Makedonya Meselesi ve Osmanlı Devleti Açısından Önemi
Makedonya Meselesi ve Osmanlı Devleti Açısından Önemi
Terakki ve İttihat Cemiyeti İran’a gönderdiği bu mektuptan sonra Paris’te bir toplantı yapmıştı. Bunda 1908 senesi ilk aylarında mahuf bir şekil alan Makedonya meselesi hakkında müzakeratta bulunmuştu. İngiltere Makedonya’yı Osmanlı Devleti’nden ayırmak için kat’i teşebbüslere tevessül ediyordu. Avrupa konserini teşkil eden devletlerden bir kısmı İngiltere’nin arzusuna mümaşat etmek üzere idi. Evvelce de bildirildiği veçhile İngiltere Hariciye Nazırı tarafından irat edilen nutukta Osmanlı Devleti’nin inkisamını ve Türklerin Avrupa’dan çıkarılmasını açık bir surette mevzu bahsediyordu. Bunun için ortaya atılan dört esas şunlardan ibaretti:
1- Makedonya’ya büyük devletler tarafından seçilmiş bir umumi vali tayin edilecek ve bu vali o devletlerin rızası olmadan azledilmeyecekti.
2- Makedonya’dan Türk askeri çekilecek ve buna mukabil beynelmilel jandarmalar arttırılacaktı.
3- Makedonya’da bulunan ecnebi memurların muhassesatı mezkur vilayet menabiinden tediye olunacaktı.
4- O zamana kadar Makedonya’da mevcut olan ecnebi imtiyazlar ve tesisat idame ve ipka edilecekti.
Bu dört madde büyük devletler tarafından kabul ve tatbik edildiği taktirde Avrupa vilayetlerindeki Türk hakimiyeti sükut etmiş olacaktı. Osmanlı Devleti’nin Avrupa hududu hemen hemen İstanbul kapılarına dayanacaktı. O zaman tabiatiyle İstanbul payitaht olarak kalamayacaktı. Paris’ten bu meselelere dair Selanik’teki dahili heyet-i merkeziyeye gönderilen bir mektupta deniliyordu ki:
“Payitahtımızın Avrupa’dan Asya’ya nakli bizi Avrupa devletleri arasından çıkararak ikinci ve üçüncü derecede bir Asya devleti haline koyar. Yalnız siyasi nüfus ve ehemmiyetimizin mahvı değil, maddi kuvvetlerimizde madum hükmüne girmiş olur. Rumeli’nde halkın toplu bulunması ve nakliye vasıtalarının binnisbe mükemmel olması, yolların ve şimendiferlerin mevcudiyeti sayesinde Osmanlı Ordusu’nun nısfını teşkil eden askerlerini süratle tahşidini temin eder. Tahşidatın süratle yapılması devletin maddi kuvvetinin esasını teşkil eder. Maazallah Rumelimiz elden çıkarsa, Anadolu’nun genişliği, ahalinin dağınık bulunması, yol ve şosemiz olmaması mevcut askerimizin bir noktada tahşit edilmesi hiç olmazsa altı aya ihtiyaç hissettirir. Bunun üzerine Osmanlı hakimiyeti İran kuvveti derekesine inmiş olur.
Bu husus takdir eden Avrupalılar, kan dökülmesine meydan vermeden Makedonya Meselesi’ni halletmek sayesinde bizi müzmahil etmek istiyorlar. Ondan sonra taksimin bakiyesini de tamamlamak tabii çok kolay olacaktır. Makedonya Meselesi Türklerin mevcudiyet meselesi olduğundan bu hususta her bir fedakarlığın göze aldırılması lazım geldiğini, Makedonya’yı kaybetmekten ise azim bir muharebeye girişmeği tercih etmenin icap eyleyeceğini zannediyoruz. Taliimizi tecrübe etmek atıl kalmağa kat kat müreccahtır.
Fakat heyhat! Bu murdar hükûmetten ne bekleyebiliriz? Ancak halk bir mevcudiyet eseri gösterirsen hükûmet o zaman müdafaaya mecbur kalabilir. Zaten Avrupa konserini teşkil eden devletler ki esasen aralarında tam bir ittihat mevcut değildir meselenin muharebe ile halledileceğini görecek olurlarsa her teşkil ettikleri o konser kendiliğinden dağılır. Navarin de Osmanlı Donanması’nı yakan ittihadı bugün husule getirmek mümkünsüzdür. Bugün hükûmetler parlamentolar vasıtasıyla idare olunduğundan ve Avrupa’da şahsi hayat kıymet kesbettiğinden Makedonya gibi tali bir mesele için hiçbir parlamento kırk elli bin Avrupa’lının ölmesine muvaakat edecek salahiyeti hükûmete veremez.
