Kamer Özkan neden vuruldu?
Mücadele (Devrimci Sol taraftarı):
“Kamer Özkan neden vuruldu?”
Dersim’de sol gruplar arasındaki ilişkileri, esas olarak da yurtsever hareketle ilişkileri olumsuz bir sürece sokan, halkın PKK’ya yönelik protestolarına yol açan gelişmelerin bir basamağı da Tekoşina Sosyalist üyesi Kamer Özkan’ın öldürülmesiydi.
Kamer Özkan, 30 Eylül’de Dersim’in köylerinden Gömemiş’e gelen PKK gerillaları tarafından evinden çıkartılıp, yarım saat kadar konuşulduktan sonra öldürüldü. Eylemi Ekim 1993 tarihli bir bildiriyle üstlenen “PKK Dersim Eyaleti Askeri Komite”si eylemin gerekçelerini şöyle açıklıyordu: “Kamer Özkan MİT tarafından kurulan, yönlendirilen ve tamamen MİT örgütlenmesi olan Tekoşin adlı örgüt içinde yer alıp, yönlendirmekle, vatana ve halka ihanet suçu işlemiştir. ”
Tekoşina Sosyalist ise 4 Ekim tarihli bildirisinde Kamer Özkan’ın öldürülmesinin altında “önemli siyasi ve ideolojik gerçekler” olduğunu belirterek şu açıklamada bulundu: “Kamer yoldaşın bölgede askeri çalışmaları organize edecek bir kişi olduğunu bilen PKK, onu ortadan kaldırıp devrimci sosyalist hareketlerin gelişmesini engellemeye çalışmıştır. ”
PKK çok devrimci–demokrat siyasi hareket bu iddialar arasında Kamer Özkan’ın kişiliği özelinde bir şey söyleyebilecek durumda değil kuşkusuz. Ancak bu noktada bir şey söyleme de gerekmiyor. Çünkü ajan, işbirlikçi nitelemeleri bu olay özelinde hiçbir şey ifade etmemektedir. PKK’nın bir yandan Tekoşina Sosyalist’le cephe kurma çalışmaları içindeyken, diğer yandan aynı grubu “MİT örgütlenmesi” olarak nitelendirmesinin, Kamer Özkan’ın öldürülmesini bu zeminde haklı göstermeye çalışmasının hiçbir siyasi tutarlılığı yoktur.
En basitinden Tekoşina Sosyalist UKC çalışmalarına girdiği PKK bu faaliyeti onlarla paylaştığı sırada, onların “MİT tarafından kurulduğunu yönlendirildiğini” bilmiyor muydu? “Biliyorsa” buna rağmen birlik olunması hangi noktadaki bir pragmatizmin ürünüdür? Ya da böyle bir şey söz konusu değilse, “öldürmenin” açıklaması nedir?
Gerçekleştirilen “cezalandırma” her şeyden önce böyle bir siyasi tutarlılık zeminine oturmadığı, grup ve kişi düzeyinde “ajan ve işbirlikçi” denilip geçiştirilmeye çalışıldığı noktada, bunun devrimciler tarafından “haklı” görülmesi mümkün değildir. PKK, halk saflarında gördüğü bir grubu, kendisi için bir “engel” olarak gördüğü anda ajan, MİT kuruluşu vb. niteleyip, saldırma hakkına sahip olduğunu savunmuyorsa, böylesi “eylem”lerin yaratacağı tahribatı daha iyi hesaplamak durumundadır.