PKK infazlar -16- Lamia Baksi ve 67 Militanın İnfazı
PKK infazlar -16- Lamia Baksi ve 67 Militanın İnfazı
Dr. Lamia Baksi ve 67 Militan 1987’de PKK Tarafından İnfaz Edildi.
Batman’lı Baksi ailesi siyasi Kürtçülük hareketi içerisinde dünden bu güne yer almıştır. Ailenin Kürtçülük hareketi içerisinde yer almasında gazeteci yazar Mahmut Baksi’nin rolü büyüktür. Mahmut Baksi 1968’de TİP’in Batman ilçe başkanı olarak sol hareket içerisinde yerini almıştı. 1969’da kurulan Kürtçü teşekkül DDKO’lara da büyük destek vermiş, faaliyetlerine de katılmıştı. Baksi bir taraftan partide öte taraftan da çalıştığı DİSK’de sosyalist faaliyetler de yürütecekti. Yazarlığa da soyunan Baksi, ilk romanı “Mezra Botan”ı 1969 yılında yayınladı. Roman sözde Kürt halkının acılarını dile getiren bir kitap olmanın ötesinde tamamen siyasi Kürtçülüğün gelişimine hizmet ediyordu. Baksi daha sonra ikinci kitabı “Şadi Alkılıç Davası”nı 1970 yılında yayınladı. Şadi Alkılıç Türkiye’nin tek kurtuluşu sosyalizm diyen bir Türk sosyalistiydi. Bundan ötürü hakkında 141 ve 142. maddelerden dava açılmıştı. Şadi Alkılıç, hakkında dava açılan belgeleri yayınlaması için Mahmut Baksi’ye vermiş, o da bunları toplayıp bir kitap haline getirip yayınlamıştı. Sonuçta kitap toplatıldı ve hakkında dava açıldı.
Baksi bölücülük faaliyetlerine de Türk Solu dergisinde başta Mihri Belli gibi Marksistlere Kürt meselesiyle ilgili sorular sorarak devam edecekti. Baksi’nin bu çalışmaları Türk soluna mensup TİP’li bir sosyalist olan Kemal Türkler’in de tepkisine sebep olacaktı. Baksi, DİSK’e bağlı Kimya–İş’ten de DİSK genel başkan Kemal Türkler tarafından Kürtçülük yaptığı gerekçesiyle atıldı. Baksi daha sonra hakkında devam eden davalar nedeniyle tutuklanmamak için bir yolunu bulup 25 Ağustos 1970’de Almanya’ya iltica etti. Buradan daha sonra yıllarca yaşayacağı ve vatandaşı olacağı İsveç’e geçti. İsveç’te çeşitli gazete ve dergilerde çalışarak buralarda siyasi Kürtçülüğe hizmet eden makaleler yazdı, yayınlar yaptı. Türkiye’deki bölücü örgütlere kucak açan, onlara her türlü kolaylık gösteren, İsveç’teki sosyal demokrat ve marksist partilerle de sürekli ilişkide bulundu. İsveç başbakanı Palme’nin yakın desteğini gördü.
