Olacağı Buydu!..
TKP/ML MERKEZ KOMİTESİ: “Olacağı Buydu!..”
Merkezi Politikaları Doğrultusunda Gayet Olumsuz Bir Mecraya giren ve Tehlike Sinyalleri Veren PKK Dersim Pratiği, En Sonu Devrimci Kanı Dökmeye De Başladı!
Bu Kez TDKP Grubuna Çevrilen Silahlar Ve Tam bir Vahşet Halinde Gerçekleştirilen Devrimci Katliamı!
Öç Alırcasına Babası Ve İki Kız kardeşinin Hunharca Katledilmesi! Bunlarla Birlikte Çığırından Çıkan Kitleye Dönük Saldırılar. Halka Dehşet Saçan PKK Birlikleri Ve Son Marifetleri!. .
Partimizin yukarıdaki duyuru ve çağrıyı yayınlamak üzere olduğu günler içinde PKK Dersim güçleri tam da uyarı konusu olan çatışma eğilimini pratiğe geçirdi ve ipleri kopartmak istercesine bilinçli kasıtlı bir devrimci katliamı gerçekleştirdi. Bunu parti çevremize yönelik bir kitle katliamı ve halka yönelik dehşet verici saldırılar izledi.
Şuraya kadar yazmış olduğumuz değerlendirmelerin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu gösteren son olaylar, bir süreden beri yaşanan gelişmeleri yakından izleyen başka çevreler için de şaşırtıcı olmamıştır sanırız. Açıkça verilen sinyallerine rağmen böyle bir kan dökümünün önlenememiş olması üzücüdür. Partimizin, kendi güçlerine yönelik ilk saldırı üzerine gerekli uyarıları çeşitli biçimlerde yürütmekle birlikte, okuduğunuz uzun duyuru ve çağrıyı yayınlamada birazcık gecikmesi örgütsel diyalog umudu ve beklentisiyle de olsa iyi olmamış ve ne yazık ki PKK’nın Dersim’deki tehlikeli yönelimi böyle kapsamlı bir eleştiri ve uyarının yayımlanmasını beklemeden silahları konuşturmaya başlamıştır.
Yaralı kalan tanıklarının anlattığına göre Hozat’ın Tavuk Köyünde silahlı 6 TDKP’linin katledilmesi kesinlikle karşılıklı bir çatışma değil, PKK güçlerinin tek taraflı ve üstelik kalleşçe hunharca gerçekleştirdikleri saldırının tüyler ürpertici sonucudur. Katliamın, tesadüfi bir karşılaşma ile yapılan görüşmeden el sıkışarak ayrıldıktan sonra hiç beklenmedik bir kuşatma ve yaylım ateşi ile gerçekleştirildiği anlatılmaktadır. 6 TDKP’linin arazide oturdukları yerde çay içerken kurşun yağmuruna hedef oldukları, üst düzey yöneticilerinden “Hoca”nın vurulurken iki parmağı arasında kalan sigaranın sonuna kadar yanıp külleriyle bir kanıt olarak kaldığı ve bir başka cesedin avucunda sıkılı ekmek dürümünün durduğu görülmüştür. Ayrıca olay yerinden uzaklaşırken bir Dev–Sol grubuyla karşılaşan PKK’lıların, “silah sesleri neydi” sorusuna yanıt olarak “8 düşman askerini öldürdük” deyip geçtikleri, çevrede o gün hiç düşman unsuru görmeyen ve düşmanla çatışma izahatını inandırıcı bulmayan Dev–Sol’cuların daha sonra yaralı TDKP’lileri bulunca gerçeği anladıkları da söylenmekte olup bütün bunlar olayın mahiyetini yeterince açık ortaya koymaktadır.
