PKK’yı uyarıyoruz!
PKK, TKP/ML TİKKO taraftarı Kahraman ailesinin üç ferdi Veli, Zeynep ve Meral Kahraman’ı Çemişkezek’in Doğan Köyünde Kurşuna dizdi.
TKP/ML TİKKO: “PKK’yı Uyarıyoruz”
PKK 30 Eylül 1993’de Tekoşin’in önde gelen liderlerinden Kamer Özkan’ı ve 9 Ekim’de 4 TDKP militanını öldürdükten sonra Çemişkezek’in Doğan Köyünde ARGK’ye katmak istedikleri bir TİKKO militanının buna karşı çıkarak katılmaması üzerine ailesinden 3 kişiyi öldürmüşlerdir. Olayın gelişimi şöyle olmuştu:
Çemişkezek’e bağlı Doğan Köyünde PKK militanları Kahraman ailesinden 5 milyon lira vergi istemesiyle başlayan gelişmeler Kahraman ailesinden üç kişinin öldürülmesiyle sonuçlandı. Kahraman ailesi “partizan taraftarı” olduğu için ilk başta istenen parayı vermeyi reddetti ve bunun için direndi. Bundan dolayı aileden ceza olarak 23 milyon lira para istiyor. Para verilmeyince aileden lise öğretmeni Murat Kahraman kaçırılıyor. Murat dağda üç gün tutuluyor. Bu süre içinde para ödeniyor ancak Murat yine bırakılmıyor. Daha sonra ise ellerinden kaçıyor. Kaçtıktan sonra ailesi gece saat 12.00’ye kadar eve gitmiyor. Kahraman ailesi 9 Ekim gecesi eve döndükten sonra silahlı bir grup köye gelerek aileden Meral Kahraman, Zeynel Kahraman ve Veli Kahraman’ı öldürerek evi ateşe verip geri gidiyorlar.
PKK’nın bu eylemi TKP/ML TİKKO tarafından Ekim 1993 tarihli TKP/ML YDB adlı bir bildiriyle kınanmıştı. TKP/ML TİKKO’nun bildirisinde PKK’nın Tunceli bölgesinde diğer sol örgütlere ve kendilerine karşı uygulamış oldukları şiddetin cevabını en kısa zamanda PKK’ya karşı verecekleri açıklanıyordu. Özgür Gelecek gazetesinin 1–15 Kasım 1993 tarihli 15. sayısında yayınlanan TKP/ML YDB imzalı bildiri aynen şöyleydi:
PKK’yı uyarıyoruz
Dersim’de komünistlerle, devrimcilere ve halka karşı PKK’nın giriştiği eylemler provokatif, karşı devrimci eylemlerdir!
Derhal vazgeçmeye ve halktan özür dilemeye davet ediyoruz!
PKK Dersim’de uzun süredir akıl almaz işler yapıyor. Partimizin kendilerini dostça uyarmasından kısa süre sonra, bu kez işi devrimcileri toplu katliamdan geçirmeye kadar vardırdı. En son 30 Eylül’de Kamer Özkan, onun ardından bazı Eğit–Sen’li öğretmenler 9 Ekim’de 6 TDKP militanı ve son olarak da Çemişgezek’in Doğan Köyünde zorla ARGK’ya katmak istedikleri bir taraftarımızın bulunmaması üzerine ailesinden Veli Kahraman, Zeynep Kahraman ve Meral Kahraman katledilmiştir. Ne yazık ki bu manzara PKK’nın gerici güçlerden çok halkla savaşmaya başladığını gösteriyor!
PKK, Dersim’e daha ilk güçlerini aktardığı zaman Malazgirt’in Bağın köyünde üç aileyi bazı bireylerinin ihbarcılık yaptığı iddiasıyla tümüyle katletmişti. Bu eylemi herkes devletin yaptığını sandı ve PKK uzun süre üstlenmeye cesaret edemedi. Çünkü Dersim halkı iyi bir demokratik ruhla eğitilmiş, büyük çoğunluğu devrime gönül vermiş bir halktır; birilerinin suçundan bütün soyunun sorumlu tutan bir soykırıma asla razı olamazdı! Bu dehşet verici feodal ve burjuva intikam ve kan davası düşüncesi çoktandır Dersim halkının hayatından dışlanmıştır. Ama çok geçmeden bu zalimce eylemi PKK’nın yaptığı ortaya çıktı. Bunu irili ufaklı yenileri izledi. Sivas Katliamından sonra bu kez aynı dehşet verici manzara Erzincan’ın İliç ilçesinin Başbağlar köyünde sergilendi; 28 köylü ayrım gözetilmeksizin katledildi ve köy ateşe verildi. Bunu da uzun süre üslenmeye cesaret edemedi. Herkes bu eylemi de bir kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiğini düşündü. Ama çok geçmeden önce el altından sözde “Sivas katliamının öcünü almak” gerekçesiyle, sonra da açık açık “oradan geçerken pusuya düşürüldükleri” için yaptıklarını söylediler.