Baksi yurtdışında Kürtçülük faaliyetlerini sürdürürken yine kendisi gibi Kürtçü olan kardeşi Necla Baksi 12 Aralık 1980’de Suriye’nin Kamışlı ilçesinde Türk silahlı kuvvetlerine bağlı bir özel tim’in düzenlemiş olduğu baskında öldürüldü. Necla Baksi Maocu Kawa örgütüne mensuptu. Necla Baksi’yle birlikte Kawa örgütünün önde gelen kadrolarından Hüseyin Aslan, Mehmet Emin Mutlu gibi üst düzey yöneticilerle birlikte 15 kişi de bu operasyonda öldürülmüştü. Kardeşinin öldürülmesi üzerine Suriye’ye gelen Baksi burada PKK’nın lideri Şam’da Abdullah Öcalan’la da görüşmelerde bulundu. Öcalan bu görüşmede Avrupa’daki faaliyetlerinden dolayı Baksi’ye övgüler düzerek şunları söylüyordu:
Senin kitaplarını okudum. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır Baksi, Çünkü ben ilk kez Kürtçülüğü senin kitaplarından, yazılarından okudum. Ondan sonra Avrupa’da yaptıklarını da takip ettim. Yaptıklarınla Avrupa’da başımızı yüceltiyorsun. Hiç birimiz senin Avrupa’da yaptıklarını inkar edemeyiz. İnşallah ileride birlikte çalışacağız. Sen bize çok lazımsın. Çünkü, önümüzdeki dönemde bizi çok ağır günler bekliyor.18
Baksi Şam’da PKK dışındaki diğer Kürt örgütlerle de görüşmelerde bulundu. Bu örgütler içerisinde geçmişten tanıdığı bir çok üst düzey yöneticilerde vardı. Zaten Şam’a giderken eski yol arkadaşı DDKD’li Necmettin Büyükkaya’dan bilgiler almıştı. Onun vasıtasıyla DDKD’lilerin yanında kalmış, Ala Rızgaricilerin önde gelen isimlerinden İbrahim Güçlü ile görüşmüştü. Kürt gruplar da tıpkı PKK gibi kalmış oldukları mekanlarda gerilla savaşına yönelik örgütsel çalışmalarda bulunuyordu. PKK ile Kürt solunun diğer grupları arasında geçmişten gelen görüş ayrılıkları ve husumet Şam’da da açık ve belirgin bir şekilde gösterecekti. PKK lideri Öcalan Baksi’ye PKK dışındaki Kürt örgütlerin PKK‘ya yönelik aleyhte tavırlarını eleştirirken diğer Kürt örgütler de PKK lideri Öcalan’la görüşmesinden dolayı Baksi’ye tepki koymuşlardı. Nasıl olurda bir “Kürt aydını” ilkel feodal bir hareket olan PKK ve onun lideriyle görüşürdü?
Mahmut Baksi, Şam’da Öcalan’la görüştükten sonra hızlı bir PKK’lı kesilecek, ilk olarak Öcalan’dan aldığı talimatla PKK liderinin karısı Fatma Kesire Öcalan’ı yurt dışına çıkarmaya çalışacaktı. Bu doğrultuda İsveç’e döndükten sonra temaslara başlamış, 1981 yılının baharında Kesire Öcalan’ı İsveç hükümetiyle yapmış olduğu temaslar sonucunda İsveç’e getirdi. Kesire Öcalan geldikten sonra PKK’nın Avrupa’daki sorumluluğunu da üstlenecekti. Avrupa’daki PKK faaliyetlerini organize eden Kesire Öcalan’la onu oraya getirten, sahip çıkan Mahmut Baksi arasında iki yıl sonra görüş ayrılıkları çıkacaktı. Kesire Öcalan siyasi Kürtçülerin önde gelen sanatçılarından Şıvan ile Gülistan’ın PKK dışındaki Kürtçü örgütlerin gecelerine çıkması üzerine bu iki sanatçıya tepki göstererek bunları Avrupa’daki taraftarlarına hain olarak ilan etti. Kesire Öcalan’ın hain ilan ettiği Şivan ve Gülistan’a Mahmut Baksi sahip çıktı. Baksi, Kesire Öcalan’la yaptığı görüşmede bunları hain ilan etmenin doğru olmadığını bu iki kişinin PKK tarafından düzenlenen gecelere katılarak PKK’ya büyük paralar kazandırdığını söylüyordu.