Buna karşılık, Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan KURD-HA kaynaklı haberde ARGK Ana Karargâh Komutanlığı, olayın, “ARGK Dersim Eyaleti Askeri Konseyi tarafından Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Kocademir hakkında dağıtılan bir bildiri üzerine, TDKP’lilerin Belediye Başkanına sahip çıkarak sessizce birliğine saldırmasıyla başladığını; böylesi bir çatışmaya taraftar olmadıklarını, ancak gerilla birliğinin mecbur kaldığı için kendisini savunduğunu” duyurmuştur. Bu, aynen faşist T.C. ölüm mangalarının sokak infazlarına getirilen resmi açıklamalara benzer bir yalandır. Yapılan saldırının mahiyeti gibi eylemin savunulan tarzı da düşmanın aşağılık yöntemlerini benimsemiş olma ve PKK-ARGK olarak kendine bu derece bir soysuzluğu yakıştırma olayının belgesidir. ARGK Ana Karargâh Komutanlığı’nın bu savunma tarzından sonra ERNK Avrupa temsilciliğinin olayı büsbütün yalanlamasına ne demeli? Bu da yalanın ve yüzsüzlüğün daniskasıdır.
Aynı günün gecesi, bir başka PKK birliği tarafından, Çemişgezek’in Doğan köyünde gerçekleştirilen kitle katliamının oluş biçimi ve kamuoyuna duyurulma tarzı da en az bunun kadar PKK adına utanç verici olacak bir örnektir. Çoktan beri PKK aleyhine faaliyet yürüten “Partizancı” olarak hakkında ölüm kararı çıkartılmış olan Murat Kahraman’ın bu olaydan birkaç gün önce alınıp işkenceli sorgudan geçirildiği, fakat infaz edilmeye kalmadan kaçıp ellerinde kurtulduğu, bunun üzerine ailesine yönelen PKK birliğinin, babası Veli Kahraman’ı kurşuna dizdiği ve olaya müdahale eden iki kız kardeşini de aynı şekilde hunharca katlettiği bilinen bir gerçektir. Özgür Gündem gazetesinin bu olaya ilişkin haberinde de büyük bir yalan okunuyor, “yerel kaynaklar” Veli Kahraman ile iki kızını kurşuna dizenlerin “devlet güçleri” olduğunu ileri sürmüşler. Bunu ileri süren “yerel kaynaklar” kimlerdir bilinmez ama, olayın gerçek tanığı olan Doğan köylülerine sorulursa katliamın failleri bal gibi bilinebilir. Üstelik ölüm mangasının başındaki soysuzu Doğanlılar çok iyi tanıdıkları gibi, onu kendi halkının ve hatta köylüsünün başına musallat eden PKK bölge yetkilileri de gayet iyi bilirler. Örgütünden aldığı yetki ve inisiyatifi kişisel kin ve husumetleri temelinde feodal intikam duygularını tatmin edecek şekilde ve hem de vahşice kullanarak Şavaklılar halkı ve Dersim havalisine dehşetli bir “nam” salma yolunu tutan “Koçero” adlı PKK komutanı, kendisine bu cüreti veren örgütünce sonradan “mahkum” edilip harcansa bile, içinden geldiği Şavaklılar başta olmak üzere – Dersim halkı onun şahsında bu PKK yönetimini lanetlemeye devam edecek ve şimdiden tarihe geçen böyle bir ihaneti asla unutmayacaktır.
Hozat ve Çemişkezek’te Ekrem ve Koçero’nun başında bulunduğu PKK birlikleri bu katliamları gerçekleştirirken, Ovacık bölgesinde de daha önce hiç adı duyulmamış “İshak” komutasındaki birliğin halka yönelik dehşetli saldırıları ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştır. Zorla asker toplama olayına daha önce değişmiştik. Işıkvuran, Aktaş ve Mansuran’dan silah zoruyla götürülen 6 gençten dördünün fırsatını bulup kaçmaları ve TİKKO birliklerine katılmaların ardından söz konusu köy ve mezralara yeni baskınlar düzenleyen PKK’lılar bu kez kaçan gençlerden ikisinin evlerini kül edinceye kadar yakmış, çareyi kaçmakta bulan ailelerinin mal ve davarına el koymuş; diğer ikisinin evlerinden ise kaçanların yerine rehin olarak ikişer kardeşlerini götürüp “geri gelmezlerse bunları öldüreceklerini” duyurmuşlardır. Ovacık’ta bunlardan başka Burnak, Yoncalı ve Mamkirek’ten zorla adam kaçırmışlardır. Bunlar düşman güçlerinin bile her zaman göze alamadığı boyutta halka yönelik saldırılardır. “Devrimcilik” adına bu kerteye vardırılan zorbalık ve zalimlik, adeta “ibreti alem” olsun diye söz edilir olan devrimci örgütlere her geçen gün daha büyük tehditler savrulmaktadır. İşte bunlardan bazıları.