Bu gibi meselelerde Türkler şiddetle muhalefet eseri gösterirler ve bunun üzerine hükûmetimizin muharebeyi göze aldıracağı taayyün ederse Avrupa konseyinin notası ve hatta ültimatomu da bile halisane temenniyat derecesini geçemez.
Bu vaziyet karşısında harici heyet-i merkeziyemiz atideki maddelerin icrasını, acil bir çare olmak üzere, elzem görüyor:
1- Muhtelif mahallerde İslamların telgrafhaneleri işgal ile şimdiki hükûmete ecnebi veya müstakil bir vali kabul etmeyeceklerini ve hiçbir suretle vatanlarının taksimine ve ecnebi idaresi altına girmesine razı olmayacaklarını bildirmeleri,
2- Orada bulunan büyük devletlerin siyasi memurlarına ve konsoloslarına Cemiyet halinde gidilip ecnebi hükûmetlerin vatanlarını ellerinden almak için vuku bulan teşebbüslerine mevcudiyetleriyle mukabeleye ve Osmanlı hükûmeti muvafakat etse dahi kendileri, kanlarını son damlasını dökmeğe karar verdikleri, Rumeli’ye yetmiş kişi ile geçmiş olan Osmanlıların yine o kadar kalınca yedek Rumeli’ni terketmeyeceklerini bildirmek;
3- Muhtelif unsurların şikayetleri eğer hükûmetin zulmünden ve kötü idaresinden ileri geliyorsa Hristiyanlar kadar Müslümanların da bundan müteellim oldukları ve ancak şimdiki kıtallere Abdülhamid hükûmetinden ziyade ecnebi müdahalelerinin sebep olduğu anlatılacak;
4- Muhtelif unsurların maksatları istiklal temin etmek değil de hüsn-ü niyetle ıslahat ve adalet talebinden ibaretse, şakaveti terk ile ekseriyeti teşkil eden Türk vatandaşlarıyla beraber kanunların tatbik ahkamını hükûmetten şiddetle talep eylemeleri hakkında beyannameler neşriyle hüsumeti terk ve ittihada avdet etmek lazım geldiğinin izahı burada Kanun-u Esasi’nin tatbik olunmasının da talep edilmesini muvafık bulmuyoruz. Çünkü Kanun-u Esasi’yi istemek maksadıyla vuku bulan her nümayişi Abdülhamid’in dehşet ve kanla bastıracağı ve belki ecnebi metalibatına karşı memleketin ziyanına muvafakat eder mülahazası mevcuttur.”
5- Cemiyet azasından bulunan zabitlerimize gerek Rum, gerek Bulgar ve gerek Sırp eşkıyasına faaliyetlerine meydan vermeyecek suretle hareket ve imhalarına son derecede gayret etmeleri hususi umumi tahrikat ile cümlesine te’kiden bildirilmek zira Avrupa ricali siyasiyesi tekmil nutuklarında eşkiyanın icrayı şakaveti hükûmetin men’e muktedir olamamasından ileri geldiğini ileri sürerek bunu müdahaleye vesile ittihaz ediyorlar. Bu sebeple Cemiyet erkanının Rumları bedema himaye etmemesi şimdiki müthiş buhran icabatındandır. Eşkıya’nın tenkiline çalışmak vatanı kurtarmağa çalışmak demektir. Bu hususta gerek doğrudan doğruya ve gerek bilvasıta son derecede faaliyet gösterilmesi harici heyetimizin başlıca ihtar ve istirhamatındandır.”
Yine Paris’ten bir iki gün sonra Selanik’e yazılan ikinci bir mektupta da şunlar yazılı bulunuyordu:
“Makedonya’ya bir Umumi Vali tayini hakkında İngiltere’nin büyük devletlere gönderdiği notaya henüz bir muvafakat cevabı almadığını gazetelerde okuyoruz. Diğer taraftan Rusya’nın da Makedonya için yeni bir ıslahat projesi hazırlamakta olduğu işitiliyor. Makedonya meselesi için Avrupa parlamentolarında münakaşalar cereyan etmektedir. Bu cümleden olarak Fransız Parlamentosu dahi o meseleyi müzakere ediyor. Vükela’nın meseleyi istizah etmeği deruhte eyleyen Mebus Denis Cochin’i, Ahmet Rıza Bey Cemiyetimiz namına ziyaret ederek memleketimizde Kanun-u Esasi’nin tatbiki lehinde idareci kelam edeceğine dair mumaileyhten vad oldu. Bu hususta Denis Cochin için bazı vesikalar da tedarik edildi.
