Kanlı Pazar
İGD: Emperyalist güçlerin, işbirlikçi burjuvazinin düzenlediği, CIA faşist komandolar ve Maocu faşistlerin gerçekleştirdiği:
KANLI PAZAR
1 Mayıs 1977 işçi sınıfımızın şanlı savaşım tarihinde yeni bir adım, yeni bir zafer oldu. Daha şimdiden tarihe altın harflerle yazıldı. Türkiye işçi sınıfı, ilerici demokratik güçle, bugüne değin ülkemizde gerçekleştirilen en büyük, en görkemli anti faşist kitlesel çıkışı olan 1 Mayıs 1977’de ateş çemberinden geçtiler. Kavganın göbeğinde çelikleştiler. Provokasyonun en aşağılığını, en düzenlisini yaşadılar. CIA’lerin, MİT’lerin, Demirellerin, Türkeşlerin MC’sinin kişiliğinde siyasi erki elinde tutan emperyalist güçlerin ve egemen burjuvazinin hegomanyasını kolaylıkla teslim etmeyeceğini, sonuna kadar her savışım biçimi deneyeceğini gördüler. Sınıf savaşımının kılıçtan keskin, kalemden sivri uçlu olduğunu gördüler. Faşist komandoların, Maocu Bozkurtların, egemen güçlerce nasıl kullanıldığını gördüler.
İşçiler, emekçiler, gençler çok şeyler gördüler, çok şeyler öğrendiler 1 Mayıs’ta!..
1 Mayıs 1977 ders oldu hepimize. Daha nice dersler çıkaracağımız zengin bir deneyim oldu. Akla kara iyi ile kötü belirginleşti, saflar netleşti 1 Mayıs’ta!. .
1 Mayıs’a nasıl gelindi
Hazırlıkları günlerce önceden başladı. DİSK Genel Sekreteri Mehmet Karaca, 17 Mart günü, bu yıl da büyük törenlerle 1 Mayıs işçi sınıfının uluslar arası birlik, mücadele, dayanışma gününün DİSK öncülüğünde kutlanacağını açıkladı. Bu karar üzerine işçiler yoğun bir çalışma temposu içine girdiler. Fabrikalarda 1 Mayıs komiteleri oluşturulmaya başlandı. Her fabrika güvenliğin sağlanmasında görev alacak işçiler saptandı. 1 Mayıs hazırlık komiteleri 1 Mayıs günü taşınacak panoları, pankartları hazırlamaya başladılar. 1 Mayıs günü mitingin güvenliğini sağlamak üzere DİSK 20 bin üyesini görevlendirdi.
Bu arada Türk–İş’e bağlı ve bağımsız bazı sendikalar işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü 1 Mayıs’a katılma kararı aldılar.
Böylece, 1 Mayıs’a adım adım yaklaşılıyor, hazırlıklar hızla ilerliyor, yeni yeni demokratik kurulaş mitinge katılacaklarını açıklıyorlardı, gün ve gün.
Hazırlıklar sürdürülürken, DİSK 22 Nisan günü bir bildiri yayınlayarak, mitinge katılmak isteyen kuruluşları ortak bir toplantıya çağırıyor ve mitingin nasıl gerçekleşip, ne gibi ilkelere uyulması gerektiğini ortaya koyuyordu. Toplantıya 17 demokratik kuruluş katıldı. Alınan kararlara göre mitinge İGD, TÖB–DER, İM-DER, TMMO, KÖY-KOOP, İKD, TÜS–DER, TÜM-DER, TÜTED, Tüm Teknik Elemanlar ve Teknikerler Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, Barış Derneği, GİB-DER, PİM, DHKD, Dev–Genç ve DDKD kendi örgüt flamaları altında katılacaklar ve DİSK’in tespit ettiği ilkelere uyacaklardı. DİSK, 1 Mayıs’ta atılacak belgelerini de saptamıştı. Bu belgeler arasında; “faşizme geçit yok, ileri demokratik bir düzen, 141–142 kalksın özgürlükler alınsın, 1 Mayıs 1 Mayıs ilk dileğimiz yaşatacak seni tunç bileğimiz, bağımsız Türkiye, yaşasın 1 Mayıs vb.” vardı.
DİSK sloganları saptayıp, katılacak demokratik kuruluşların isimlerini açıklarken, aynı zamanda kesin tavrını ortaya koyuyor, “Mitingde ancak DİSK’in ilkeleri doğrultusunda katılmayı kabul eden 17 demokratik örgüt yer alacaktır” diyordu. Bu açıklama doğal olarak, DİSK’e saldırıyı resmi politikaları haline getiren, iplikleri çoktan pazara çıkmış anti komünizm şampiyonu Maocu grupçukların mitinge katılamaması demekti.