TDKP’ye yapılan saldırı ve katliamın “küçük bir uyarı” olduğu, tüm örgütlere “ya PKK’ya katılmak yada bölgeyi terk etmek” gibi iki seçeneğin sunulduğu, Dev–Sol’a “Gürün’den bu tarafa geçmenin yasak edildiği ve güçlerini çekmesi için mühlet verildiği”, Partimiz TKP/ML ve ordumuz TİKKO’ya ilişkin olarak ise, “belli önder kadroların başında yada içinde bulunduğu birliklerin ne pahasına olursa olsun imha edici tarzda hedefleneceği ve kıran kırana bir savaşın içine girilip, Partizan’ın Dersim’den silineceği” vs. duyurulmaktadır.
Olanlar Neyin İşaretidir?
PKK Dersim’de Devrimci Örgütlere, Kitle Tabanına Ve Top yekun Halka Karşı Savaş Mı Açmıştır?
Niyeti İkinci Bir ’38 Gibi Dersim’i Mahvetmek Midir?
Değilse Bu Şok Saldırıları Ve Tüm Örgütlere Savrulan “Ya Teslimiyet, Ya Kaçış, Ya Ölüm” Tehditleri Neyin Nesidir?
Halkın Gözleri Önünde Olanlara Dair Hiçbir Şey İnkar Edilmeden, Merkezi Ve Bölgesel Düzeyde Resmi Ve Ciddi Açıklama Yapılmalı, Niyetler Ortaya Konulmalı, Eğer İstenen Düşmanlık Değilse, Bozulan Dostluk İlişkilerini Düzeltmenin Devrimci Yöntemleri İzlenmelidir!
Yukarıda en çarpıcı örneklerini sıraladığımız ve Tekoşin’ci Kamer Özkan ile Dev–Sol taraftarı iki öğretmenin öldürülmesi gibi daha başka cinayetleri de kapsayan PKK’nın son eylemleri, Dersim’de bir süreden beri kendi dışındaki devrimci güçlere ve halka karşı ilan edilmemiş savaş yada örtülü saldırı hareketi şeklinde geliştirilen ve şimdiye kadar yoklama mahiyetindeki girişimlerini baş hedef olarak gördüğü Parti Ordu güçlerimiz ile kitle tabanımıza yöneltmiş olduğu düşmanca tavır alışın; artık açıkça ilan edilme yolunda önüne gelene ve daha çok da rahatlıkla diş geçirebileceği hedeflere yönelik bir şok saldırısı halinde top yekun savaşa dönüştürüldüğü izlenimini vermektedir. Savrulan tehditlerin bini bir paradır. Resmi bir açıklamaya konu olmamakla birlikte, söylenti halinde her tarafa yayılmakta olan şey, PKK’nın Dersim’de varlığı bulunan kendi dışındaki bütün örgütleri “karşı devcrimci” ve “düşman” ilan ettiği, TDKP katliamı ile sadece bir başlangıç yaptığı ve top yekun imhaya yöneleceği yolundadır. Silahsız savunmasız halka yönelik saldırı ve tehditler, bu doğrultuda yeni bir aşamaya delalet eder mahiyettedir.
Nitekim Dersim halkı için son olayların korku ve panik yaratma yönündeki etkileri büyük olduğu gibi, direniş temelindeki tepkisi de muazzam olmuştur. Şok saldırıları bir yandan kaçıp göçme eğilimlerine hız kazandırırken, öte yandan düşmanın boyun eğdiremediği bir halk olarak PKK zorbalığını da onurlu bir direnişle karşılama ve boşa çıkarma duygularını geliştirmiş ve güven duyulan gerilla ordumuza katılımla birlikte muhtemel silahlı saldırılara karşı savunma güdüsünü de yükseltmiştir. TDKP’lilerin katledilmesi üzerine Ovacık ve Hozat’ta yapılan protesto yürüyüşlerine yüzlerce kişi katılmış ve “Devrimciler arası çatışmaya son” diye haykırılmıştır. Bu tepki karşısında PKK’nın yürüyüşe katılan binlerce kişiyi suçlu ilan ettiği ve cezalandırılmak istemeyen herkesin, özür dilemeye çağırdığı da söylenmektedir.
