PKK Halka Karşı İşlediği Suçların Hesabını Vermelidir
TKP/ML TİKKO: “PKK Halka Karşı İşlediği Suçların Hesabını Vermelidir”
PKK’nın Lavrion mülteci kampındaki tavırları TKP/ML TİKKO’nun yayın organı Yeni Demokrasi dergisinin Ekim 1987 tarihli 5. sayısında “PKK halka karşı işlediği suçların hesabını vermelidir” başlıklı yazıyla eleştiriliyordu. Partizancılara göre “Lavrion olaylarını PKK başlatmıştır. Yunan polisi de PKK’yı korumuştur.” Partizan’a göre yine “PKK gücünü emperyalistlerden almaktaydı” Yeni Demokrasi dergisinde “PKK’nın son çırpınışları”, “PKK halka karşı işlediği suçların hesabını vermelidir” başlıklı haber yorumda olayların gelişimi şöyle anlatılmaktadır:
Gücünü yığınların gücünden almayan, sırtını emperyalist ve gerici odaklara dayayan PKK, gün geçtikçe daha da yalnız kalmaya mahkumdur.
PKK sözüm ona daha güçlü olabilmek için, bağımsızlığını ayaklar altına alarak, emperyalistlerin ve gericilerin etki alanına girmiştir. Bu türden ilişkiler de, satın alma ve maşa olarak kullanmaktan başka bir politikası olmayan böylesi “müttefikler” için PKK, tam da biçilmiş kaftan durumuna gelmiştir. O artık böyle gericilerin elinde, emperyalistlerin elinde, uygun yerlerde kullanılacak bir karttır.
Genel karşı devrimci çizgisi, çarpık ittifaklar politikasıyla birleşince, gücünü uluslar arası gericilikten alan bu karşı devrimci güruh kendi içinde ve dışındaki her türden muhalefete yaşam hakkı tanımamayı, hatta onları fiziksel olarak ortadan kaldırmayı genel çizgisi haline getirmiştir. Halk yığınlarına ve tabanına güvenmeyen, onların gönüllü desteğinden gücünü alamayan PKK, yönetimlerini ve dar çıkarlarını koruya bilmek için, emperyalistlerin ve gericilerin güdümüne daha fazla girmekte ve halka karşı düşmanlığını geliştirmektedir. Artık bugün herkesin gördüğü gibi, halk ve halk güçleri PKK için düşman, dünya gericiliğinin çeşitli klikleri ise dostturlar.
Yunanistan Lavrion Mülteci Kampında Olanlar Bu Çizginin Eseridir.
Adi cinayetlerin sonucunda tek tek Avrupa ülkelerinden dışlanan, Ortadoğu’da da durumu pek parlak olmayan, çevresindeki çemberin her gün biraz daha daraldığını hisseden bu güruh, en son dönemde Yunanistan’ı önemli bir üs alanı olarak kullanmayı kararlaştırmıştı. PASOK Hükümetinden de yeşil ışık alınınca bu plan uygulamaya konuldu.
PKK olayları başlatmadan önce sürekli olarak buradaki planlarının propagandasını yapmaktaydı; Yunanistan’ın kendileri için çok önemli olduğu, mülteci kampının bir PKK kampı haline sokulacağı, bu konuda merkezi kararlarının olduğu, önlerinde artık kimsenin duramayacağı, kamp kendi denetimlerine geçtiğinde burada ERNK yasalarını geçerli olacağı, cepheye gideceklerin buradan geçeceği, herkesin ERNK için aidat vereceği (siz haraç anlayın), PASOK’un tüm bu konularda kendilerini desteklediğini açık açık anlatıyorlardı.
Gerçekten de hesapları çok yönlüydü. Bunları gerçekleştirmek için, Yunan gericiliğinin Türk devletine karşı Kürt ulusunun haklı ve tamamen meşru mücadelesini kullanma ve saptırma politikasına alet olma dahi kabul edilmiştir. PKK bu olayları başlatma cüretini buradan buluyordu. Bu, Lavrion olaylarını başlatan PKK’nın dayanak noktasıydı. Nitekim, bunun sonucudur ki, polis, olaylar sırasında PKK’ya açık bir destek vermiştir. Bunun açık kanıtları söz konusudur. Nitekim olay süresinde polis müdahale etmekte bilinçli bir şekilde geç davranmıştır. Rızgari’den bir arkadaşın bıçaklanmasından sonra, PKK’lı çapulcu sürüleriyle birlikte damlarda cirit atmış, olayın bitiminde ise katilleri adeta ödüllendirir gibi koruma altında dışarı çıkarmış ve günlerce insanlık onurlarını, devrimci onurlarını savunanları, yerlere yatırarak coplamış, bir takım arkadaşlarımızı karakola çekerek, saatlerce işkence yapmıştır. Olaydan bir kaç gün sonraysa, PKK’lı halk düşmanları yine polisin desteğiyle zorla kampa sokulmuşlardır. Bu serseri sürüsünün kampa girmesine karşı çıkan tüm kamp kitlesinin üzerine yine polis coplarla saldırmış, iki arkadaş yediği cop darbeleriyle hastanelik olmuş ve sanki her şeyin suçlusu bu insanlarmış gibi, içlerinden on altı kişi tutuklanarak 15’er ay ağır hapis ve para cezalarına çarptırılmışlardır.
