PKK İnfazlar -24- Şahin Dönmez’in İnfazı
PKK İnfazlar -24- Şahin Dönmez’in İnfazı
PKK’nın Kurucularından MK Üyesi Şahin Dönmez’in İnfazı
PKK’nın kurucularından ve ilk MK üyelerinden Şahin Dönmez 3 Nisan 1990 yılında İstanbul, Küçükçekmeçe’deki nalburiye dükkanında iki silahlı PKK infaz timi tarafından öldürüldü. Cinayetti PKK adına “Kürdistan Gerilla Grubu” üstlendi. PKK adına gazeteleri arayan bir kişi “Hain itirafçı Şahin Dönmez’i öldürdük” diyordu.
Şahin Dönmez, gençlik yıllarından itibaren “Apocular” olarak adlandırılan örgütün içerisinde yer almış, Öcalan’ın “sağ kolu” olmuştur. Örgüt içinde Öcalan’dan sonra gelen isimdi. Genel örgütlenme komitesi üyesi olarak, PKK’nın bütün faaliyetlerinin merkezindeki kilit adamdı. Başta Elazığ olmak üzere, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki, PKK’nın birçok eylemlerinde başı çeken isimdi.
PKK’nın sadece güvenlik kuvvetleriyle değil, bölgede hakimiyet mücadelesine girdiği Türk ve Kürt soluna mensup gruplarla olan çatışmalarında hep ön saflarda yer almıştır. Birçok Türk ve Kürt solcusunun PKK tarafından öldürülme ve yaralanma olayında, emri veren yöneticidir.
1979’un Mayısından itibaren PKK’ya yönelik operasyonlarda yakalanan yöneticilerden biri Şahin Dönmez’di. Dönmez, yakalanmasıyla beraber yapılan sorgulamasında, çözülmüş, verdiği bilgiler doğrultusunda birçok PKK militanının yakalanmasına sebep olmuştur. Meşhur “Elazığ tutuklamaları” Dönmez’le beraber başlamıştır. Dönmez’in ifadeleriyle PKK’da çözülmeler ve kaçışlar başlamıştır.
Hacettepe Üniversitesi filoloji bölümü öğrencisi ve Zaza olan Dönmez, yakalandığı tarihe kadar Apo’nun gözbebeğiydi. Daha sonra ise, baş düşmanı olacaktı. Şahin Dönmez’in itiraflarıyla, güvenlik kuvvetleri bir dizi operasyon başlatmıştı. Abdullah Öcalan, bu operasyonlar sırasında Diyarbakır’daydı. Herkesin evleri basılıp, birer birer yakalanırken, Abdullah Öcalan, evde yakalanmaktan son anda kurtulmuştu. Bu da Şahin Dönmez’den önce PKK’da başlayan ama fazla dillendirilemeyen “Apo MİT” ilişkisini tekrar gündeme getiriyordu. Apo’nun “MİT ajanı” dediği “Pilot” Necati Kaya ile o günlerde olan ilişkisi ve istihbarat elemanlarının vasıtasıyla kendisine kadar ulaştırılan bilgi neticesinde yakalanamayışı, Öcalan’ın ta o günlerde devletin bazı kurumlarıyla olan ilişkisini ve korunmasını ortaya koyması açısından da önemlidir.
Şahin Dönmez, 12 Eylül öncesi bulundukları cezaevlerini örgütün bir “eğitim üssü” haline getiren, burada dergi çıkartan, teorik ve pratik eğitimler yapan militanlarını her türlü zorluklara karşı direnmeye alıştıran yöntemlerle faaliyetlerini sürdüren, PKK’nın 12 Eylül sonrası talimatlarına karşı çıkmış, direnmeye çalışan PKK militanların üzerinde eski bir MK üyesi olarak ağırlığını koymuş, örgütte çözülmelere yol açmış, birçok militanın kendisi gibi PKK itirafçısı olmasını sağlamıştır.