Gericiler boş durmuyor, gerici basın “devlet elden gidiyor” feryatlarına hız veriyor
İşçi sınıfı, onun devrimci sendikal örgütü DİSK, ilerici demokratik kuruluşlar 1 Mayıs hazırlık çalışmalarını sürdürürken, gerici faşist güçler de boş durmuyorlardı. 1 Mayıs İşçi Bayramına tamamen karşı olmalarına, 1 Mayıs’ı “komünist bayramı” olarak nitelenmelerine karşın 1 Mayıs’a hazırlanıyorlardı. Kuşkusuz onların hazırlıkları ilerici güçlerle aynı değildi. Gericiler, faşist güçler, 1 Mayıs’ı önlemenin, önlenemezse provoke etmenin, kamuoyunu ilericilere, devrimcilere karşı kışkırtmanın peşindeydiler.
Gerici emelleri için gerici besleme basını harekete geçirdiler. 1 Mayıs’ın kanlı olaylara gebe olduğunu, “Maocularla Marksist Leninistleri” birbirine gireceğini, “komünistlerin yağma eylemlerine” başlayacağını, mallara el koyacaklarını için işlemeye başladılar gerici yayın organlarında. Tüm gerici basın ağzı birliği etmişçesine 1 Mayıs’ta olay çıkacağını söylüyor, ilericilere, işçi sınıfına, DİSK’e yalanın, iftiranın en kuyruklusu, en dolambaçlısı ile saldırıyordu.
Saldırılar 1 Mayıs’ın arifesinde daha bir yoğunluk kazandı. Konuyla ilgili olarak egemen burjuvazinin “Tercüman”ın da kendisi hepimizce malum Rauf Tamer şunları söylüyordu: “… arabalar tahrip edilecek, camlar kırılacak, inşallah aldanırız ama kanlar akacak, çeşitli solcu gruplar arasında slogan kavgasıdır bu” (1 Mayıs Tercüman). Yine aynı Tercüman’dan Ahmet Kabaklı ise 30 Nisan tarihli yazısında; “Yarın komünist bayramı, 1 Mayıs! Türkiye’de de bayram ilan etmek için ortalığı velveleye verecekler, kalabalıklar toplayıp yürütecek ve bağırtacaklardır. Polisle vuruşmaları muhtemeldir. Cinayetler işlenebilir, mallara, canlara el konabilir.” “Taktik icabı kendi aralarında dövüşebilirler, saf vatandaşlar bu arada ölebilirler…”
Yerli, yabancı gericilik güçleri işte böylesine bir tertip içerisindeydiler. Günlerce önceden 1 Mayıs mitinginde kanlı olaylar çıkacağının söylentisini yaymışlardı. Çatışma çıkacak demişlerdi. Olacak olayları daha önceden “tahmin” etmişlerdi. Ancak, bu yalnız bir tahmin miydi? Yoksa önceden hazırlanan bir senaryonun adım adım uygulanması mı?
Maocular ne yapıyor?
Kanlı 1 Mayıs olaylarının en büyük sorumlularından Maocular da çok öncelerden hazırlanmaya başlamışlardı.
Öyle ya! Onlar bozguncu, provokatör değil miydi? Onlar olmasa egemen güçlerin senaryosu eksik kalmayacak mıydı? Hatta, böylesi büyük bir provokasyonu belki de gerçekleştiremeyeceklerdi…
Maocu grupların kendi aralarında kimin daha çok “Maocu” olup olmadığı yüzünden bir post kavgasının sürüp gittiği gözlerimizin önünde sürüp gidiyor. Maocular öyle bir hızlı ayrışım sürecindeler ki, her yeni gün, yeni bir grup, yeni bir yayın organı boy veriyor.
Ama, amaç bozgunculuk olduktan sonra, ne düşmanlıklar sona eriyor, ne “kutsal ittifaklar” kuruluyor. İşte Halkın Birliği, Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu’nun 1 Mayıs’la ilgili kampanyası ve sözüm ona “proletaryanın bağımsız tavrı”, “üçlü çetenin” 1 Mayısı baltalamak için oluşturduğu kutsal ittifaktı.
Maocular, “1 Mayıs’a katılacağız” diyorlardı. “Taksim alanını, sosyal faşistlere zindan edeceğiz” diyorlardı. Hatta fısıltı gazetelerinde “mitinge stenlerle gideceğiz” diyorlardı. “Sosyal faşistlerin kanı tertipleri devrimcilerin 1 Mayıs’a katılmaların engellenemeyecektir, sosyal faşistlerin cinayetleri yanlarına kalmayacaktır, tek tek hesap sorulacaktır.” (Halkın Birliği 26 Nisan 1977) deniyordu. “Her 1 Mayıs süper devlet ve işbirlikçilerine indirilmiş bir yumruk olsun” (Halkın Yolu, 1977) diyorlardı. “… 1 Mayıs’ta faşist, sosyal faşist terörü ve reformist engellemeleri yıkalım, militarist güçlerin saldırıları üzerine cesaretle yürüyelim” (Halkın Kurtuluşu, 25 Nisan 1977) diyorlardı. Ve gerici tekelci basınla ağız birliği ederek DİSK’e, İGD’ye saldırıyorlardı.