PKK Dersim Pratiğinin Fiilen Karşı devrimci Bir Maceraya Girmiş Olması Gerçeğine Rağmen (Dikkat Edilsin Ve Neyin Nasıl Nitelendiği İyi Anlaşılsın), Partimiz, Bütünlüklü Gerçekliği İtibarıyla PKK’yı Halen Ulusal Devrimci Bir Hareket Olarak Değerlendirmekte Ve Çatışmak İstememektedir. Eğer PKK da Partimize Ve Dersim’deki Diğer Devrimci Örgütlere Karşı Devrimci Tanımı Yapmıyorsa, Düşmanlık İlan Etmemiş Ve Savaş Açmamışsa; Şimdiye Kadar Olanların Hesabını Vermeli, Düşmanca Gelişen Dersim Pratiğini Mahkum Etmeli, Buna Yön Veren Merkezi Politika Ve Taktik Perspektiflerinin Özeleştirisini Yapmalı Ve Bozulmuş Olan Dostluk İlişkilerini Yeniden Düzeltmelidir.
Partimiz, Demokratik Halk Devrimi yolunda faşist TC güçlerine karşı savaşmakta ve Dersim bölgesinde yoğunlaşmış olan güçleri ile düşmana etkili darbeler indirmektedir. En son örneğini Aliboğaz’da bir düzineden fazla düşman askerini kırıp hiç kayıp vermeden silah ve askeri mühimmat elde etmesi ile göstermiştir.
Daha önce, şu duyuru ve çağrı yazısının ilk giriş bölümünde PKK güçlerinin “savaş bölgemize izinsiz girilmiştir” gerekçesiyle üç TİKKO üyesini tutuklamaları olayının eleştirisini yaparken, halen PKK–ARGK’nın karargah alanı olarak kullandığı ve aynı zamanda Parti Ordu güçlerimizin kış üslenmesine yönelik çalışma yaptığı mıntıkanın deşifre olmaması için mevki belirtmekten özellikle kaçınmıştık. Ama düşmanla girilen çatışma sonrası üslenme noktaları açığa çıkıp düşman tarafından yakılarak kullanılmaz duruma getirilmiş olduğuna göre, artık belirtmekle sakınca görmüyoruz. Söz konusu stratejik alanda PKK’nın karargah düzeyindeki üslenmesini kendi verdiği açıklardan ve kaçıp Amuka Karakolu’na teslim olan iki savaşçılarının ihanetinden öğrenen düşmanın, bu alana büyük güçlerle girmesi ve PKK’ya yönelik operasyonlara girişmesi üzerine 26 Eylül 1993 günü sabahı düşmanın hareketini karşılamaya yönelik mevzilenen sınırlı sayıdaki TİKKO birliği, çatışmayı kendi inisiyatifiyle başlatıp sabahtan akşama kadar sürdürerek, devrimci avından kazanacağı primlerin hayali içindeki özel timle çatışmıştır. İlk vuruşların yapıldığı yerden akşama kadar ölü yaralı çekmeye çalışan, akşam üzeri birçok noktada ölü ve yaralıları bulunan düşmanın mevzilerinden birine sokulmayı da başaran TİKKO savaşçıları bir G3, bir el bombası, bir telsiz, dört şarjör ve üç dolu sırt çantası ile askeri parkaları da toplayarak aynı mıntıkanın uygun yerlerine çekilmiş, sonraki günlerde yine bu alanda hareket ederken Aliboğaz’ın bombardımanla yakılmasına tanıklık etmişlerdir. Olaydan birkaç gün önce başka mıntıkaya hareket eden ve makineli tüfek roketatar gibi etkili silahları da beraberinde götüren ana birlik büyük grubunun eksikliği nedeniyle az sayıda ve sadece ferdi silahlarıyla kalan Aliboğaz’daki grubumuzun buna rağmen düşman üzerinde kurduğu üstünlük ve elde ettiği başarılı sonuç; halka moral verirken, devlet güçleri üzerinde şok etkisi yapmıştır. İşte, PKK’nın “savaş bölgemiz” diyerek TKP/ML TİKKO güçlerine “izinsiz giriş yasağı” koymaya kalktığı alanın, daha önceleri de pek çok çatışmaya sahne edilmiş olan TİKKO güçlerince nasıl değerlendirildiğinin kanıtı ve PKK ile savaş alanlarında dayanışma duygusunu ortaya koyan çarpıcı örneği!…
Bir kez daha PKK merkezi önderliğine, Dersim eyalet sorumlularına ve yerel güçlerine sesleniyoruz!
