Kürt Solu İç Çatışmaları

Kamer Özkan Kimdir?

TEKOŞİN – PKK ÇATIŞMASI

 

Kamer Özkan Kimdir?

1972’lerde İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları ile birlikte Dersim dağlarında bulunmuştur. 1975’lerde ise PKK’yı örgütleyecek olan ilk grubun içerisinde yer almıştır. 1977-78 döneminde Apocular grubundan ayrılmış, 1978 yılında TEKOŞİNA örgütünün kurulmasıyla birlikte bu örgüte katılmış ve askeri alanda önemli görevler üstlenmiştir.

Kamer yoldaş 20 yıla yakındır dağlarda gerilla olarak yaşamaktaydı. Gerilla savaşı konusunda gerçekten çok büyük tecrübelere ve mükemmel sayılabilecek bir tekniğe sahipti. TEKOŞİN’in 1978-1982 yılları arasında Dersim’de yürüttüğü gerilla eylemlerinde sadece bir, buna karşın düşmanın birçok kayıp vermesi bu değerli insanın komutanlık becerisinin delilidir. Kamer yoldaş vahşi doğa koşullarına karşı direnmiş, 12 Eylül döneminde bile ülkeyi terk etmemiştir. Pek çok kez askerle girdiği çatışmalarda yaralanmıştır. En son, şehit düşmeden yaklaşık iki ay önce askerlerin kurduğu bir pusuya düşmüş ve bu pusudan yaralı olarak kurtulmuştur.

Kamer yoldaş Apoculardan ayrılıp TEKOŞİN’e geçtiği dönemden beri, bizzat Apo tarafından “ajan, hain” olarak suçlanmıştır. Bu süreçte Kamer yoldaşın kendisi ve ailesi pek çok kez saldırıya uğramıştır. Apocuların bu iddiaları hiçbir gerçeğe dayanmadığı için Dersim halkı hiçbir zaman bu iddiaları dikkate almamış ve her şart altında Kamer yoldaşı barındırmıştır. Dersim halkı, bu tür iddiaların; Apocuların, önlerinde engel olarak gördükleri devrimcileri yok etmek için kullandıkları bahaneler olduğunu açık olarak anlamıştır.

Kamer yoldaş, zaman zaman örgütsel yapının dışında kalmış ve bazı duygusal zaaflar göstermişse de, her zaman devrimci saflarında olmuş ve karşı devrime hizmet edecek hiçbir eylemde bulunmamıştır. Dersim halkı ve devrimciler bu gerçeğe tanıktır.

Bilindiği gibi, 1978 yılında “Kurtuluş” örgütü içerisinde yer alan bir grup Kürt sosyalisti, “bağımsız örgütlenme” temelinde Kürdistan’ı esas olan “TEKOŞİN” örgütünü kurdular. TEKOŞİN örgütünün kurulmasıyla daha önce iç sorunlar nedeniyle Apoculardan ayrılan bölgesel gruplar TEKOŞİN’e katılmaya başladılar. Antep, Dersim, Elazığ ve Ankara’da yaşanan bu durum Apocular da kaygı uyandırdı. Özellikle Antep ve Dersim bölgelerinde Apoculardan kitlesel kopuşlar yaşamıştır. Bu durum, Apocuların yeni bir taktik geliştirmelerine neden oldu. Bu taktiğin hedefi: Ayrılanların önderlerini imha etmek, böylece taban üzerinde terör estirip kopuşu ve TEKOŞİN’e geçişleri engellemekti.

Bu taktik büyük ölçüde uygulandı; Antep, Ankara, Diyarbakır’da 5 devrimci katledildi. Bunun dışında TEKOŞİN kitlesi ve ayrılan gruplar üzerinde yoğun bir terör estirildi. Dersim’de Apocuların pek çok silahlı saldırısı olmakla birlikte TEKOŞİN, güçlü bir savunma yaptığı için kayıp verilmemişti. Bu süreç içerisinde TEKOŞİN sürekli savunmada kalmış ve 5 şehit vermişti. Çatışmalar sırasında hiçbir PKK’lı öldürülmemiştir. İş böyle iken PKK o süreçten yine de TEKOŞİN’i sorumlu tutmaktadır.

