Kongre’de Prens Sabahaddin Bey’in “Adem-i Merkeziyet” Düşüncesini Özellikle Ermeniler Destekliyordu
Kongre’de Prens Sabahaddin Bey’in “Adem-i Merkeziyet” Düşüncesini Özellikle Ermeniler Destekliyordu
Prens Sabahaddin Bey, takip ettiği politikanın doğruluğunu ispat etmek için gerek neşriyatı, gerekse beyanatı vasıtasiyle şu fikirleri tamim etmeğe çalışıyordu:
“Elim ve medit senelerin tetkikatı ve tahlilatı neticesinde edindiğimiz kanaatlerin tashihine çalışırken, bunların “Şûra-yi Ümmet”lerin dilsiz ittihamlarına karşılaştığını görünce hilafgiran muhitinde biri ekseriyet, diğeri ekalliyet olmak üzere iki muhalif cereyan önünde bulunduğumuzu gördük.
Fakat maruz kaldığımız en çirkin iftiraları bile, Yıldız cinayetleri karşısında görmemeğe, bilmemeğe cebri nefsettik. Daha Erzurum ve civar isyanlarının zuhuru anında Paris “İttihat ve Terakki” Cemiyeti’nin aleyhimizde dahile gönderdiği gizli mektuplardan şikayet edenlere ve bu iftiralar, Avrupa’da Türk münevverleri arasında ittihat olamayacağını isbat ediyor iddiasında bulunan muhabirlere karşı demiştik ki:
“Eminiz ki hiçbir Türk münevveri, bugün herç ve merç ve izmihlal içinde yaşayan vatanın halasına nefeslerini vakfetmiş vatandaşları aleyhinde böyle bir hareketi kabul etmez. Ahalimizi Abdülhamid’in hükûmeti aleyhine ciddi hazırlıklara davet ederkende vatandaşlarımız, teşebbüsü yalnız bizden beklemekle kalmamalı, şubelerimizin bulunduğu mevkidekiler onların kuvvetini arttırmağa, bulunmadığı yerdekiler yeni şubeler teşkiline teşebbüs eylemelidirler. Siyasi ve ictimai fikirlerimize iştirak edemeyenler de mesleklerini fikirlerine daha uygun gelen diğer hürriyetperver arkadaşlarımızla çalışmalı, fakat hiçbir vakit boş durmamalı. Çünkü bu boşluk namus-u millimize karşı affolunmaz bir sukiast teşkil ediyor!”
Paris’te Osmanlı muhalif fırkalar kongresinin muvafakıyetle neticelendiğini tebşir eden aşağıdaki satırlar, Sabahaddin Bey’in muhalifleri hakkında beslediği hisselere alenen tercüman olduğu iddia ediliyordu:
“Bu itihat bir kısmımıza münhasır kalmasın, büyüsün, milli bir kıyam ile medeni bir idare tesis eylesin! Buna muvaffak olmak için evvela Türklerin kendi aralarındaki vifak ve ittihadı artırmaları, artıracak teşkilatı usul ve intizam dairesinde her gün daha büyük bir teşebbüs, daha büyük bir azimle tevsi etmeleri lazım!
Bahtiyarız ki evlatlarının cümlesine büyük bir incizap merkezi olması icap eden vatanımızda, şimdiki hükûmet muhtelif unsurlara karşı anilmerkez bir tesir icra ediyorsa Türkler son hareketleriyle ilelmerkez rolünü çevirmeğe çalışıyorlar. İşte Anadolu, içtima-i mevcudiyetini göstereliden beri birbirlerinden ancak mezarlarıyla ayrılan Ermenilerle Türkler, bu eski ve yeni dostlar, adalete meyilden doğan karşılıklı bir incizap ile birleşiyorlar! Bu hareketin devamı şüphesiz diğer unsurları da çekecektir. Bugün en büyük ittihadın küçük bir nümunesini arzeyleyen kongremiz azasını tebrik ederken kendisini unutamayacağımız bir sınıf var: Teşkilatımız içeride can pahasına canlandıran kahraman refiklerimiz! Hangi fırkadan olursanız olunuz, en ziyade tebrike şayan olan sizlersiniz!… Siz, koyun sürüsünden farkı olmayan milyonlarca insan içinde insanlığımızı ispata azmettiniz ve bu müteaffin hayattan müterakki bir medeniyet çıkarıyorsunuz!..Türkiye’de dağlar gibi baş kaldıran müstebitler, kaygısızlığa vurduğunuz muttarit darbelerle tir tir titriyor!.. Kalbinizle ısıttığınız milli zeminden kopacak kıyametnümun bir zelzele ile onlar hep göçecek… Ve göçtükleri topraktan bir say ve saadet cihanı doğacak!…”
Görülüyor ki Sabahaddin Bey “Tekrakki” gazetesi vasıtasiyle oturduğu yerde parlak sözler yazmak hususunda oldukça meharet eseri gösterebiliyordu. Dahilde çalışanların kalplerini kazanmak için onları methetmenin yolunu da biliyordu. Fakat dahilde çalışanların Abdülhamid’e karşı “canlar pahasına”canlandırdıkları hareketi icraata kalbetmek mevzuubahs olunca onlara kat’iyyen yanaşmıyordu.
Sonra Sabahaddin Bey’in yukarıdaki ifadesinden, onun Türklerle Ermeniler arasında tam bir ittihat hasıl olduğuna kanaat getirdiği neticesi çıkıyordu. Halbuki Terakki ve İttihat Cemiyeti, Selanik’e gönderdiği mektuplardan anlaşılacağı veçhile, bu ittihada kat’iyen inanmıyor ve Ermenilerin, yalnız müşterek düşman olan Abdülhamid’e karşı icraat hususunda yardımlarından istifade edilebileceğini bildiriyordu. Şu halde aktolunan kongre yalnız icraat işlerine münhasır kaldıkça ve hakiki bir ittihat olmadığından bu icraatın da muvaffakıyetle tatbikına kavi imkanlar mevcut olmadıkça Prens Sabahaddin Bey’in kongre münasebetiyle kendi tuttuğu meslek için bir hisse çıkarması hiç doğru olamazdı.
Prens Sabahaddin Bey’in bu yanlış düşünceleri bilhassa Ermeniler tarafından pek güzel bir surette istismar ediliyordu. Bilhassa Sabahaddin Bey’in kongrede söylemiş olduğu şu sözler Ermeni komiteleri tarafından ikide bir de Türkiye aleyhine mükemmel surette kullanılıyordu. Sabahaddin Bey, Ermeniler tarafından takip edilen tethiş politikası, ecnebi devletlerinin Türkiye işlerine müdahalelerini mucip olunduğu ileri sürülerek kongrede İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından tasvip edilmediği zaman demişti ki:
“Ecnebi devletlerin dahili işlerimize karışmaları her lzaman reddedilmiş olmakla beraber, memleketimizde ecnebi müdahelesi olmadan ıslahat yapılabileceğini tastik edemeyiz. Biz ancak ecnebi devletlerden çekinerek bizimle beraber yaşayan Hristiyanları muhafaza ebebildik. Ecnebi devletlerden korkmasaydık bütün Hristiyanları, bilhassa Ermenileri, tek bir kişi bırakmayıncaya kadar katlederdik…”
Kongrenin mukarreratına aleyhtar olan Ermeni komitelerile kongreye iştirak etmeyen diğer unsurların Türklerle teşrik-i mesai caiz olmayacağını ve hatta icraata iştirak etmek bile fayda vermeyeceğini yazıyorlardı.