Kısacası devletin desteği PKK–Polis işbirliğinde somutlanmıştır.
Bütün bu olaylardan sonra kamp tam anlamıyla yarı açık bir cezaevine çevrilmiştir. Tüm katlarda polis bulunmaktadır. Tuvalet ve banyolar ayrılmış bulunmaktadır. Ama girişte giren ve çıkanların üstü aranmakta, hatta bazen giriş çıkışlar yasaklanabilmektedir.
Katiller bugün polis koruması altında ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşmakta, bu da tüm kamp kitlesinin nefretini toplamaktadır. Ve halen gerginlik devam etmekte, yeni olayların çıkmaması için hiçbir neden yoktur.
Olaylar Nasıl Gelişti?
Lavrion olayları elbette bir kaç günün eseri değildir; ayrıca olayları sadece Lavrion’a indirgemek de kurbağanın gökyüzünü kuyunun ağzı olarak görmesi olacaktır. Bu, hesaplı bir şekilde hazırlanan sinsi planların parçasıdır.
Önceleri tek tek insanların dışarıda dövülmesiyle başlayan olaylar odaların basılmasıyla devam etmiş ve en sonunda bilinen noktaya gelmiştir.
Üç aylık gelişmeleri kısaca sıralarsak;
1– DK’dan bir arkadaşın dışarıda dövülmesi,
2– HK’dan iki arkadaşın aynı zamanlarda dışarıda dövülmesi,
3– KUK’çuların odasının gaspı,
4– Özgürlük Yolun’nun odasının gaspı ve bir kişinin çırılçıplak soyularak odanın ortasında dövülmesi,
5– Dev–Yolcuların odasının gaspı,
6– Kürdistan Press gazetesinin dağıtımının engellenmeye çalışılması ve gazeteyi satanlara karşı, saldırı,
7– Tek tek apolitik unsurların dövülmesi,
8– Apolitiklerin odasının gaspı ve bu insanların zorla PKK’lılaştırmıya çalışılması,
9– Ve 20.6.1987 günü, olayları en üst boyuta çıkaran oda gaspı; HK’nın odasının gasp edilmesi.
Bu arada lümpenler arasında hırsız, katil, ayyaş, esrarkeş, vb. ayak takımını örgütleyerek, bunları devrimcilere karşı saldırılarda kullanmaya hazırlandılar. Nitekim olaylar sırasında başrollerde görülenler de en çok bu unsurlardı; PKK gibi bir örgütlenme böylesi insanlar için oldukça elverişlidir. Katliam, yağma, kullanma, kullanılma; halkın malına ve canına kastetme, vb. bu insanların doğasında da vardır, bu insanların doğasında da vardır, bu nedenle aradıklarını en çok PKK’da bulabilmiştir bu insanlar. Elbette böyleleri devrime kazanılmalıdırlar, bunun için çaba gösterilmelidir, ama hiçbir zaman zaaflarına izin vermeden yapılmalıdır bu. Eğer buna dikkat gösterilmezse, bunlar, zorla karşılaştıklarında, batan gemiyi terk eden fareler gibi davranacakları hiç unutulmamalıdır. Ve bu gün PKK hesabına çalışan bu insanlar, çok kısa bir süre içinde Türk hakim sınıfları için de çalışabilirler. Hatta böylesi bir örgütlenme, yanı başında ikili veya üçlü çalışanları dahi, çok rahat barındırabilir, PKK buna oldukça elverişlidir. Nitekim bugün Lavrion’da sahip çıktığı koruduğu ve içinde barındırdığı insanlardan bazıları böylelerindendir. içlerinde ikili üçlü çalışanlar vardır. Bu konuda açık belgeler bulunmaktadır.
Bir yandan devrimcilere karşı, böylesi insanlık tortuları örgütlenirken, bir yandan da psikolojik yıldırma yöntemlerine girişilmiştir. Bunun için en çok başvurulan yöntem, çok güçlü cihazlarla tüm kampa her gün aynı kasetin dinletilmesidir. Bilindiği gibi bu, hakim sınıfların cezaevlerinde insanların direncini kırabilmek için izlediği psikolojik bir savaş yöntemidir. PKK’nın da aynı yöntemleri izlemesi hiç de şaşırtıcı değildir.