Kesire Öcalan 1981’den 19 Ocak 1984’e kadar kaldığı İsveç’te birçok zaman da Mahmut Baksi’nin evinde kalıyordu. Baksi ailenin küçük kızı Üniversite tahsilini İsveç’te tamamlayan Doktor olarak çıkan kardeşi Lamia Baksi’yi etkilemişti. Küçük Baksi, Kesire Öcalan’ın bir çok örgütsel işlerin de yardımcı oluyordu. 1985 yılına gelindiğinde Dr. Lamia Baksi, Kesire Öcalan’la görüş ayrılığına düşen abisiyle yollarını ayıracak tavrını Avrupa’da PKK’nın sorumluluğunu yapan Kesire Öcalan’dan yana koyacaktı. Kız kardeşi Lamia Baksi, Kesire Öcalan tarafından PKK’nın İsveç sorumluluğuna getirildi. Abisi Mahmut Baksi’ye ise Kesire Öcalan’ın yönettiği Avrupa’daki PKK yönetimi tarafından “PKK’nın izlemiş olduğu politikalara aykırı hareket etmek, PKK tarafından hain ilan edilen muhalifleri korumak” gibi suçlamalarla tavır alındı ve hakkında infaz kararı çıkartıldı. Kesire Öcalan’ı Avrupa’ya getiren sahip çıkan, onu PKK lideri Öcalan’ın eşi olarak İsveç Başbakanı Palme’yle tanıştıran, evinde yatıran barındıran Mahmut Baksi, PKK tarafından artık sicilli bir hain olarak tanınacak ve bilinecekti.
Mahmut Baksi’yle PKK arasında husumet devam ederken küçük kız kardeşi Lamia Baksi İsveç’ten PKK’nın kamplarının bulunduğu Ortadoğu’ya gelecekti. Önce Şam’a yerleşecek, buradan da Bekaa vadisindeki PKK kampına gidecekti. Lamia Baksi Bekaa’da örgüt lideri Abdullah Öcalan’a artık Avrupa’da yaşamak istemediğini dağlarda gerilla olarak faaliyet yapmak amacıyla geldiğini söyledi. PKK liderliği Lamia Baksi’yi gerilla eğitimi verdikten sonra onu dağlara yolladı. Burada bir grup PKK militanıyla birlikte Türkiye’ye yönelik silahlı eylemlerde bulunan Lamia Baksi 1987 yılının Baharında PKK’nın infaz timlerinde yer alan Kör Cemal kod adlı örgütün Botan bölge sorumlusu Halil Kaya tarafından infaz edildi. Lamia Baksi’nin öldürülme sebebi Erdal kod adlı Mustafa Yöndem PKK’nın önde gelen bir yöneticisiyle yaşadığı duygusal bir ilişkiydi. Mustafa Yöndem, PKK’nın Lübnan’daki kamplarında eğitim görmüş 1983-84’de Tük Silahlı Kuvvetlerinin sınır boylarındaki karakollarına kanlı eylemler düzenleyen grubun içerisinde yer alan bir militandı. 1986 yılında PKK MK üyeliğine de seçilmişti. PKK’da önemli bir konuma gelen Mustafa Yöndem’le duygusal bir ilişkiye giren Lamia Baksi’nin bu ilişkisi PKK’ya göre onaylanamaz bir vakaydı. PKK’nın örgütsel kararıyla bir bayan ve erkek militan kesinlikle birlikte olamazdı. PKK örgüt militanlarına evliliği de yasaklamıştı. Aşk ve duygusal ilişkiler PKK’ya göre bir burjuva ideolojisiydi. Örgüt militanlarına başta evlilik olmak üzere her türlü ilişkiyi yasaklayan PKK lideri Öcalan’a ise her şey serbestti. Öcalan, Şam’da bir çok bayan örgüt militanıyla ilişkiye girmiş, bazı ilişkilerinin açığa çıkması üzerine bir çok bayan militanı ilişkilerinin deşifre olmaması için infaz ettirmişti. Öcalan kendisine her şeye mubah kılarken kendisi dışındaki örgüt yöneticilerine ve militanlarına ise yasak koymakta hiç çekinmemiştir. Lamia Baksi’yle birlikte ilişkide bulunduğu Erdal Mustafa Yöndem’de Kör Cemal ve adamları tarafından Şırnak’ın Uludere bölgesinde arkadan sıkılan tek kurşunla öldürülmüştü.