Şahin Dönmez 12 Eylül sonrası cezaevlerinde “Genç Kemalistler Birliği” adıyla kendisiyle birlikte hareket eden PKK itirafçılarıyla yeni bir yapılanmaya gitmiş, geçmişini kökten reddederek günahlarından arınmaya çalışmıştır. Başta Elazığ Cezaevi olmak üzere birçok cezaevlerine cezaevi idaresi vasıtasıyla bildiriler göndererek PKK’dan militanları koparmaya çalışmıştır. Dönmez yayınlamış olduğu bildiride ve mahkemede “Öcalan’ın bir hain olduğunu, dışarıdan yönlendirildiğini, birçok kanlı cinayetin ve eylemlerin sorumlusu olduğunu, sol içi çatışmalarda PKK tarafından öldürülen devrimcilerin katilinin de Abdullah Öcalan olduğunu” söylemiştir. Şahin Dönmez’in itirafları, yurtdışından örgütü yönlendirmeye çalışan Abdullah Öcalan’ı ve kanlı terör örgütünü rahatsız etmiş ve tepkisine sebep olmuştur. PKK’nın Almanya’da yayınlamış olduğu “Serxwebun” dergisinde Şahin Dönmez ile ilgili birçok yazılar yayınlanmış hakkında ölüm emri verilmiştir.
Şahin Dönmez’in PKK’ya göre teslimiyetçi tavrı, örgüt nezdinde onun hakkında “hain” suçlamasına sebep olmuş ve onun “nerede nasıl olursa olsun” öldürülme kararı alınmıştır.
Dönmez, “itirafçılık yasası”ndan faydalanarak cezaevinden tahliye olmuş, devlet tarafından iş güç sağlanmasına ve saklanmasına rağmen, örgüt tarafından PKK eylemlerinin arttırıldığı ve provokasyonların başladığı bir dönemde 3 Nisan 1990’da İstanbul’da öldürülmüştür.
Şahin Dönmez: “Apo Aslında Korkağın ve Ödleğin Biriydi.”
PKK’nın kurucularından ve MK üyelerinden Şahin Dönmez örgütle bağlarını kopardıktan sonra lideri Öcalan ve eski yol arkadaşlarına savaş ilan etti. Cezaevinde PKK davasından tutuklu militanların bir çoğunu da safına çeken Şahin Dönmez, Öcalan’la ilgili şunları söylüyor:
Apo aslında bir lider değildi. Onu büyüten ve güç haline getiren bizlerdik. Biz olmasak Apo hiçbir şeydi. Apo korkağı her zaman kendisini düşünür, MK toplantılarında ben olmasam siz ne yapabilir siniz? Benim varlığım önde gelir. Derdi. Apo kalleşti. Bu örgütün lideriydi ama tek bir eylemi yoktur. Biz Ankara’dayken örgütün ilk yıllarında ne zaman bir kitle eylemi olsa, kalleş Apo ön saflardaydı. Ama, ne zaman polisle karşı karşıya gelinse, derhal ortadan kaybolurdu. Kaçardı. Zira çok korkaktır. O, kararlarının uygulanmasında bizi kullanmıştır. Demokrat bir kişiliği yoktu. Örgüt içinde gelişen bir muhalefette ajan damgası vurur ve tasfiye ederdi. Şimdi de böyle oluyor.