Apocular bu saldırılarının teorisini esas amaçlarını gizleyecek bir şekilde ürettiler. Elbette onlar “TEKOŞİN bizim tabanımızı alıyor biz de bunu engellemek için onlara saldırıyoruz” şeklide bir açıklama yapamazlardı. Bu açıklama saldırıları meşru kılmadı. Saldırıları meşru kılmak için daha “ciddi” bir gerekçeye ihtiyaç vardı. Bu gerekçe de çok basitti: “Öldürülenler ajandı”. Gerekçede mesele PKK’nın kendi grupsal çıkarları önünde engel olarak gördüğü devrimci yapıları tasfiye etmek olayıdır. PKK nedense diğer devrimci örgütleri kendisine düşman olarak görmüş ve kendi varlığını onların yokluğu üzerinde kurmaya çalışmıştır. Bu son cinayette PKK’nın bu anlayışın ürünüdür. Zamanlama tesadüfi değildir. Cinayeti gerektiren güncel siyasi nedenler vardır. Bugün Dersim bölgesinde TEKOŞİNA SOSYALİST’in çalışmaları vardır. Son olarak da, KAVA, ile TEKOŞİNA SOSYALİST bölgede ortak siyasi askeri çalışma yürütmek amacı ile bir protokol imzalamışlardır. Kamer yoldaşın bölgede askeri çalışmaları organize edecek bir kişi olduğunu bilen PKK, onu ortada kaldırıp devrimci sosyalist hareketlerin gelişmesini engellemeye çalışmıştır. Meselenin özü budur. Bu yıl içerisinde gerçekleşen diğer bir olay PKK’nın yaklaşımın daha iyi anlatıyor. PKK gerillaları taraftarımız olduğunu düşündükleri bir köylünün evini basmışlar, kendisini evde bulamayınca hamile olan eşini tutsak edip dağa götürmüşler bunu duyup yanlarına giden köylüyü de tutuklayıp sorguya çekmişlerdir. Köylüden TS’nin silahları olduğunu ve kendilerine teslim edilmesini istemişlerdir. Bir şey çıkaramayınca köylüyü serbest bırakmışlardır. Bu gelişmelerden sonra ise bizzat PKK’nın Dersim eyalet komutanı Dr. Baran, Kamer yoldaşa bir mektup yazmış ve geçmiş dönemdeki yanlışların aşıldığını, dostluk temelinde yeni bir dönem başlatmak istediklerini belirtmiştir. Ne yazık ki; Kamer yoldaş bu “dostluk”un bedelini canıyla ödemiştir. Cinayet önceden sinsice tezgahlanmıştır. Bu cinayet PKK’nın yurtsever hareketlere bakışının değişmediğinin yeni bir kanıtıdır.

TC, muhalefete karşı nasıl ki “dış mihraklar”, “bölücü” imajları ile saldırıyorsa, PKK da diğer yurtsever hareketlere karşı “ajan hain” imajları ile savaşıyor. PKK’nın “ajan hain” olarak suçlamadığı Kürt örgütü hemen hemen yoktur. Ve PKK bu iddiasını ispatlama gereği bile duymaz. Böyle olduğu içindir ki; bir yandan yurtsever örgütlere “hain işbirlikçi” der, diğer yandan onlarla ulusal Kurtuluş Cephesi oluşturmaya çalışır. Bilindiği gibi Tekoşina Sosyalist, Kürdistanlı güçleri “Ulusal Kurtuluş Cephesi” çalışmalarına katılmaktadır. Ve PKK, Kamer Özkan’ın Tekoşina Sosyalist içinde çalıştığını bilmektedir. Buna rağmen hiç tereddüt etmeden onu katletmiştir. Bu anlayışın, gerçekten ulusal hareketlerin birliğini istediğini söylemek zordur. Gerçekte UKC çalışmalarının bugüne kadar tam bir güvenle yürütüldüğünü söylemek de mümkün değildir.

Biz halkımızın yaşadığı savaş koşullarında yurtsever güçler arasındaki çatışmaların ulusal hareketin yenilgisi, sömürgecilerin zaferi demek olacağını biliyoruz. Bu cinayet halk güçleri arasında düşmanı yeni bazı provokasyonları tezgahlamasına zemin yaratmaktadır. Biz bu provokasyonu boşa çıkarmayı esas alıyoruz. Kesinlikle bizim PKK’ya karşı silahlı bir eylemimiz olmayacaktır. Bu bilinçle cinayetin hesabını politik zeminde sormaya kararlıyız. Sorunun çözüm yeri “Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC)” platformudur. UKC sorunu tatmin edici ve güven verici bir düzeyde çözemezse UKC çalışmalarına katılmamız mümkün olmayacaktır.

Halka Zulüm Edenler Yenilmeye Mahkumdur!

Devrimcileri katledenler Halka Hesap Verecektir!

Yaşasın sosyalizm Yolunda Bağımsızlık ve Demokrasi Mücadelemiz!

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!