Sadece Lamia Baksi ve Mustafa Yöndem değil Türkiye’den giden 67 militan da Öcalan’ın en acımasız adamı olan infaz timinde yer alan Kör Cemal tarafından 1987 yılında kimi Bekaa’da, kimi örgüt tarafından Botan olarak adlandırılan bölgede PKK’ya ihanetle suçlanarak infaz edilmişti.
İki kız kardeşinden biri Türk güvenlik güçleri tarafından öldürülen Mahmut Baksi’nin diğer kız kardeşi de kendi eliyle teslim ettiği yıllarca hamiliğini yaptığı PKK tarafından öldürüldü. Mahmut Baksi PKK ile olan ilişkilerini 1986’dan 1998’e kadar mesafeli tuttu. Diğer Kürt örgütlere yakın olurken PKK’ya uzak oldu. Bunda da önce PKK tarafından hain ilan edilmesi daha sonra kız kardeşinin PKK tarafından öldürülmesi iki önemli sebepti.
Baksi’nin tekrar PKK’yla yıldızının barışması 2 Mayıs 1998’de MED TV de Öcalan’la yaptığı bir programla gerçekleşti. Öcalan’ın Şam’dan katıldığı programda Mahmut Baksi kız kardeşinin katili olan örgütün lideri Öcalan’la birbirlerine müthiş dostluk gösterisinde bulundular. Sanki kendisini hain ilan eden kız kardeşini öldüren PKK değilmiş gibi. Mahmut Baksi, Öcalan’la katıldığı programda sorular yöneltti. Bu sorulardan biri Kız kardeşi Lamia Baksi’nin öldürülüşüyle ilgiliydi. Baksi, Öcalan’dan Lamia’nın öldürülüşü üzerindeki sır perdesini aydınlatmasını isterken Öcalan’da Baksi’nin bu sorularına kendi bakış açısıyla cevap veriyordu. Öcalan’a göre kız kardeşi Lamia’yı vuran Kör Cemal’di. Kör Cemal sadece Lamia’yı değil bir çok militanı “ajan”sın diyerek kurşuna dizmişti. Öcalan kendisini temize çıkartırken suçu 1987’nin sonbaharında infaz ettirdiği Kör Cemal’in üzerine yıkmıştı. Halbuki Kör Cemal denilen örgütün en acımasız infazcısı Öcalan muhalifi bir çok PKK’lıyı örgüte ihanet suçundan Öcalan’ın emriyle infaz etmişti. İşte Mahmut Baksi’yle PKK lideri Abdullah Öcalan arasındaki başta Lamia Baksi olmak üzere diğer öldürülen militanlarla ilgili konuşmalarında yapıldığı TV programındaki sorulu cevaplı görüşmenin bir bölümü:
Sn. Öcalan, Bu açıklamalarınız için size çok teşekkür ederim. Zaten o soruyu size yöneltecektim. Siz kendiniz hassasiyetle üzerinde durdunuz. Yalnız sizin bir talihsizliğiniz mi diyelim, artık, kader mi diyelim, ne kadar ne gafil bir olay olursa, hareket içinde, bunu işte Öcalan yaptı, onun emri olmadan yok kuş uçmuyor, bilmem şu olmuyor, bu olmuyor deniliyor. Şimdi hareket milyonlara mal olmuş bur hareket. Sizin bütün bu olumsuzlukları yönetmeniz, görmeniz mümkün mü? İkincisi, 87’deki koşulları göz önüne getirin. Yanılmıyorsam, o zaman böyle haberleşme olanakları da yoktu. Onun için Lamia öldürüldüğü zaman ben kesinlikle şunu söylemiştim. Kardeşim bak, başta dostum Öcalan sağ olduğu sürece ve Mahsum Korkmaz sağ olduğu sürece sana hareketin içinde herhangi bir kötülük gelmez demiştim.
