Kıyak’a Baba Onayı
“KIYAK”A BABA ONAYI
Anayasa Mahkemesi, milletvekillerine “kıyak” emeklilik imkânı tanıyan yasayı dokuz kez iptal etmişti. Vekiller şimdi bu yasayı ilginç bir zamanlamayla tekrar gündeme getiriyorlar ve Cumhurbaşkanı’nın onayına sunuyorlardı. Herhalde, kader oylamasına bir kaç ay kala Baba, yasayı veto etmek gibi bir tuhaflık etmezdi. Anayasa Mahkemesi’nce son iptal gerekçesi yayımlanmadan süratli bir şekilde meclis’ten geçip Baba’nın önüne gelen yasa, aynı şekilde onaylandı. Demirel’e göre eleştiriler yersizdi. Çünkü “yasa ek hak getirmiyor”du. İptal gerekçesi yayınlandıktan sonra ters bir şey olursa durumu tekrar değerlendirecekti.
Demirel’in kıyak yasayı onaylaması, doğal olarak milletvekillerine bir kıyak olarak algılandı. Baba “maaş kıyağı” çekiyor, karşılığında “bir dönem daha kıyağı” istiyordu. Karşılıklı kıyaklaşma milletin tepkisine neden oldu. Ancak aslolan milletin değil, vekillerin tepkisini almamaktı.
Tabiî baba, onayladığı yasanın “kıyak” diye nitelendirilmesinden rahatsızdı. Bu rahatsızlığını ve konuyla ilgili düşüncelerini yine gökyüzünden açıkladı. Yasanın, Anayasa Mahkemesi ile bir inatlaşma hâlinde sürekli gündemde tutulmasından memnun olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği, meclisin yeniden çıkardığı ve basının sürekli eleştirdiği emeklilik yasasının meclisi yıpratır bir hâl aldığını ve meclis direnişi sonucunda ortaya “mazoşist” bir durumun çıktığını söylüyordu.
Buna karşın Demirel, yasayı onaylamasının yerinde bir karar olduğunu, “Milletvekilleri ve milletvekili emeklilerine Hazine’den verilen yeni bir şey yok” şeklindeki sözleriyle savunup milletvekillerine yol göstericilik yapmaktan da geri durmuyordu:
“Anayasa değişikliğiyle maaş işini sağlam esaslara bağlayın ve her seferinde tartışma konusu olmaktan çıkarın… ”
Demirel’in yasaya onay vermeden önce geçen 15 günlük sürede milletvekili maaşları üzerinde epey tarih dersi çalıştığı da şu sözlerinden anlaşılıyordu: “Çantamda dosyalar var. Bu maaş meselesi taa Birinci Meşrutiyet’le kurulan Osmanlı Meclisi’nden beri tartışma konusu. Meclis’in zabıtlarını okuyorum orada da tartışma yapılmış… ”
Demirel, ayrıca kimsenin itiraz edemeyeceği bir sözü de, bu tarihî araştırması sırasında bulmuştu:
“Kemal Atatürk de, daha Birinci Meclis günlerinde ‘Milletvekilinin maaşına ve cakasına dokunmayın’ demiş”ti. “Belki o nedenle kendisi de yasayı onaylayıp Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararının yayımlanmasının ardından vekillerin maaşlarının düşmesini engellemiş oluyor, böylelikle vekillerin cakası bozulmuyordu. Belki, Meclis’in kamuoyu nezdindeki itibarı biraz daha kırılıyordu o kadar… ”
Demirel, bir kuyuya taş atardı da kayıtsız şartsız desteklemek isteyenler boş durur muydu! Baba, konuya tarihî açıdan ışık tuttuysa, ona projektörlük yapacak; o hikâye yazdıysa, onu romanlaştıracak gönüllüler vardı. “Baba Haber Ajansı” gibi çalışan gazetecilerin en yavuzu, “kıyağı” romanlaştırıverdi.
“Gerilere… 1924’e gitmeye”, o günlere bir göz atmaya ne dersiniz?
O günlerde yine “milletevekili maaşları, maaş zammı” gündemde. Basın da “eleştirmiş. ”
İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Bey, kürsüye çıkıyor:
“Gazetelerden birinde bir eşek resmi… Yanında da, üstü bin yırtıkla, bir köylü… Köylü, eşeğe şöyle diyor: “Uğraş topal eşek, mebuslarımızın cebine biraz daha para akıtalım.”
1961’de “Yeni Anayasa” yapılırken “milletvekili maaşının ne olacağı, nasıl düzenleneceği” unutulmuştu.
Seçim oldu, Meclis toplandı.
“O dönemi” Bülent Ecevit, Osman Bölükbaşı, Dr. Vefa Tanır, Dr. Sadettin Bilgiç hatırlarlar… Meclis’teydiler.
Milletvekillerine önce “ayda 2. 500 lira avans” ödenmeye başlandı. Sonra da meclise bir “kanun teklifi” geldi:
– Milletvekili maaşı 3. 500 liradır.
Ve “ortalık” birdenbire karıştı.
Meclis’e, kolilerle para gönderiliyordu.
“Tırtıllı” bir kuruşlar.
“Yüz para”lar (iki buçuk kuruş).
Milletvekilleri, “yine” basına kızıyorlardı. Ve bir gün, meclise “bir paket daha” geldi.
Pakette “dışkı” vardı.
Bir de not:
“Doymadıysanız bunu yiyin.”