İbrahim Temo’nun Romanya’daki Faaliyetleri
İbrahim Temo’nun Romanya’daki Faaliyetleri
İlk defa İstanbul’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Tıbbiye Mektebi talebesi tarafından tesisine iştirak etmiş olan Doktor İbrahim Temo Bey mektepten çıktıktan sonra Romanya’ya gitmişti ve orada doktorluk yapıyordu. Bu maksatla Köstence’de tavattun etmişti. Fakat uzaktan Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin işlerile meşgul oluyor, Romanya’da ve Bulgaristan’da bulunan Türklerin tenvirine çalışıyor. Paris’ten gönderilen “muzır evrakı” Köstence tarikile İstanbul’a gönderiyordu. İbrahim Temo Bey’in bu faaliyetini, Köstence’den 1906 senesi iptidalarında Paris’teki arkadaşlarına gönderdiği aşağıdaki mektubundan öğrenebiliriz:
“Mektubunuzu ve gazeteleri, sonradan da nizamnamelerle beyannameleri aldım. Bahriye zabitlerinden Kırımizade Ali Rıza Efendi’nin inzimam eden gayretile on seneden beri Dobruca’da teşkil ettiğimiz şube her ne kadar bu son iki sene zarfında her tarafta görülen ittihatsızlığın ve intizamsızlığın tevlit ettiği meyusiyetle bir dereceye kadar faaliyetini kaybetmiş ise de, gerek ben, gerekse Kırımizade vicdanımızı ve cemiyeti lekedar etmeyecek hususi hizmetlerden ve fedakarlıktan haddimiz olmayarak biran hali kalmamıştık. Hatta beyannameler gelir gelmez İstanbul’a gönderildiği gibi Cemiyet ait gazetelerle fikir uyandırıcı sair evrak da arada sırada dahile sevkedilmiştir.
Şimdi tam millete ve vatana hizmet edebilecek bir sıradayız. Biz de hatta ahrardan geçinenlerimiz de bile hakiki bir azadelik fikri uyanmamıştır. Bu bataet ve teenni ile daha yirmi, otuz sene çalışmalıyız ki ancak bu halde bulunan umumi vicdanı bir noktaya toplayabilmiş olalım; vakıa bu zaman kısadır. Lakin bu menhus idare devam ettikçe hergünü bir asra bedeldir.
Bir buçuk asırda kazanılan Girit, o güzelim “Mülke-i Bahri Osmani” bir haftada elden çıktığı gibi, beş asırdan beri Osmanlı Devletinin yedd-iemini mesabesinde olan Rumeli bakayasına yirmi dört saatte veda etmek ihtimali de pek uzak değildir. Demek isterim ki İktidar mevkiinde bulunan vicdansızların yüklendikleri ve yüklenmekte oldukları ağır mes’uliyet yükünü kale almayarak ahrarın uhdesine terettüp eden mes’uliyeti sırtımızdan atmak için biraz kımıldanmalıyız.
Biz Ruslar kadar iş görecek bir halde değiliz. Fakat bir asrın yapamadığı şeyi bir saat yapabilir. Onun için bu nazik dakikaları kaybetmeyelim. Herkesin nazarı bu saatte Yıldız’da can çekişen cadıya münatıftır. Gerek vefatından evvel, gerek sonradan derakap yapılması icap eden şeyleri biran evvel karar altına almalıyız. Teferruatı bu anda bertaraf ederek senelik, benliğin kaldırılmasile ve tam bir azadelık fikrile bütün Osmanlıları mümkün olduğu kadar birleştirmeğe ve muhtelif fırkaları münasip ilanlarla davete çalışmalıyız. Abdülhamid’in hastalığından bahis olan beyanname fevkalade güzeldi. Buna benzer ve bundan şumulluleri bir hafta veya iki haftada bir kere ince kağıtlara basılarak dağıtılmalıdır.
Merkez heyetinin daveti üzerine biz şubeyi tecdit ettik. Ali Sedat Bey’de iştirak etti. Burada tam serbesti olmadığı için ve mevkiin vatana yakınlığı münasebetile görebileceğimiz hizmete sekte getirmemek düşüncesile mesele üç beş kişi arasında kalacak, sairlerinden abone toplamak, gazete okutup fikir tamim ettirmek gibi hizmetler beklenecektir. Ahrarın azlığından ve bura ahalisinin fikr-ü halinden dolayı paraca buradan büyük bir hizmet beklememeli.”
İbrahim Temo Bey bu mektubuna Köstence’de başlamış ve Ruscuk’ta bitirmişti. Ruscuk’ta yazdığı kısmında diyordu ki:
Biz buradan ufacık ve fakat bu sırada neşir ve tamim-i ehem olan evrakın ithali hizmetini bir dereceye kadar deruhte ederiz. Adam bulup gidip gelme, etrafa para yedirme masrafını da hazırlarız; fakat dahilde mühim yerlere atacak ve elden ele verip iş görebilecek memurlara ve yüksek mektep talebesine okutturabilecek İstanbul’da emniyetli adamımız yoktur. Yoktur demekliğim cidden çalışan nüfuzlu adamımız yoktur demektir. Yoksa orta takıma olanlarla hergün okutturmaktayız. Yalnız benimle sevkolunacak ve teslim edilecek adamın tanınması şartile İstanbul vesair sahilde bulunan ve Köstence’ye münasebeti olan şehirlerin herhangisinde adamınız varsa, hususi bir parola ile görüşmek üzere taahhütlü bir mektupla isminizi ve ünvanınızı ve ne tarzda gidip o zatı görebileceğini bana bildiriniz.
Şu kadar var ki cemiyet işlerile uğraşmağa başladığım on yedi sene zarfında bizim umumi terbiye noksanlığı neticesi olarak hem fikrimiz zannolunan bazı sebatsız ve kansızlardan vicdanıma yerleştirilen darbeler pek çok olduğundan, tarafınızdan gösterilecek adamların hıyanetinden ve ihtiyatsızlığından şubemiz mes’ul olmayacağı gibi bizimkilerin fenalıklarından da merkez heyeti azade bulunacaktır. Maamafih iş görmek için ufak şeylerden ihtiraz caiz değildir. Çünkü bizim için bu kuvvetler “vakit nakit” değil “vakit hayattır” Kurban Bayramı’nızı tebrik ederim. Cenab-ı kuvve-ikül vatanda id-i kebir-i millinin hep beraber icrasına muvaffak buyursun!”