PKK’lı bir militan anlatıyor: “Şahin, Öcalan’ın Gözbebeğiydi”
Şahin Dönmez’le ilgili onu yakinen tanıyan, eski bir PKK mensubu, hakkında bir anısını şöyle anlatıyor:
Yeri gelmişken Şahin Dönmez’le ilgili anlatılan bir anıyı aktarmak istiyorum: ‘Bu hareketin en zayıf karakterli, ama en konuşkan tiplerinden biri olarak dikkati çeken Şahin, Öcalan’ın o sıralar gözbebeği idi. şahin, 1978 yılında Ağrı bölgesinde meydana gelen olaylarla ilgili araştırma yapmaya geldiğinde ortada bir ajanın olduğunu, bunu bir örnek teşkil etmesi bakımından ailesiyle, çocuklarıyla birlikte kurşuna dizmek gerektiğini ve bunun bir parti kararı olduğunu açıkladı. Şahin’in böylesine kapsamlı bir eylem için tek başına karar alması beklenemezdi. O günlerde en yakın olduğu kişi Öcalan’dı. Bu eylemin yapılmak istendiği Ağrı bölgesi yurtsever hareketin yeni geliştiği bir bölgeydi. Özgürlük Yolu taraftarı Urfan Alparslan bağımsız olarak katıldığı Belediye seçimlerini kazanarak bu gelişmeleri somutluyordu. Oysa PKK, demokratik bilinci geliştiren bu tür çalışmaları kendisi açısından sakıncalı bularak, engellemeye çalışıyordu. Bölgedeki denetimi ele geçirmek için komplo ve terör mekanizması devreye kondu. Ortada hiçbir geçerli neden yokken, Özgürlük Yolu sempatizanı Mustafa Çamlıbel, Doğubeyazıt’ta öldürüldü. Bizler de bu olaya tepki gösterdik. Olayı büyütmemek için, yapılanın hatalı bir davranış olduğunu, olayın gerisinde yatan komplo teorilerini – anlamadan, söylemeye çalıştık. Kendi içlerinden de gelen tepkiler tavır olarak üstlenemediler. Lümpen olduğu ve karışıklık çıkardığı için böyle bir olayın meydana geldiğini söylemek zorunda kaldılar. Ne var ki kana doyulmadığı, yapılan eylemlerin bilinçli olduğu aradan çok fazla zaman geçmeden Şahin tarafından seçilen yeni hedefin belirmesiyle ortaya çıktı: Benim okul nöbetimde, bayrak indirme ve Mustafa Kemal’in dövizini taşıyan bir camın kırılma nedeni hiçbir gerekçe yokken başka bir öğretmenin üzerine yıkıldı. Bu olay bana karşı yapılmış bir komploydu. Ama suçlu erken bulundu! Bu kez suçlu olarak seçtikleri hedef, kendi sempatizanları olan bir öğretmendi. Bu insanın tek suçu Halkın Kurtuluşu örgütünden bize gelmesiydi. Bu da kuşkular için yeterliydi. Oysa bu kişinin olayla hiçbir ilgisi yoktu. Sadece birkaç öğrencinin bir yönlü tartışmasına tanık olmuştu. Dikkat edilmesi gereken esas yön ise Pilot’un Ağrı’da bulunduğu sıralarda zaman zaman okula gelip rasgele öğrenci grupları arasında görülmesiydi. Olay bu yönüyle hiçbir zaman dikkate alınmadı. Pilot yine gözlerden ve şüphelerden uzaktı. Gösterdiğimiz tepkiler sonucu Şahin amacına ulaşamadı. Burada dikkatimi çeken gariplik, ünlü Pilot’un, Şahin ve bölge sorumlusu Mehmet Turan’ın, ulaşım imkanlarını sağlamasıydı. Daha trajikomik olan yan ise, Pilot Necati’yi bölgede denetlemek için görevlendirilen PKK MK yedek üyesi ve Ağrı Bölge sorumlusu Mehmet Turan’ın, 1979 yılı sonunda ajan olduğu gerekçesiyle Mardin’de öldürülmesiydi. Ortada kendisine dokunulmayan açık bir ajan varken, neden Mehmet Turan’ın hedef olarak seçildiği hala belli değildir. Mehmet Turan, hem Mustafa Çamlıbel olayının hem de Şahin Dönmez’in bütün gayretlerine karşın gerçekleştirilemeyen eylemin yakın tanığı olması bakımından da önem kazanmaktadır. Şahin’in getirdiği öneriye onun karşı çıktığını duymadık ama tedirginlik gösterdiği her halinden belliydi. Diğer taraftan eğer Pilot, devletin PKK üzerine ya da Öcalan üzerine gitmemesi için supap görevi olacak kadar önemde görülüyorsa, teorik birikimi ve kapasitesiyle, Pilot ile ölçülemeyecek yetenekte olan, PKK’nın ilk MK yedek üyeliğine kadar giren Mehmet Turan’ın öldürülmesi karşısında devletin çok sert bir tepki göstermesi gerekirdi. Bunun dışında zaten uydurma ajan hikayeleriyle suçsuz insanların öldürülüp, sonra propaganda malzemesi yapılması, PKK’nın şiddet temelinde gelişmesini sağlayan bir komplo metodu olarak kabul görmüştü. Bu tür olayları kadrolar üzerinde bir güç gösterisi, halk üzerinde de baskı unsuru olarak kullanıyorlardı. Acemilik yıllarına ait bu uygulamalardan biri, aynı yıl Kars ilinde denenmiş, yapılan eyleme sahip çıkma cesareti gösterilemediğinden bu kişiyi faşistlerin vurduğu söylenmişti. Ve bu sloganlar altında suçsuz genç toprağa verildi. Bütün bunlar rasgele kişilerin uygulamaya koyduğu parti çalışma metodu değil, tamamıyla kaynağını Öcalan’dan alan ‘Apocu taktikler’in bir sonucuydu.
