bektaş-ı Veli kendilerinde misafir kalıyordu. Hacı Bektaş-ı Veli bir gün abdest aldı. Abdest alırken burnu kanadı. Kadıncık Ana Pir’e hizmet ediyordu. Hacı Bektaş Veli abdest aldıktan sonra Kadıncık Ana suyu dökmek istedi. Ancak boşaltacak uygun bir yer bulamadı ve suyu içti. Bunun üzerine gebe kaldı. İşte bu gebelikten Timurtaş isimli bir oğlu oldu. Çelebiler, Hacı Bektaş-ı Veli’nin neslinin böylece devam ettiğini söylerler.
Ahmet Yaşar Ocak, Vilayetname’de yer alan burun kanından evlat sahibi olma hâdisesinin Kitab-ı Mukaddes’ten esinlenen bir efsane olduğunu ileri sürmektedir. Ocak, benzer bir olayın da Elişa Peygamber’in başından geçtiğini ifade etmektedir. Ancak hadiseye refe-rans olarak verdiği Kitab-ı Mukaddes’teki metin burun kanından bahsetmemekte Elişa Peygamberin dul kadını çocukla müjdelemesinden bahsetmektedir. Kanaatimizce bu hâdise, çocuğu olmayan bir kadına bir velinin duasından başka bir şey değildir ve öyle yorumlanmalıdır.
Hacı Bektaş-ı Veli’inin evlenip evlenmediği Kadıncık Ana’nın hayatı hakkında yapılacak olan çalışmalarla daha da netlik kazanacaktır. Çelebilere göre Kadıncık Ana, İdris’in kızı olup Hacı Bektaş-ı Veli’yle evlenmiştir. Babegan Koluna göre ise İdris’in hanımıdır.
Mikail Bayram, “Fatma Bacı, Bacıyan-ı Rum” isimli araştırmasında Fatma Bacıyı, Şeyh Evhadüddin Hamid El-Kirmâni’nin kızı ve Âhilik Teşkilatı’nın kurucusu Âhi Evren Nasirüddin Mahmud el-Hoyi’nin hanımı olarak zikreder. Bayram’a göre Fatma Bacı, kocası Âhi Evren, Nurettin Caca tarafından öldürüldükten sonra Hacı Bektaş’ın yanına gelmiş ve orada İdris’le evlenmiştir.
Melikoff, Mikail Bayram’a itiraz etmekte ve Vilayetnamede bahsedilen iki kadının birbirisine karıştırıldığını ileri sürmektedir. Melikoff’a göre, bunlardan bir tanesi Fatma Bacı, diğeriyse, Kadıncık Ana olarak Bilinen Kutlu Melek’tir. Melikoff, Bayram’ın bu ayrımı yapamadığından hareketle, Bayram’ın olağanüstü uzun bir yaşamda en az üç koca ile evlenmiş bir kadın çehresi çizdiğini iddia etmektedir. Ancak her ikisinin de ileri sürdüğü iddialar kesin delillere dayanmayıp sadece önemsenmeyecek karinelerden ibarettir. Zira her ikisi de içinde ciddi delil bulunmayan menkıbelere dayanmaktadır.