Parti Merkez Komitemiz, Merkez Komitenize yazılı bir mesaj göndermiş ve merkezi düzeyde görüşmeyi de içeren bir çağrı yapmıştır. Bu mektubumuza olumlu yanıt vermenizi beklerken, ayrıca şu açık seslenişi yapmakta büyük yarar görüyoruz:
Gelin, içinden çıkılmaz bir kan girdabına dönüşmeden şu provokatif durumu sona erdirin!
Gelin, aklın yolunu seçin; dostluğundan zarar değil yarar göreceğiniz devrimci güçlere düşmanca yönelimin önüne geçin!
Gelin, şuursuzca serpilen düşmanlık tohumlarını sökün, dosta yakışmayan kin ve garezi munzur suyuna dökün! Kan lekelerini bu kutsal suyla bile temizleyemeyecek olsanız bile, Dersim halkını ve komünist devrimci evlatları yüce gönüllüdür; gelin vicdanlarda kanamaya devam eden yaraları sarıp tetikte duran elleri kavuşturun!. .
Siz ki “insanlığı kurtarma hareketi” olduğunuzu söylüyor ve faşist TC’nin özel savaş yöntemlerini “pis kirli” diye teşhir ediyorsunuz, bölgede vahşet örnekleri sergilemede faşist düşman güçleriyle yarışa girmiş gibi insanlık dışı eylemler geliştiren ve hareketinizi halkın gözünde yerin dibine geçiren Dersim pratiğinizi sorgudan geçirin!. .
Dersim’de halka karşı son fiillerine kumanda eden her düzeydeki PKK Eyalet sorumluları ve saldırı hareketleri içindeki bütün güçleri; bir çift söz de sizlere söylemek istiyoruz.
Ne adına ve nasıl geliştirdiğinizi kimsenin pek anlayamadığı devrimcilere karşı vahşeti ve halka karşı dehşeti sürdürmekle, işin kumandasındaki her biriniz kör Cemal’den, kasap Meto’dan daha müthiş nam salabilirsiniz! Ama böyle bir gidişi, maskeli politika ve yönlendirmeler size dayatmış olsa bile, hareketiniz bunu nereye kadar kaldırabilir ve bu da size neler getirir ? Belki payınıza düşenden daha da büyük cereme!… Halkı düşünmüyorsanız, bari hareketinizi düşünün! Hareketinize de acımıyorsanız, bari kendinize acıyın!. .
Kendi halkına, devrimci kardeşlerine ve ulusunun vatanının özgür geleceğine kurşun sıktırılan PKKlılar Devrimci bir ordunun erlerini karşı devrim ordularından ayıran en esaslı farklardan biri, ne için savaştığını, hangi hedefe yöneldiğini, kimin yararına nasıl bir rol oynadığını bilerek hareket etmesi, politik askeri bir kişilik sahibi olması ve devrimin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmasıdır. “Emir demiri keser” yada “ben bilmez, merkez bilir” diyerek beyaz ordunun kurşun askerleri gibi hareket edemezsiniz! Sizi halka karşı suçlarına bulaştıran komutan ve komiserlerinize tavır alın, devrimci tarzda eleştirin ve bundan böyle hiçbir suç fiiline iştirak etmeyeceğinizi ilan ederek, halkınıza, geleceğinize, onurunuza sahip çıkın!. .