Bütün bunlarla birlikte halkı gerçekten haraca kesen bir “vergi” talebi, “zorunlu askerlik” adı altında gençleri dağa kaldırma, eşkıyalık ve zorbalığı, kendi işlerini devrimci örgütlerin sempatizanlarına ve halka zorla yaptırmalar, isteklerine direnen köylülere tokat, dipçik ve küfürle karşılık verme, ulaşım ve iş araçlarının yakılması, zaten boşalmış ıssız topraklardan direnenleri sürgün etme, halkın canına yetmiş ve uzun süredir yakınmalar ayyuka çıkmıştı.
Partimiz 21 yıldır bu halka önderlik yapmaktadır; Dersim halkı haksızlıklara karşı çıkmayı ve zorbalardan hesap sormayı iyi bilmektedir. Hatırlayacağı gibi bu yüzden partimizin önderliğinde kitlelerin önünde PKK’nın temsilcileri ile bütün bu yanlış davranışları üzerinde konuşulmuş ve halkın yakınmalarını sağlamıştır. Doğrudan duymalarını sağlamıştır. Aynı zamanda hemen orada kendilerine eylem birliği teklifi tekrarlanmış ve bu eylem birliğinin genel hatları sunulmuştur. Ama PKK bütün bu dostça istekleri “kendisinden hesap sorulmayacağı” kibiriyle oyalamış, geçiştirmiş ve daha sonra da halka karşı şiddeti akıl almaz bir devrimci katliamı ve gençleri zorla silah altına almaya dönüştürmüştür. 30 Eylül’de “Tekoşin” adlı örgütün önderlerinden Kamer Özkan’ı, peş peşe bazı Eğit–Sen’li öğretmenleri öldürmeye, arkasından Tunceli Belediye Başkanını “hain” ilan ederek öldürülmesini istemeye, 9 Ekim’de ise, 10 TDKP’liyi pusuya düşürerek 6’sını öldürüp, ikisini yaralamaya ve ikisini esir almaya kadar vardırmıştır. İşi partimiz tabanına saldırmaya kadar götürmüş, 20’ye yakın sempatizanımızı dağa kaçırmış, Özgür Gelecek muhabirini kontr–gerilla elemanları gibi kaçırıp tehdit etmiş ve son olarak da bir yoldaşımızı kaçırmaya giderken kendisini bulamayınca Çemişgezek’in Doğan Köyündeki ailesini hunharca katletmiştir. Bütün bunların partimizin yaptığı uyarılardan sonra yoğunluk kazanması anlamlıdır ve adeta meydan okuma tavrıdır. Özellikle son birkaç haftada yapılanlar halka karşı açık bir savaş ilanı ve karşı devrime sayısız nimetler sunan provokasyonlardır. Öylesine ki, devletin karanlık güçleri bundan yararlanarak kaynağı belirsiz pravakatif haberler yaymış PKK adına bildiriler yayınlamış ve PKK’nın başlattığı bu tahrike gerilla kuvvetlerimizi de sürüklemeye çalışmıştır. MİT’in Dersim’de “PKK Dersim Eyaleti Askeri Konseyi” adına “Yurtsever Dersim Halkına; “Sol Maskeli Eşkıyaları yi Tanıyın” başlığıyla dağıttığı söylenen bildiri buna örnektir.
PKK, bunun kendilerine ait olmadığını açıklamıştır, fakat ne yazık ki kendilerine ait ve MİT’in olmayan bildirilerin içeriği de bundan pek farklı değildir. Tek başına bu, PKK’nın giriştiği eylemlerin karşı devrime ne kadar yaradığını göstermeye yetmektedir. Eğer olaylar bu gün daha fazla büyümemişse, bu; partimizin onun önderliğindeki ordumuzun ve bütün örgütlerimizin, provokasyon ve tahriklere karşı uyanık, bilinçli ve yüksek devrimci sorumluluğundan dolayıdır. Bunun bütün devrimci çerçevelerin ve halkımızın çok iyi bilmesi gerekir.
PKK, Dersim’de ve başka yerlerde milliyetçi burjuva politikasını dehşet ve korku salarak halka kabul ettirme çabasındadır. Bu halka söyleyecek şeyleri giderek azalan burjuva düşünce ufku ve politikasının acze düşmesinden başka ne olabilir? Halka kendi düşüncelerini şiddet uygulayarak kabul ettirme noktasına gelen, korku ve dehşete bel bağlayan herkes, ideolojik ve politik iflasın eşiğine geldiğini düşünemiyorsa bataklıkta boğulup yok olmaya razı olmuş demektir? Giderek tıkanan milliyetçi politikaların açmazını emperyalistlerle diplomaside ve devlete uzlaşmada bulmaya çalışan PKK bir yandan da şaşkınlık içinde halka ve devrimcilere saldırmaktadır. Kürt ulusunun gerçek kurtuluşu ve özgürlüğünün en iyi dostları olan komünistlere, devrimcilere ve her şeyden önemlisi Kürt ulusunun sınıf bilinçli, sağlam anti–emperyalist, anti–feodal ve anti–şovenist kesimlerine saldırarak göze girmeye çalışması tam bir gaflettir.