Bir de, aslında çok şey söyleyen ama, gelişmeleri perde arkasından izleyen “Halkın Sesi”, namı diğer “CIA’nin Sesi” Maocu dergisi vardı. Onlar 1 Mayıs’a grup olarak katılmayacaklarını açıklamışlardı. Yalnız: öyle bir yayın yapıyorlardı ki! Onlar da 1 Mayıs’ta işçi sınıfına, devrimcilere yönelik hedefler saptıyorlar, “1 Mayıs’ta revizyonist zinciri kıralım” yazılarıyla provokasyona katılıyorlardı. (Halkın Sesi’nin tutumuyla ilgili bir yazı diğer sayfalarda yer alıyor.”
İşte 1 Mayıs’a böyle gelindi. Herkes kendi amacına göre hazırlanmış, üzerine düşen görevi uygulamak için gelmişti 1 Mayıs’a.
Kanlı 1 Mayıs olayları
1 Mayıs günü 500 bini aşkın işçi, emekçi, genç, ihtiyar toplandı Taksim’de. Bir kol Saraçhane üzerinden gelmişti. Demokratik kuruluşların içinde yer aldığı II. kol Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda toplanmış, Dolmabahçe, Gümüşsuyu yoluyla akmıştı 1 Mayıs Alanı’na…
Kanlı saldırı, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarında patlak verdi. İlk önce üç el silah sesi duyuldu. Arkasından dört bir yandan kurşun yağmaya başladı işçilerin, emekçilerin, gençlerin üzerine.
İlk ateş Tarlabaşı’nda Maocu grup tarafından açıldı. Daha sonra Taksim Sular İdaresi’nin üstünden, Kazancı Yokuşu çıkışında Pamuk Eczanesi’nin üt katından, Intercontinental Oteli’nin üst katlarından ve alt terasından alana ateş yağmaya başladı. Bu oteli iyi tanıyalım. Bu otel, Şişli’deki faşist cunta darbesine aktif bir biçimde katılmış, uluslar arası ITT tekelinin Taksim’e diktiği bir oteldir. İntercontinental ve Pamuk Eczanesi’nin üstünden uzun menzilli silahlarla doğrudan kürsüyü hedef alan atışlar yapıldı.
Ayrıca meydanın “güvenliğini sağlamazla”(!) görevli panzerler halkın üzerine sürülmüş, atılan ses bombaları ve yaylım ateşiyle panik ortamını daha fazla alevlendirmişlerdir. Kitleyi paniğe sürüklemede goşistlerin de büyük etkisi olmuştur. Bu kişiler, hiçbir şekilde halkın güvenliğini sağladıklarını ileri süremezler. Aksine, panik yaratarak can güvenliğinin sağlanmasını güçleştirmişlerdir.
Olayların seyrini izleyebilmek için Maocuların konumunu çok iyi saptamak gerekiyor. 1 Mayıs Güvenlik Komitesi üyesi, Maden–İş Sendikası Genel Sekreteri Mehmet Ertürk’ün konuya açıklık getirici sözler özetle şöyle: “Saat 13 sularında Halkın Sesi, Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği, Halkın Yolu gruplarında 2 bin kadar Maocu Eminönü’nde toplanmışlardır. Bunlardan 300 kadarı 10’ar kişilik gruplar halinde Karaköy tarafına geçerken, geri kalanları Saraçhane’ye gitmişlerdir. Kazancı Yokuşu’ndan kaçmak isteyenlere kaçmak isteyenlere sokak içinden ateş açanlar Karaköy’e geçenlerdir.”
Saraçhanede toplananlar, kortejin arkasına takıldılar. Bir kısmı daha önceden Sular İdaresi çevresinde yer almış olabilirler.
Bunun yanında Tüm Maden–İş pankartı altında bir grupta Harbiye yönünden gelerek alanın giriş kısmında toplanmaya başlamışlardı…”
Kitleye, Taksim’in Gümüşsuyu tarafındaki çiçekçiler üzerinden de ateş edilmiştir. Görgü tanıkları buradan ateş açanların da Maocu olduklarını söylemektedirler. Özellikle açılan ateşin ç içekçilerin biraz ilerisinde yer alan İlerici Gençler Derneği üyesi gençleri hedef aldığını belirtmektedirler.
Yine görgü tanıkları, beyaz bir Renault arabanın İstiklâl Caddesi çıkışında hızla gelip alanı taradıktan sonra, İntercontinental Oteli’nden ateş aça aça gelen kadını aldıktan sonra Gümüşsuyu yönüne doğru kaçtıklarını belirtmişlerdi. Özellikle Kazancı Yokuşu’nun üst tarafından panzerler de ateş açmıştır. Yokuşun alt tarafından yaylım ateşine katılan Maocu faşistler ise, buraya doluşan kitleyi iki ateş arasında bırakmışlardır.
Görüldüğü gibi provokasyon CIA ve MİT ajanlarının, faşist ve Maocu Bozkurtların çeşitli açılardan tamamladıkları bir bütünlük taşımaktadır. Senaryo, emperyalistlerin, CIA’nin, MİT’in, MC’nin masalarında hazırlanmış, Maocu vatan hainlerinin, faşistlerin, ajan provokatörlerinin, kışkırtıcıların eliyle kotarılmıştır.