Yirmi Haziran günü sonuna kadar açılmış hoparlörlerin eşliğinde Halkın Kurtuluşunun odasına saldırdılar. PKK uzun süredir uyguladığı planın artık son bölümüne gelmişti. Kampın girişini denetim altına alan silahlı bıçaklı PKK’lılar, HK’lıları zorla dışarı atarak odaları ellerinden aldılar. Bunun üzerine tüm partizan komünü derhal dışarı çıkarak olaya müdahale ettiler ve çıkış kapısında PKK’lılarla arasında kısa bir çatışma çıktı. Partizan’cılar geri çekilerek orta katı tuttular.
Bu gerilim 22 Haziran gününe kadar devam etti ve 22 Haziran’da olaylar daha da büyük bir patlamaya ulaştı. 22 Haziran olaylarını bizzat yaşayanların ağzından aktarıyoruz;
22 Haziran Pazartesi sabahı sabah altı otuz sıralarında dışarıya bir iş için çıkan arkadaşın üzerini polisle birlikte ortaklaşa arayan PKK’lı katiller arkadaşı tartaklayarak, “üzerinde dinamit bulduk, bunlar bizi havaya uçuracak” diye bağırıp çağırarak ellerinde sopa, bıçak ve silahlarla bütün odalara saldırdılar.
Uzun süredir hazırlıklı hareket eden PKK, Partizan’ın bulunduğu bölüm dışında tüm kampın denetimini ele geçirdi. Bizim dışımızdaki herkesi rehin almaya başladılar. İlk girdikleri oda Rızgari’den arkadaşların bulunduğu odaydı. Bir süre sonra Bedri isimli arkadaşı dışarı çıkararak bahçenin ortasına getirdiler. Ve “işte bu ulusal haindir. Kürt düşmanıdır. Faşist cuntayla işbirliği vardır. Kürt halkına karşı oluşturulan komploların örgütleyicilerindendir” diye ajitasyon çekip bıçaklarlarken, birisi de tabancanın kabzasıyla kafasına vuruyordu. Vurulan arkadaşı yerde o halde bırakarak üst katta bulunan Devrimci Yol taraftarlarının odasına saldırarak, onları da rehin alıp aşağıya indirdiler. Orada bizim de üç arkadaşımız vardı. Ardından Cemil adındaki kamptaki şefleri bahçenin ortasına gelerek Partizancılara hitaben; “Tek tek dışarı çıkın. Aranızda bulunan yöneticileri alıp sorgulayarak halk adına yargılayacağız. Diğerleri serbesttir. Size yarım saat mühlet. Yoksa dinamitlerle hepinizi havaya uçuracağız” dedi.
Ancak bundan sonra PKK’lılar Partizan’a ait odalara saldırmaya cesaret edemediler. Ve bir bekleyiş içine girdiler. Bu arada aradan bir kaç saat geçmiş ve dışarıda halk ve polis toplanmıştı. PKK’lılar damlardan üzerimize taş atmaktaydı. Biz de onlara karşılık veriyorduk ve tüm bu olaylar polisin gözlerinin önünde cereyan ettiği halde, polis kılını bile kıpırdatmıyordu; hatta denilebilir ki, harekatı PKK düzenliyordu, polis de onun denetimindeydi. bu oldukça açık bir şekilde kendini gösteriyordu. Çatılara mevzilenerek üzerimize, taş yağdıran PKK’lıların yanında resmi polisler de dolaşmaktaydı. Polis PKK işbirliğinin başka bir açıklaması olabilir mi?
Lavrion halkı, polisin kayıtsızlığına ve PKK’nın zalimliğine artık isyan etmeye başlamıştı. Olaya seyirci kalan polisi sürekli zorluyordu. Polisin kayıtsızlığı devam edince, sonunda halk polis çemberini zorlamaya ve içeriye müdahale etmeye başladı. Halka küfür ve sopalarla saldırmaya kalkışan PKK’lılar, kaçıp içeri sığınmak zorunda kaldılar. Polis bu gelişme üzerine içeriye girdi ve PKK’lılar toplu halde polis koruması altında ve halkın yüzlerine çarpan tükürük ve yuhları arasında kampı terk ettiler. Polisin koruması altında dışarı çıkan iki SVP’li kadın, çantalarının içinde silahları dışarı kaçırdılar.
Polis, PKK ile tam bir işbirliği halindeydi. Bıçaklı silahlı insanlarla damda polisin işi ne idi? Polis, kapıda üst aramasını neden PKK’lılarla birlikte yapıyordu? Lavrion halkının bütün uyarılarına rağmen, polis neden saatler sonra içeri girdi? Neden olaya anında müdahale etmedi. Vurulan arkadaşın saatlerce kan kaybetmesine göz yumdu?
Bugün, PASOK yetkilileri PKK ile ilişkilerinin olmadığına dair açıklama üstüne açıklama yapıyor. Ancak, yüzlerce insanın gözleri önünde cereyan eden bu gelişmelerden sonra, nasıl inandırıcı olabilirler ki?