– Bu noktada doğru yere parmak bastınız. Agit arkadaşımızın şahadetini –yeni bu çetecilik anlayışıyla bağlantılı olarak– biz gerçekten normal bir şahadet olarak görmüyoruz. Bizzat Lamia arkadaşı vuran Kör Cemal vardı. Bu şöyle bir söz söylüyor. “Aydınlar yenilmişlerdir; Köylüler ise iktidarı almışlardır.” Bu sözlerin söylendiği günler 87’lerde Lamiagillerin şehit edileceği günlerdir. Şimdi Agit arkadaşımızın çok canlı bir anısı, mektubu var. Ki, bunu bana arkadaşlar bu Şemdin olayı dolayısıyla bizzat söylediler, diyor ki: Sen köylü kurnazlığıyla bu partiyi bozmak istiyorsun –şehit düşmeden az evvel– ama diyor, sana bu fırsatı vermeyeceğim. Bu grubun içinde Şemdin denilen adam da var. Bunu not edelim. İkincisi; Kör Cemal, bir kaç tane daha var diyor hoşumuza gitmeyen. Bunlar aydınlar, Lamiagiller, Agitgiller, gerçekten partili diyebileceğimiz belli bir ideolojik aydınlanma gücü olan kişilerdir. Çatışma sırasında işte vuruldular süsü verilerek bu engelleri temizleyebilirsiniz. Şimdi bu tespitlidir bizde.
Agit arkadaşın 86’daki şahadetini ele alırsak, o tarihten itibaren güya bunlar böyle bir grup oluşturuyorlar, yani “kötülüklerin iktidarı” Biz bunlara “avare–asi çete” diyorduk, yabancı değildik. Ve bunlar, ki kardeşi vardır bu Şahin Baliç diye birisi vardı, suçsuz yere daha saflara katılmadan, bir hiç uğruna bir sürü köylüyü öldürebiliyor. Bilmem sobalarından içeriye patlayıcı atıp bir aileyi öldürebiliyor. Şimdi böyle özellikleri olan bir kişiydi bu Kör Cemal. Bu Eruh–Siirt arasında yolları kesen; hırsızlıkla, talanla bilinen o eşkıyalar vardı. Ona benzer bir tip.
Şemdin denileni bizzat dinlediniz. Babasını vuran, sözde öyle şeyler… Bir de Hogır vardı, kadın çocuk demeden, koruculara karşı mücadele eden bir tipti. Bunlar böyle, büyük bir terör estirdiler. Tüm partiyi gerçekten bu konuda büyük zorluklarla karşı karşıya bıraktılar. Agit arkadaşın şahadeti, düşünüldüğünde, bu çetenin marifeti oluyor. Şimdi tabii bunun yeni birlikleri vardır. KDP’ye dayalı, MİT’in, Jandarma’nın oluşturduğu bir grup vardı orada. O gruptan birisi Agit’in şahadetiyle birlikte bizim yanımıza kadar geldi. Halen bizim için kuşkuludur. Mesela Bekaa’ya gelip de öylesi bir eylemi bize karşı geliştirmek istiyordu. Ferhan diye bir tipti. O da sonradan intihar etti. Yani bizim ondan çıkarttığımız sonuç şuydu: Agit’in şahadetiyle birlikte böyle bir tasfiye geliştirmek istiyorlar. Yani böyle kuşkulu bir gelişmeyi, Botan’a girdiğimizde, Botan’da böyle hareketi geliştirmeye çalıştığımız süreçte. Anlamaya çalışılıyorduk.