Abdullah Öcalan: “Şahin Dönmez, Devrimciliğin ve Karşı Devrimciliğin İç İçe Yaşadığı Bir Kişiliğe Sahipti”
PKK lideri Öcalan, PKK içindeki muhalif hareketleri, kişileri ve siyasi tavırları anlattığı “Tasfiyeciliğin Tasfiyesi” adlı kitabında, Şahin Dönmez olayına da değinir. “Kaçış, Teslimiyet ve Parti Düşmanlığı” başlıklı bölümde; Şahin Dönmez’in tutuklanmasından ve örgüte verdiği zarardan bahsederek, Dönmez’i karşı devrimci bir hain olarak nitelendirmiştir. Öcalan, şunları söylüyor:
Partimizin yaşadığı ağır baskı yıllarında, Şahin Dönmez’in tutuklanmasını anımsamak gerekir. Şahin, teslimiyetin kişiyi nasıl bir parti düşmanlığına götürdüğünü ortaya koyan karakteristik bir tiptir. Geçmişte parti içinde belli “hizmetleri” olan, ama hiçbir zaman marksistleşememiş bu unsur nasıl bir kişiliğe sahipti? Onun aşırı hırsa varan kariyerist ve kompleksli bir kişiliği vardır. Toplumda düzenden hoşnut olmayan lümpen kişileri göz önüne getirelim. Bu kişiler devrimci de, karşıdevrimci de olabilirler. Şahin de devrimciliğin ve karşı devrimciliğin iç içe yaşadığı bir kişiliğe sahip olduğunu ortaya koydu. Cezaevine düşmesiyle birlikte devrim yönündeki tutkuları imkansızlaştıkça, hızla karşıdevrimciliğe yöneldi. Teslimiyetin ve düşmanla uzlaşmanın sonu işte buydu.
Aynı kitabın “Süreç içinde faaliyetlerinin gelişimi” başlıklı bölümde, Şahin Dönmez olayına devam ederek, şunları söylüyor:
Anımsanacağı gibi, 1979’da Elazığ tutuklanmaları olmuştu. Bu tutuklanmalar sırasında Şahin Dönmez de yakalanmış ve hiçbir direnme göstermeksizin en alçakça biçimde düşmana teslim olma yolunu seçmişti. Şahin olayı ve teslimiyetinin ardından, devrimci hareket bu teslimiyetin sonuçlarını bertaraf etmek için, bu zeminde direnişin yükseltilmesi gerektiği kanısındaydı. Parti, Şahin’in ihanetinin kitleler üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi kırmak ve teslimiyet tavrına direniş eylemleriyle yanıt vermek gerektiği ve bunun zorunlu olduğu inancındaydı.
İçerde Şahin Dönmez’in teslimiyetçi tavrı ile dışardan verilen direnmeme emri birleşince, Elazığ Cezaevinde bilinen durum ortaya çıktı. Partileşme tarihimizde ciddi bir tehlike arz eden bu durum büyük değerlerin yitirilmesine yol açtı.