PKK infazlar -17- Mahmut Bilgili
Avukat Mahmut Bilgili Hollanda’da İnfaz Edildikten Sonra Bir Kanala Atıldı.
Mahmut Bilgili Kürtçü bir avukattı. 12 Eylül 1980 sonrası Av. Şerafettin Kaya’nın öncülük ettiği “Avukatlık bürosu” Bilgili’nin yazanesinde işe başlamıştı. Bu avukatlık burosu başta PKK olmak üzere bir çok Kürt örgütünün davalarına bakıyordu. Mahmut Bilgili’de PKK davasına giren kişilerden biriydi. Bu davalar dolayısıyla PKK taraftarı olmaktan tutuklanarak 5 yıl Diyarbakır cezaevinde yattı. Tahliye olduktan sonra Avrupa’ya çıkan Mahmut Bilgili Avrupa’daki PKK temsilciliğinin almış olduğu infaz kararıyla 1987 yılının Mart ayının başında Hollanda’da yemek masasında boğdurulup, cesedi satırla parçalanıp kanalizasyona atıldı. Cesedi 26 Mart’da Twente kanalında bulundu. O da örgüte göre “ihanet” etmişti. Hem avukatlık hem militanlık yapan Bilgili PKK yasalarına göre ölümü çoktan hak etmişti. Eski PKK’lı Selim Çürükkaya PKK tarafından infaz edilen Mahmut Bilgili’yle ilgili şunları anlatıyor:
Mahsum Korkmaz Akademi’sinden ayrılıp Almanya’ya gitmeden önce arkadaşım Hasan Serik, Hollanda’da Ulu Önderimizin emriyle öldürülen ve cesedi bir Kanal’da bulunan Avukat Mahmut Bilgili’nin esi olan kız kardeşinin; Almanya’da ki Telefon numarasını vermiş, “Gittiğinde bir görüş” demişti.
Görüşmedim Hasan! Telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı yırtıp attım. O numara cebimde bir suç aleti gibiydi. Defterimin içindeki kağıda her baktığımda telefon numarası yerine, Av. Mahmut’u görüyordum. Gidip karısıyla ne konuşacaktım? “Eş’ini çok iyi tanıyordum, Avukatlık diplomasını alır almaz bizim davalara bakmak için Ankara’dan Diyarbakır’a geldi. Ofis semtin de bir apartman dairesinde kalıyordu, biz de arandığımız için onunla kalırdık. Her şeyini bizimle paylaşır, hem avukatlık hem militanlık yapardı. 12 Eylül Faşizm’i onu da tutukladı. 1984 barikat direnişinde 30. koğuşta birlikte idik, boyun eğmiyor, “Yaşasın Bağımsızlık ve Özgürlük” diye bağırıyordu. Çok kararlı bir arkadaştı fakat neden öldürüldüğünü bilmiyorum mu diyecektim? Bunu diyemezdim! Deseydim bile bacın, kocasının neden öldürüldüğünü anlatırdı bana. O zaman başım eğik olurdu bacının karşısında, zaten Mahmut’un karşısında hepimizin başı eğikti, birde bacının karşısında başımın eğik olmasını istemezdim.
40 yıldır Kürtçü hareket içerisinde yer alan Rızgari grubunun önde gelen isimlerinden Mümtaz Kotan yakın arkadaşı ve dostu Mahmut Bilgili’nin PKK tarafından nasıl infaz edildiğini “Yenilginin İzdüşümleri” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
Mahmut Bilgili avukattı, Av. Ş. Kaya’nın öncülük ettiği “Avukatlık Bürosu” onun yazıhanesinde işe başlamıştı. Daha önce PKK davalarına giren Bilgili Diyarbakır Avukatlık Bürosu’nun kuruluşu döneminde ayrım gözetmeksizin tüm siyasi davaları katılmış, ortak bazı avukatlarla çalışmış, çabalamıştı. Değerli bir insan ve iyi bir devrimciydi. Gözaltına alındı, işkence gördü, sinmedi. Diyarbakır Zindanında 6 ay hücrede direnmiştir. Daha sonra Avrupa’ya çıkmıştı. Fransa’da iken bizimle ilişki kurdu ve “hayatının tehlikede” olduğunu söyledi. “Yerine getiremeyeceği öneriler” nedeniyle Fransa’yı terk etmek zorunda olduğunu açıkladı. Biz de arkadaşlarımızın yardımları ile onu ilk elden Hollanda’ya çıkardık. Bir eve yerleştirdik. Kendisi ile Hollanda da uzunca görüştüm.
