PKK’nın Dersim Sınavı
MÜCADELE (Devrimci Sol Taraftarı):
“PKK’nın Dersim sınavı”
Ülkemiz solu, bugün önemli bir sınavla karşı karşıyadır. Bu sınav Dersim’dedir. Ama etkileri, sonuçları itibarıyla Dersim’le sınırlı değildir.
Olumsuzluklardan korunmak için yaşananlardan ders alınması gerekiyor. Oligarşinin, derinleşen krizine, açmazlarına çözüm bulmak için, sivil faşistlerden kontrgerillaya, ordudan Alevi Sünni çatışmasını körüklemeye kadar, tüm kozlarını devreye soktuğu bir aşamada, mücadelenin ve devrimci, yurtsever örgütlenmelerin sol içi bir çatışmaya tahammülü yoktur. Türkiye solu, şimdi dünden çıkarılan yada hep çıkarıldığı söylenen derslerden bir sınava girecektir.
Oligarşi seksenli yıllar boyunca, “12 Eylül öncesine dönme” demagojisi yapıp durdu. Evren’lerin, Özal’ların 12 Eylül öncesini bir “fobi” haline, “tehdit” unsuru haline dönüştürmesi karşısında, devrimci hareke hiçbir tereddüt duymadan, 12 Eylül öncesini, halklarımızın yükselen mücadelesini, yarattığı değerleri, anti faşist mücadele karşısında verdiği şehitleri onurla savundu. Oligarşinin sözcülerinin işçilere, memurlara hak alma eylemlerinde yönelttiği “12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz?” sorusuna, mücadele edenler cesaretle “evet” yanıtını verdiler. Devrimciler açısından 12 Eylül öncesinin “korkulacak”, geri dönülmek istenmeyecek bir tek yanı vardı; sol için ilişkiler çatışmalar boyutuyla kuşkusuz 12 Eylül öncesinin istenilir olması mümkün değildi.
Dersim’de son bir hafta içinde yaşanan
lar, özellikle PKK açısından bu çağrışımlara yol açmıştır. Başta PKK olmak üzere, tüm devrimciler, yurtseverler bugün bir Dersim sınavıyla karşı karşıyadır. Bu sınav bir yanıyla geçmişten çıkarılan derslerle, bir yanıyla da ülkemiz koşullarının önümüze koyduğu görevlerle, halklarımıza karşı duyulan sorumlulukla aşılacaktır. Dünden gerekli dersin çıkarılamadığı yada bugüne karşı gerekli sorumluluğun duyulmadığı noktada, bu ikisinden birinin bile eksik olduğu noktada, herkes bilmelidir ki, bu sınav aşılamayacaktır.
Sol ve Yurtsever örgütler sırtlarındaki “80 Öncesi” kamburundan kurtulmak zorundadır
Bu sorunu aşmak için tekrar tekrar geriye bakmak gerekiyor. Bugün Dersim’deki gelişmelerin odağında PKK vardır. Ve yayılması, gelişmesi hiç de olasılık dışı olmayan bu çatışmaların belli bir anlayışla bütünleşen bir zemini vardır. Çatışma anlık, yalnızca “belli”, sınırlı bir sorun üzerinde gündeme gelen bir gelişme de değildir. Bu zemin, yurtsever hareketin kendi dışındaki devrimci ve yurtsever yapılara siyaseti yasaklayan anlayışıdır. Bu anlayışın dün olduğu gibi bugün de dolaylı yada açık pek çok işareti söz konusudur.
12 Eylül öncesi açısından ele alındığında, PKK Kürdistan’da sol içi çelişkilerin silahlı çatışmaya dönüşmesinde birinci derecede sorumlu bir yapıdır. 1985’te Devrimci Sol tarafından yayınlanan “Cephe Üzerine” adlı broşürde bu anlayış şöyle eleştirilmişti:
“PKK, Kürdistan’da kendi dışındaki siyasetlerin varlığını kabul etmeyerek, onlar hakkında ya karşı devcrimci yada ‘Türk solu’ gibi değerlendirmelerde bulunmuş, halk safları arasındaki güçleri karşıdevrim saflarında görmüş, halk düşmanlarına uygulanması gereken yöntemleri bu gruplara uygulamış ve egemen güçlerin yararlanabileceği malzemeyi bu güçlere bol bol sunmuştur. ”
PKK 12 Eylül öncesi sol içi çatışmalarda onlarca devrimcinin ölümünün sorumluluğunu taşıyor.
Gelinen noktada, kafalarda uyanan bir soru vardır: PKK, 12 Eylül öncesi sol içi katliamları yeniden mi başlatıyor? Bu katliamlar, bu tavırlar neden? PKK, 1982’de kendisinin içinde yer aldığı ve asıl sorumluluğunu taşıdığı sol içi çatışmalarla ilişkin bir özeleştiri yapmıştır.