Daha sonra bu Kör Cemal denilen kişi, daha somut olarak şöyle diyor: Lamia arkadaşımızın güya Erdal Mustafa Yöndem’le duygusal ilişkisi vardı. Erdal Mustafa Yöndem, Agit’ten sonra Botan’da en değerli gerilla komutanı olarak bildiğimiz; Agit’ten sonra, gerçekten komutayı en iyi götüren arkadaşımızdı. Kör Cemal yanında bir de Fevzi ismi halen aklımızda, diyor ki: Çarpışma esnasında yapabilirsiniz –ki Erdal arkadaşımızın şahadeti de bir tek kurşunla arkadan geliyor– şimdi onu araştırdığımızda o kuşkulu bir biçimdedir. Lamia arkadaşı Kör Cemal denilen kişi de yargılıyor. Benim gerçekten bundan haberim yoktu. Şimdi bu adamlar sözde iktidarı ele geçirmişler, aydınları tasfiye denilen hikaye… Agitler, Mustafa Yöndem gidiyor. Lamia da aydın idi ve cesaretli, fedakardı, mücadeleden kaçacak yanı yoktu. Ve o zorluklara katlanmıştı, sonuna kadar yürüyordu. Bizim yanımızda da kalmıştı. Ülkeyi boydan boya dolaşmışta. Bu kesim, bu çete dediğimiz kesim, şimdi genelde bu aydınları sözüm ona tasfiye ederken, bunu da bir engel olarak görüyorlar. Gerçekten aydındır, harekete Avrupa’dan ilk katılan birisidir. Bunu çekemedikleri açıktır.
– Sn. Öcalan, bütün bu söylediklerinizi daha önce söylemiştiniz. Bir şey söylemek istiyorum. İsmini verdiğiniz çeteyi, hareketi ele geçirmek isteyenleri neden anında tasfiye edemediniz. Elinizde olanak mı yoktu?
– Şimdi tasfiye edildiler. Bu Kör Cemal denilen kişi, 88’de tasfiye edilmiştir. Yargılanmıştır. Son seferinde kaçarken vuruluyor. Cezalandırılması öyledir. Hogır biliyorsunuz, ben adını vermek istemiyorum o da gereken bir biçimde cezalandırılmıştır. Metin denilen de yargılanmıştır. Şemdin’i de gazetelerin yazdığı gibi, 4 sefer biz yargıladık. Şimdi kusuru da diyor ki: İkinci adam, çok iyi bir reklamla, bunun ikinci adam olduğu, gerillada hesap soranın bu olduğu biçimde de çok yaygın uluslararası alanda da propagandası yapılan bir kişi. Soruşturmalarımızda var. Onları inceleyebilirsiniz de. Gerçekten anında cezalandırılması gereken bir kişiydi, ben daha önce de bir sene önce de “Bizde 4’lü bir çete var” dedim. Bunu cezalandırmamızın nedeni, biraz kamuoyu pişsin. Benim sözüm ona diktatörlüğüme, güya işte çok önemli, ikinci adamları nasıl tasfiye ettiğime dair çok yaygın propaganda var. Kusura bakma, sanırım siz de, belli süreler dahilinde bu propagandanın etkisi altında kaldınız: Benim diktatörlüğüm konusunda. Gerçekten sırf bu yüzden biz bir şey yapmadık. Bu gitmeden önce “Apo kendisine rakip tanımıyor” dedi. Gerçek bu değil ama. Bu Şemdin denilenin olayı izahıdır. Bu içimizde olup biten –sizin çok anlamak istediğiniz– ne yaptıklarına dair, kimliklerinin, kişiliklerinin ne olduğunu daha iyi anlarsınız. Bunun için yaşattık. Çünkü, eleştiriler çok insafsız, ölçüsüz. Nitekim sözüm ona Avrupa’da “Apo muhalefeti alt edemiyor, asıl liderleri tasfiye ediyor” deniliyor. Mesela, bir Çürükkaya vardı. Alsınlar bunu başlarına çalsınlar. Alsınlar bu büyük Kürt liderini, Apo ona Avrupa’da haksızlık yaptı, Apo “diktatörlük” uyguluyor diyenler sahip çıksınlar bakalım. Biraz insan vicdanlı olmalı. Konuşmadan önce biraz incelemek gerekiyor.
Yalnız Lamia değil, mesela İstanbul’dan altın değerinde bir grup öğrenci geldi. Hakkari’de bunları tarıyorlar. Devrede Hogır denen kişi var. Sen ajansın, sen ajansın deyip kurşuna diziyorlar. Böylesi vahim durumlar var.