Ecnebi jandarma zabitlerinin ve sivil memurların Makedonya’daki eşkiyayı himaye ettiklerine ve çetelerle nasıl münasebette bulunduklarına dair bize mümkün olan malumatı serian bildiriniz ki biz de buradaki siyasi ricalin bu hususta nazar-ı dikkatlerini celbedelim. Vereceğiniz malumatta isim, vaka, mahal, tarih ve netice hakkında mütememmim tafsilat bulunması bilhassa şayanı ehemmiyettir. Makedonya Meselesi’nin geçirdiği buhran hali baharın hululiyle eşkıyanın faaliyetini arttırmaları zamanına müsadif olduğundan eşkiyaya karşı alınacak tedbirlerin teşri-i elzem olduğu Cemiyetimizi mensup zabit arkadaşlarımıza bildirilecek olursa çok iyi olur. Bir de köylerimize tebligat yapılması, memleket eşrafına hakikatin ne müthiş olduğunun anlatılması pek muvafıktır.
Vilayetin diğer mevkilerinde teşkilatın zeminini hazırlamak ve memur-u mahsus gönderildiği zaman az vakitte muvaffakıyetini temin ve ihzar için Cemiyet azasına sair mevkilerde bulunan arkadaşlarına şimdiden sık sık teyid-i müveddet ve uhuvetti ve eski mektep arkadaşlığını samimane bir surette tecdide teşebbüs eylemeleri için tebligat yapılması muvafıktır zannediyoruz. Bundan ileride nafi semereler alındığı tecrübe ile sabit olmuştur.
Dr. Nazım Bey, burada iken bir gün Polonya’lı bir ihtilalci ile konuşuyorduk. Bu ihtilalci demişti ki: “İnkılabı hazırlamak için zürradan pek az istifade ediliyor. Halbuki fabrika ameleleri arasında hürriyet duygularını tamim etmek pek süratle kabil olabilir” hakikaten zürrayı toplu bir halde bir yere cemetmek kabil değildir. Halbuki bir köy ahalisi bir fabrikada bir araya gelebilir. Münferit yaşayanlar ahval-i aleme karşı bigane kaldıkları halde toplu bir halde bulunanlar her şeyden süratle haberdar olurlar ve memleketlerini hal ve istikbalini düşünmeğe tabiatiyle alışırlar. Bu sebepten dolayı Cemiyet azasının fabrikaların içine nüfus etmesi ve amele arasından taraftar bulması pek lazımdır.
Şimdi tütün mevsimi yaklaşıyor. Biraz sonra Kavala, Drama, İskeçe’deki tütün fabrikalar binlerce amele ile dolacaktır. Bilhassa İskeçe fabrikasına gelen amelenin Rodop Dağları ahalisinden ve ekseriyetle okuyup yazma bilenlerden olduğunu refikimiz Hüsrev Efendi söylüyor. Bu hususa lüzumu kadar ehemmiyet atfolunmasını rica ederiz.
Keza istibdal ve kur’a zamanı da gelecektir.Saray muhafazasına alınan askerler ekseriyet Jakova, Preşova, Prizen, Mitroviça’daki Arnavutlar arasından intihap edilecektir. Oradaki Arnavut eşrafının bu intihapta azim tesirleri görülür. Acaba bu suretle bunların arasında bir iki fedai veyahut yıldızların ahvalinden bizi haberdar edecek bir iki memur sokturulamaz mı? Bu hususun lazım gelenlerle müzakeresi icap edeceği zannında bulunuyoruz. Bakınız Rus ihtilalcileri bu usulden çok istifade ediyorlar.
Doktor Nazım Bey’e bildiriniz: İhtiyatsızlık ederek öteki beriki ile muharebeye kaşkışmasın. Arkadaşı olan Yahudi Toledo’nun Edirne’de bulunan biraderine mektup yazmış. Bunu mübrem bir ihtiyaç ve cümlemize müfit bir maksatla yaptı ise zararı yok. Fakat sırf bir dostluk sebebiyle yaptıysa büyük bir tedbirsizliktir. Çünkü Toledo, Türkiye’ye gitmişti. Orada amcası, Doktor Nazım Bey’den mektup aldığını ve kendisinin İzmir’de bulunduğunu bir salon dolusu halk müvacehesinde söyleyivermiş. Böyle mektupları yazmak ve yazıldığı halde evvvela buraya gönderip Paris’ten irsal ediliyormuş gibi buradan postaya vermek elzemdir.
İstanbul’da adresini verdiğimiz Leons Efendi bugünlerde tarassut altında bulunduruluyor. Şimdilik kendisi ile mektuplaşılmaması tavsiye olunur.”
Paris’ten yapılan bu ihtarat üzerine Selanik dahili merkezi umumisi Makedonya Meselesi hakkında bir muhtıra hazırlayarak bunun birer nüshasını konsoloshaneler ve postaya tevdian resmi makamlara göndermişti. Bu işe dair Selanik’ten Paris’e yazılan bir mektupta “şimdiye kadar hükûmetin, yani müfettişin” valilerin ve hafiyelerin, ne derecelere kadar bu muhtıra hakkında malumat edindiklerine dair bir şayia zuhur etmedi. Muhtıranın kimler tarafından gönderildiğini meydana çıkarmak için yakında icraata intizar olunabilir” deniliyordu.