PKK–VEJİN (DİRİLİŞ) ÇATIŞMASI
PKK lideri Öcalan, örgüt içindeki konumunu adeta putlaştırmak için militanlar üzerinde psikolojik baskı kuruyordu. Özellikle cezaevi çıkışlı PKKlılar üzerinde bunu daha da yoğunlaştırmıştı. Öcalan bu doğrultuda “Önderlik konumu” adı altında tek kişinin sınırsızca yetkilerle donatıldığı totaliter bir örgüt yapısını kurdu. “Apocu ruh”, “Apocu kadro” tanımlamalarıyla, militanlarını “Apoculaştırdı.” Zaten feodal bir yapıya sahip, hiçbir siyasi ve kültürel yapısı olmayan, adeta her biri “Neçeyafleşme” özelliklerini üzerinde taşıyan militanlar güruhu, Apo’ya bağlanmakta zorluk çekmeyeceklerdi.
Kadro seçiminde tek seçici kendisi olan Öcalan, hapishane pratiğinden gelen militanlara karşı oldukça dikkatlidir. Her biri uzun yıllar cezaevinde yatan örgüt mensuplarının, kendisine karşı herhangi bir siyasi komplo ve faaliyete girişmemesi için onlar üzerinde özellikle bir çalışma yürütmüştür. Hapishanelerde “direnerek” PKK’nın büyümesine ve gelişmesine etki eden militanlar, cezaevinden tahliye olduktan sonra, Apo’dan ve örgütten büyük bir ilgili ve alaka beklerken tam tersi bir tavırla karşılaşmışlardır. Cezaevinde yatarken “zindan kahramanları” ilan edilenler, çıktıktan sonra “psikolojileri bozulmuştur” denilerek, örgüt tarafından kontrol altına alınmak için “zindan çözümlemeleri” adı altında tasfiye edilmeye çalışılmıştır.
Cezaevlerinden tahliye olduktan sonra, her biri soluğu “tapındıkları”, “öykündükleri” Apo’nun yanında Bekaa’daki örgüt kampında almak için, büyük bir maceraya girişen zindandan çıkan PKK’lıları büyük bir hayal kırıklığı ve onun ötesinde korkunç ölümler ve acılar bekliyordu. Ağustos 1991’de yapılan “zindan konferansı”nda birçok militana “cezaevi direnişlerinde niçin ölmedikleri”, “niçin ölmek için gereken tavrı göstermedikleri”, “ölüme yatmayı neden denemedikleri” vb. sorularla sorgudan geçirileceklerdi.
PKK’nın örgüt mensuplarına uyguladığı baskılar sonucunda; bir örgüt mensubu öldürülmüştür. Bunlardan biri de, 1988 yılında cezaevinden tahliye olan, daha sonra soluğu Apo’nun yanında alan, aradan bir süre geçtikten sonra Suriye’nin Kamışlı kentinde öldürülen Mehmet Şener’dir.
PKK 26–31 Aralık 1990 tarihleri arasında Kuzey Irak’taki Haftanin kampında yapacağı 4. Kongreye hazırlık olması için Türkiye içinde 2. konferans adı altında bir toplantı yapmayı kararlaştırmıştı. Fakat PKK bu konferansını Türkiye sınırları içinde yapamadı. 4–13 Mayıs 1990 tarihleri arasında Lübbnan’ın Bekaa vadisindeki örgüt kampında gerçekleştirdi. Konferansta Abdullah Öcalan PKK kadrolarını her kongrelerinde olduğu gibi sert bir şekilde eleştirerek istediklerini yapmamakla, örgütün önlerine koyduğu talimatları yerine getirmemekle suçluyordu. Öcalan daha da ileri giderek PKK içinde “önderliğe karşı çıkan, ilkel milliyetçi ajan provokatörler” olduğunu ileri sürerek geçmişte muhaliflere yapılan infazların yeni dönemde de devam edeceğinin ipuçlarını veriyordu. Bu PKK’nın 4. Kongresinden sonra net bir şekilde görülecekti. Nasıl mı?
Örgüt kuruluşunda yer alan, 12 Eylül döneminde yakalanan ve 1988 yılında cezaevinden tahliye olup, yurt dışına çıkan, PKK’nın önemli isimlerinden Mehmet Cahit Şener (kod Ahmet), Cihangir Hazır (kod Sarı Baran) ve Abdurrahman Kayıkçı (kod Faik), örgüt içi ayrılığa düşmeden evvel, Apo’nun emriyle 4. Kongre Hazırlık Komitesi’ni oluşturmak için Kuzey Irak’ta çalışmalar yapmışlardı.
4. Kongre’nin “kurtarılmış bölge” dedikleri Botan eyaletinde yapılacağı ve bu kongreye Öcalan’ın da Bekaa’dan gelerek katılacağını; 4. Kongre’nin 1986 yazında yapılan 3. Kongre’de alınan karar gereği, bu kongrenin, PKK’nın “Türkiye Kürdistan’ındaki savaşı yoğunlaştırmasının ve silahlı halk ayaklanmasının kıvılcımı olacağını” kadrolara iletiyorlardı.
Apo’nun geleceği söylenen 4. Kongre, Kuzey Irak’ta Haftanin adı verilen kampta Apo’suz yapılır. Apo, bu kongreye, korktuğundan gelememişti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk istihbarat servislerinin kongrenin yerini tespit ederek, kendisine karşı bir imha hareketinde bulunacağından çekinmişti.
Kongrenin divan başkanlığını, Apo’nun infaz emriyle bir süre sonra öldürülecek olan Mehmet Şener yapacaktı. Şener’in ölümüne yol açan tavırları, bu kongrede ortaya çıkmıştı. Apo’nun katılmadığı kongrede Şener, “Öcalan’ı ve PKK’nın örgüt yapısını” sert bir şekilde eleştiriyor; “PKK’da demokratik merkeziyetçilik yoktur. Tek şef, tek lider anlayışı yanlıştır” diyordu. Şener daha da ileri giderek “Öcalan’ı Irak ve Suriye istihbaratıyla içli dışlı olmakla” itham ediyor ve sorguluyordu. Kongrenin sonucunda, örgüt içindeki Apo’nun “emir erleri”, Şener’in kendisine ve örgüte karşı yöneltmiş olduğu eleştirileri Apo’ya iletmişlerdi. Apo’nun talimatıyla PKK MK üyesi Cemil Bayık, Mehmet Cahit Şener ile kod adı Sarı Baran olan Cihangir Hazır’ı tutuklatır. Apo’nun emriyle örgüt içinde kendisine karşı olanları “tasfiye” ve “temizlemek” amacıyla kurdurduğu HPP “Heza Parastına Parti Parti Savunma Gücü” cellat grubu hemen faaliyete geçirilir. Başına da PKK’da önemli görevlerde bulunmuş olan Abdurrahman Kayıkçı tayin edilir.
Bu arada PKK’nın hiç beklemediği bir olay gerçekleşir. HPP’nin başı A. Kayıkçı, örgütün elinde esir olan, öldürülmeyi bekleyen Mehmet Şener ile Cihangir Hazır’ı kaçırarak ölümden kurtarır. Bu üçlü grup, 1991 yılı içinde PKK–VEJİN “Diriliş” örgütünü kurarlar. Ardından bir bildiri yayınlayarak, PKK’ya ve Öcalan’a karşı şiddetli bir kampanya başlatırlar.