Hurûfîlik
İranda Fazlullah tarafından kurulan Hurûfîlik ilk başlangıçta müstakil bir tarîkat gibi görünürken, zamanla ayrı bir din haline dönüştü. Fazlullah, Arapça’ya karşı Farsça’yı savunarak görüşlerini otuz iki harfli Fars Alfabesi üzerine kurdu.
İlk başlangıçta bâtıni fikirlerden etkilenen Fazlullah, Hasan adında bir Bâtinî şeyhe intisab etti ve çile çıkarmaya başladı. Mevlana’nın bir beyti kafasına takıldı. Bunu şeyhinden sordu. O da bunu anlamak için çile çekmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine çile çıkarmaya başladı. Ancak bir sonuç alamıyordu. Bir müddet sonra, bir rüya görerek bu işi bıraktı ve rüya tâbir etmeye başladı. Rüya tâbir eden birisi olarak civarda nam saldı.
Daha sonra fikirlerini sistemleştiren Fazlullah, mehdi olduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Harflere mana vere-rek mehdîliğini ispatlamaya çalışıyordu. İlk etapta yedi kişi Fazlullah’a inandı. İran ve Azarbaycan’ın muhtelif şehirlerinde görüşlerini yayıyordu. Görüşlerini yaymak için kitaplar yazıyordu. Cavidan-Name-i İlahi başta olmak üzere, Muhabbet Name-i İlahi, Arş Name-i İlahi ve Nevm Name-i İlahi gibi eselerini kaleme aldı. En baş eseri Cavidan’dı. Ancak yaydığı sapık inançlardan dolayı yakalanarak (795 h. /m. 1394) yılında, İran’da asılarak öldürüldü.
Fazlullah’ın öldürülmesiyle birlikte, İran’da Hurûfîler için sıkı bir takibat başladı. İran’da tâkibata uğrayan Hurûfîler, Anadolu’yu ve Rumeli’yi kendilerine bir sığınak olarak gördüler. Harputlu İshak Efendi Kaşifü’l Esrar’ında Fazlullah’ın Halifesi Aliyyü’l Âla’nın Anadoluya geçip Hacı Bektaş Tekkesi’nde oturduğunu ve Bektaşîlere Hurûfîliği telkin ettiğini söyler. Harpûti bu düşünceden hareketle Bektaşîlikle Hurûfîliği bir tutarak Bektaşîliği kıyasıya eleştirir.
Fazlullah’ın halifelerinden Nesimî’nin de Hurûfîliğin Anadolu’da yayılmasında önemli bir rolü olmuştur. Nesimî, şiirleriyle de bir çok önemli Bektaşî şairini etkilemiştir. Ayrıca Mir Şerif’in de önemli rolü olmuştur. Nitekim Nesimî Bektaşîlerce hâlâ kendilerinden sayılmakta, Alevîlerce de yedi büyük ilahî şairden biri olarak tanınmaktadır.
Hurûfîlik İran’dan gelen Hurûfî propagandacılar vasıtasıyla Bektaşîliği oldukça etkilemiştir. “XVI-XVII yüzyıllarda Hurûfîlik Bektaşîliğin aslî inançlarından birisi olmuş, yayılmaya ve bir yandan da Bektaşîler’den müstakil olarak kendisinden mümessiller yetiştirmeye devam etmiştir. Bektaşîlerce ikinci pir tanınan ve bektaşî erkânının vazıı sayılan Balım Sultan (922/1516) bir nefesinde, “İstivayi özler gözüm/ Ene’l-Hakkı söyler sözüm/ Seb’u’l Mesanidir yüzüm/ Miracımız dârdır bizim/ Haber aldık Muhkemattan/ Seçmeyiz zatı sıfattan/ Balım nihan söyler Hat’dan/ İrşadımız sırdır bizim/” dörtlükleriyle Hurûfîliğin esaslarından bahsetmektedir. Ayrıca Otman Baba, onun kolunda olanlar tarafından kutup tanınan Akyazılı, yine aynı yoldan Muhyiddin-i Abdal ve Yeminî Hurûfî inançlarını yaymaktadırlar. Divan şiirininin kudretli bir şairi olan Hayrâti, Muhîti, Kitâli, Rûhî-i Bağdâdi de Hurûfî inancına mensupturlar. Bunların Abdal, Kalenderî ve Bektaşî oluşları ikinci planda ve adetâ Hurûfîliklerini örtmek için kullanılan bir perde gibidir. Hurûfîlere Işıklar denildiği de bilinmektedir.
Bektaşîlik üzerine ciddi araştırmalar yapan Baha Sait, Hurufiliğin baş kitabı Câvidan’ı Kabbalizm olarak nitelendirmektedir.
Fazlullah, Arapça yerine Farsça’yı, Kur’an yerine de Câvidan’ı koymuştur. Hurûfîlere göre Câvidan en son kitaptır. Bütün dinlerin tamamlayıcısıdır. Allah, Fazlullah da tecelli etmiştir. Namazlarını ve oruçlarını şeyhleri kılmış ve tutmuştur. Bir kısmı âhiretin varlığına inanır bir kısmı inanmaz ya da inandıklarını söyleyerek takiyye yaparlar.
Fazlullah, ilk on bir imamı tanımakla Şia’dan, Batinîlik’ten ve tasavvuftan etkilenmiştir. Onda, üç ilahi dinîn etkisini da açık açık görürüz. Fazlullah aynı zamanda İsa’dır İslam’ın ibadet şekillerini de değiştirmişler, yerine kendilerine özgü bir takım ibadet şekilleri geliştirmişlerdir. Kelime-i şahadet onlara göre, “eşhedü en la ilahe illa fazlullah”tır.
Harflerden mana çıkarmaları ise, İslam tasavvufunda olan bir gelenektir. İbn-i Ârabi, İbn-i Sina ve Gazâli bu hususta mesai sarfetmişlerdir.