Mizancı Murat Bey’den Sonra Cenevre Şubesi
Mizancı Murat Bey’den Sonra Cenevre Şubesi
Murat Bey, İstanbul’a gittikten sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Cenevre şubesi hiçbir faaliyet gösteremiyordu. Serhafiye Ahmet Celalettin Paşa Murat Bey’i kandırarak İstanbul’a göndermişti. Verilen vaat mucibince Gazeteler neşrolunmuyordu, bekliyordu ki Abdülhamid menfadaki gençleri serbest bıraksın, Türk matbuatına hürriyet versin ve hala Kanunu Esasi’yi yeniden ilan etsin!
Fakat Murat Bey İstanbul’a gittiğinden beri aylar geçtiği halde İstanbul’un vaziyetinde bir tebeddül husule gelmemişti. Menfadaki gençler menfada, zindandaki gençler zindanda kalmış, Gazetelerden sansör kaldırılmamıştı. İstibdat bütün şiddetile devam ediyordu.
Bu vaziyet karşısında Paris ve Cenvere Genç Türkleri kendileri için yeni bir hattı hareket çizmek mecburiyetinde idiler. İçlerinden bazıları tekrar faaliyete geçilmesini istedikleri halde bazıları da bir müddet daha beklenilmesine taraftar görünüyorlardı. Mesela Paris’te bulunan Doktor Nazım Bey biraz daha beklenmesini istiyordu. Fakat Cenevre şubesinden kendisine yazılan bir mektupta bu mesele hakkında deniliyordu ki:
“Gazetenin çıkmasına dair uzun uzadıya yazmayı münasip görmüyorum. Yalnız şu kadar söyliyeyim ki ellerimiz bağlı durmakla Yıldız’da kendimize taraftar peyda olacağını pek şairane düşünmüşsün.
Murat Bey’in buradan ne garip bir surette İstanbul’a gittiğini çabucak unutuyorsun ve ona ehemmiyet vermeğe kalkıyorsun. Onu kandırarak buradan İstanbul’a götüren Ahmet Paşa’ya bir mektup yazdık ve verdiği vaatlerin nerede kaldığını kendisine hatırlattık. Şimdiye kadar cereyan eden ahval burada tekrar neşriyata başlamak için bize hak vermektedir. Artık bundan sonra İstanbul’da bir şey olacağı yoktur. Böylece bekleyecek olursak cemiyetimiz daima zarar görecektir. Beklemekten bir fayda hasıl olacağını gösterirsen eyvallah derim.
Bak, geçen gün Trablusgarp’tan bir mektup aldım. Oradakilerin hepsi, yani 78 kişi birden, bir kovuş içinde yatıyorlarmış. Bizim arkadaşlardan Ali dahi idama mahkum olanlar arasında imiş. Hali keyfiyet bu merkezde iken menfadaki arkadaşlar kurtulacaklar diye daha fazla beklemek muvafık mıdır?
İstanbul’dan gelen haberlere bakılacak olursa Murat Bey orada mükemmel bir hayat geçiriyormuş. Kendisine on bin kuruş cebi hümayundan ve yedi bin kuruş da hazine-i maliyeden maaş tahsis edilmiştir. O, İstanbul’a menfadaki arkadaşlarımızı kurtarmak için gitmişti. Halbuki ceplerini doldurmak için gitmiş oluyor. Menfada sürünenlerle meşgul olduğu yoktur.
Bundan bir ay evvel gelen haberlerde aff-ı umuminin ilan edileceği ve Taşkışla’da mahpus olan arkadaşların serbest bırakılacağı bildirilmişti. Murat Bey’in para aldığı teeyyüt ettiği halde Taşkışla’dakilerin serbest bırakılması şeyle dursun, onlara daha bir çok arkadaşlar ittifak etmeğe mecbur edildiler.
Abdülhamid 1896’da Ermenilerin ihtilali ve 1897 de Yunan Muharebesi ile meşgul olmakla beraber memleket dahilinde ve haricinde uğraşan Genç Türkleri tazyik etmeğe de vakit bulabiliyordu. Onlara karşı müsaadekarane hareket etmeği hatırına bile getirmiyordu.