O dönemde de belirttik; bu özeleştiri de, DY’de TDKP’ye kadar pek çok grubun sol içi çatışmalara ilişkin yaptığı özeleştiriler gibi yüzeysel, sol içi çatışmaların temelinde yatan mantığı özüne inmeyen, bu mantığı mahkum etmeyen bir özeleştiriydi. Ancak gelinen noktada bu kadarıyla bile bu özeleştirinin samimi olup olmadığı tartışma konusudur. O yüzden, sol içi çatışmaların yaşanmaması isteniyorsa, geçmişin sağlıklı bir eleştiri özeleştirisi yapılıp ders çıkarılması gerekiyor. Diğer sol örgütler gibi PKK da bunun dışında değildir.
Sol içi çatışma anlayışının kökeni kendine ve halka güvensizliktir
Bugün Dersim’de ortaya çıkan ancak Dersim’le sınırlı olmayan ve dün köklü bir biçimde özeleştirisi verilmeyen bu anlayıştır. 13 Temmuz 1993’te Özgür gündem gazetesinde yayınlanan ve Ali Fırat imzasını taşıyan bir yazı, bugünkü gelişmelerin habercisi sayılabilir. Dersim üzerine yazılan bu yazısının sonu Ali Fırat tarafından şöyle bağlanmıştır:
“… Hele sol maskeli bazı şakşakçıların tarihin çarpıtılmasını ısrarla ve hem de sosyalizm adına sürdürmeleri, gerçeğin bu niteliğini değiştirmez. Bu tip sahte solcular Kürdistan halkının tarihsel yazgısı konusunda en suçlu kesimlerdendir. Bunların uzaktan yakından sosyalizmle hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını, bunların sol Kemalistler oldukların ve bu tutumlarında ısrar ederlerse en başta gelen suçlular durumuna düşecekleri iyi bilinmelidir.”
Buradaki nispeten “kapalı” yaklaşım, geçtiğimiz günlerde Ekim 1993 tarihli ile yayınlanan PKK Dersim Eyaleti Askeri Konseyi’nin bir bildirisinde daha açık bir hale dönüştürülüyor ve şöyle deniyor:
“Kendisine ‘sol, ilerici, devrimci, demokrat’ diyeler, Kürdistan’da faaliyet gösteren her güç, PKK ve Kürt halk gerçekliğini kabul etmek zorundadır. Egemenlik sahamızda yürütülecek tüm faaliyetlerden sorumlu tek güç PKK’dır. Diğer güçler alacağı tüm kararlarda partimizi bilgilendirmek ve onay almak durumundadırlar. ”
Bu satırların, bu mantığın sahibi olanların, sol içi çatışmaya karşı olmalarının, bu konuda “özeleştiri” yayınlamalarının, hiçbir anlamı yoktur, olmayacaktır.
Bu anlayışın kökeni, kendine ve halka güvensizliktir, PKK’nın pratiği bunu yadsıyor görünse de, egemen olan bu anlayıştır. Ancak kendine ve halka güvenmeyen bir siyasal yapı, diğer devrimci, yurtsever gruplarla ilişkilerini zor temeline oturtma gereğini duyar.
Açıkçası şudur; PKK Dersim halkını istediğince örgütleyememekte; bundan dolayı şiddete başvurarak herkesi sindirmek istemektedir. Bu, kendi ideolojisine ve halka güvensizlikten başka bir şey değildir. Ancak şurası da unutulmamalıdır. Hangi konumda olursa olsun, hiçbir örgüt kendi kurallarını, düşüncelerini başkalarına zorla kabul ettiremez. Örgüt olduğunu, halk için ölümü göze aldığını söyleyen hiçbir yapı, böylesi bir baskıya boyun eğmez.
“Baskı”yla gelişmeyi teorileştiren bir anlayış kendine her zaman çatışacak birilerini bulabilir. Bugün TDKP ise, yarın başka birileri olabilecektir. Hiç kimseyi bulamasa halka yönelecek, halkla çatışacaktır. Ne yazık ki, bunun sayısız örnekleri vardır.
Yurtsever hareketin Dersim’deki protesto eylemlerini yorumlayışı ve bu protestolara karşı aldığı tavır da bu örneklere bir yenisin kattı. Dersim halkının devrimcilerin öldürülmesini yürüyüşlerle, kepenk ve kontak kapatarak protesto etmesi karşısında, yurtseverlerin yapması gereken bu tavrın siyasal anlamını, düşünmek olmalıydı. Ancak öyle olmadı. PKK Dersim’de yayınladığı yeni bir açıklamayla soldan can alan “şiddet”ini bu kez halka yöneltti:
“iznimiz ve onayımız dışında kepenk ve kontak kapatmak suçtur ve bu suça bulaşanlar cezalarını çekeceklerdir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, kontak ve kepenkleri kapatanların tümünü biliyor ve elebaşlarını tanıyoruz. Bunlar en sert şekilde cezalandırılacaklardır. ”
PKK, Dersim halkının tavrını, tepkisini iyi değerlendirmek zorundadır. PKK devrimcilere, ilericilere, halka saldırılarına derhal son vermelidir. Yurtseverler de iyi biliyor ki, bu açıklamayla “cezalandırılmak” istenen halktır. Devrimci, yurtsever örgütlerin kadroları, savaşçılarıdır”