Tüm devrimci örgüt ve çevreleri ile onurlu dersim halkına çağrımızdır;
Devrimci kararlılığın çeliğine daha çok devrimci olgunluk suyu yedirmek gerek. Böylece PKK’nın olumsuz yönelimine karşı geliştirilen tavırlar, her türlü çiğlik ve aşırılıktan arınmalı: Halen dost gördüğümüz PKK, düşmanla aynı kefeye konmamalı, iki farklı mücadele birbiriyle karıştırılmamalı ve zaten yeterince provokatif gelen PKK’nın tutumu “yangına körükle gider” biçimlerle karşılanmamalıdır.
“Devrimcilik” adına da gelse zorbalık, zalimlik, canilik karşısında direnmek meşrudur. Bağımsız devrimci inisiyatifleri savunmak, ilkelerden taviz vermemek, halk olarak haksızlığa karşı dikilmek ve silahlı saldırganlık karşısında silahlı savunmaya yönelmek de doğru ve meşrudur. Bununla birlikte, düşmanlığını istemediğimiz ve dostluk ilişkilerini düzeltmeye davet ettiğimiz PKK’ya karşı kitleleri silahlandırma gibi bir şeyi düşünmüyor ve milis örgütlenmemizi devlete karşı yürüttüğümüz savaşın gereği olan ölçüler ötesinde PKK’ya karşı genişletme anlayışını da taşımıyoruz. Şüphesiz PKK açık düşmanlık ilan edip top yekun saldırıya girişecek olursa durumun rengi tümden değişir ve gerekleri de farklılaşır. Ama bunun önlenebilir olduğu bir durumda açık tehditlere muhatap olan bazı taraftarlarımız dışında kitle tabanımızı olağanüstü tavır aldırmayı hiç doğru bulmuyoruz. Başka devrimci örgütler de böyle doğru bir yönlendirme içinde olmalı, genel çizgisi ve hareketi halen devrimci bir hatta olan PKK’nın karşı devrimci mecraya girmiş Dersim pratiğini mahkum ederken, sapla samanı bir birine karıştırmamalı ve yanlış eğilimlerin önüne geçmesini bilmelidirler.
TDKP’li devrimcilerin katli üzerine yapılan kitle gösterileri, protesto yürüyüşleri, kepenk kapatmalar ve devrimci demokrat öğretmenlerin katli üzerine geliştirilen öğretmen öğrenci boykotları haklı, meşru, doğru tepkilerdir. Ancak bu tavırlar içinde bir şeye çok daha fazla dikkat edilmeli: söz konusu tavırların PKK’ya bütünlüklü bir tavır yada düşmanca karşıtlık olmadığı; devlete karşı savaşını sürdüren ve devrimci bir ulusal hareket olma niteliğini koruyan PKK’nın varlığına ve niteliğine değil, tam tersine bu niteliğini bulandıran ve devrim aleyhine rol oynayan pratiğine alınmış bir tavır olduğu, hiçbir yanlış anlamaya meydan verilmeyecek şekilde gayet net ortaya konulmalıdır.
Ovacık ve Hozat’ta yapılan yürüyüşlerde yanlış eğilim ve mesajlara meydan vermemek için, Partimiz, belirlediği tek bir sloganın (devrimciler arası çatışmaya son!) haykırılmasını istemiş, ancak bu sloganın alana hakim olması yanında PKK’ya yönelik denetim dışı bazı sloganların atıldığı da olmuştur. Bunu olumlamıyor ve tüm devrimci çevreleri bu gibi durumlarda daha dikkatli hareket etmeleri konusunda uyarıyoruz. Bunun yanı sıra, PKK’nın yaptığı demagojilere de kulak asılmamasını istiyoruz.
Düşmana da fırsatlar veren provokatif ortamı PKK’nın yarattığı açıktır. Bu nedenle en büyük sorumluluk da yine PKK’ya düşmektedir.
TKP/ML Merkez Komitesi
Ekim 1993