Ve ev sahibi arkadaşa tembihlerde bulunduk, dikkat etmesini söyledik. Olanaklar elverdiği zaman başka bir alana çıkarmayı ve ona yardım etmeyi düşünüyorduk. Mahmut’u evine koyduğumuz arkadaş pek “tembihten” anlamaz ama, o aşamada mecburduk, başka çözüm olanaklarımız yoktu. Mahmut bizim yanımıza gelmek istiyordu. .
Hollanda’dan ayrıldık kısa bir süre sonra İsveç’te bulunduğum sırada Mahmut’ un boğdurulup kanala atıldığını, cesedinin polis tarafından bulunduğunu öğrendik. Ceset zor teşhis edilmişti. Polis katili arıyordu. Bu habere ben de diğer arkadaşlarım da haddinden fazla üzülmüştük Eğer Hollanda’da kalabilseydik, belki Mahmut’un durumunu kısa sürede çözebilirdik, yapamamıştık.
Bu olaylar sırasında Av. Hüseyin Yıldırım PKK’nın Avrupa sorumlusudur. En üst düzeyde yetkilidir. Mahmut’un öldürülmesi olayı ile ilgili haberi olup olmadığı konusunda bir açıklama yapmadı. Şimdi de olsa, bu konuda mutlaka bir açıklık getirmelidir ve özeleştiri de yapmalıdır. Çünkü, daha sonra yakalanan katil ben “emri Hüseyin Yıldırım’dan aldım” demektedir. Eğer böyle değilse, onun sorumlu olduğu dönemde böylesi emirleri kim vermiştir?
Yalnız bu olay ile ilgili değil, birçok nedenden Hüseyin Yıldırım’la çok görüşmek istedim, bir türlü “mümkün” olmadı. Hüseyin, bizi aşağılayan, kendisine zorla yazdırılmış metinlere sahip çıkma yerine en başta üzerinde ağır bir şaibe olarak duran bu olayı aydınlatmalıydı. Zaten Öcalan tarafından aforoz edilmiş, hainler listesinin başına oturtulmuş, hatta edindiğimiz bilgiler çerçevesinde fiziki imha edilmesi bile söz konusu. Ve muhalefet de yaptı, yapıyor. Neden bunları açıklamıyor, anlayamadım.
Mahmut Bilgili bu duruma neden düştü ve düşürüldü?
Bana ve bir arkadaşa özel olarak Mahmut’un yaptığı belirleme şudur: “Apo beni aşağıya çağırıyor. Özellikle benden bazı kişileri suçlayacak bir kitap yazmamı istiyor. Diyarbakır Zindanı ile ilgili yazılacak bu kitapta (biz tabi baş köşedeyiz) yenilgi ve bir takım olaylar ört bas edilecek, provokasyon, itiraflar, ajanlıklar vb. ortadan kaldırılacak, kahramanlık edebiyatı ile suç başkalarına atılacak vb.”
Bu anda bunu belgelemek ve başka türlü ispatlamak olanağımız yok. Ben de R. Arslan da hayattayız, şahsen ben bu konuda tanıklık ediyorum. Eğer Hüseyin Yıldırım’ın kitabını iyi değerlendirir ve kendiside bu kitabı yazmadığını açıklayabilirse belki tarihsel bir olgu ortaya çıkabilir ve anlaşılabilir.
Her şeye rağmen Mahmut ne aşağı gitti ne de istenilen suçlamaları içeren bir kitap yazdı. Ama, hayatı ile bunu ödediğini söyleyebiliriz. Süreçte Mahmut gibi başına böylesi belalar gelen çok sayıda PKKlı var.