Resneli Niyazi Hürriyet İçin Dağa Çıkıyor
Resneli Niyazi Hürriyet İçin Dağa Çıkıyor
Abdülhamid, hayatı etrafında dönen tehlikeleri böyle cinsi düşünceler ve çocukça tedbirlerle izaleye çalışırken Rumeli’nde başlayan galeyan Abdülhamid’in artık önüne geçemeyeceği bir şiddet ve azametle çoğalmakta devam ediyordu. Paris’teki Terakki ve İttihat Cemiyeti 1908’de ilan-ı Meşrutiyet’e takaddüm eden günlerdeki, vaziyeti şubelerine ve azasına aşağıdaki beyanname ili bildiriyordu.
İcraatınız artık başladı. Tafsilatını – velev nakıs olsa bile – mahalli ve ecnebi gazetelerde tabii okuyorsunuz. Selanik’te Merkez Kumandanı Cemiyetimizin fedaileri marifetiyle yaralandıktan sonra Abdülhamid şiddetle Cemiyetimiz aleyhine yürüdü. Selanik’i ve etrafını hafiyelerle doldurdu. Nazım Bey vakasını tahkik etmek üzere Selanik’e gelen üç Abdülhamid paşası Cemiyetimiz tarafından kovuldu.
Abdülhamid namuslu, fedakar erkan-ı harbiye kumandanlarını, zabitlerini ve paşalarını casusların jurnalları üzerine birer birer avlamağa cüret ettiği için artık sükut edilemezdi. Selanik’e gelen Paşalar kovulduktan sonra Manastır’da da Polis Müfettişi Sami idam edildi. Hükûmet bu idam hadisesi üzerine daha ziyade şiddet göstermeğe başladı. Fakat hükûmete her taraftan lazım gelen mukabelelerde bulunuldu. “Resne” mevkiinde Manastır Avcı Taburu Kolağası Niyazi Bey, iki yüz kişiden mürekkep mücehhez ve mükemmel bir çete teşkiliyle dağa çıktı. Dağa çıkması esbabını bir mektupla Padişah’a bildirdi. Yazdığı mektupta:
“Hürriyet ve adalet namına muharebe ediyorum. Müslüman, Hristiyan cümlesinin müşterek haklarını istihsal edeceğim” dedi
Dedi. Abdülhamid hükûmeti fevkalade dehşeti içinde kaldığından o ahrarın takibine Ferik Şemsi Paşa’yı memur eti. Şemsi Paşa alaylı zabitleri intihap ederek iki taburla hareket eyleyecekti. Fakat postahaneden çıkarken fedailerimiz tarafından atılan kurşunlardan biriyle haki nedamete serildi, beş dakika sonra da öldü.
Eğer bu adam sağ bırakılmış olsaydı, Cemiyetimizin kuvve-i maneviyesi bozulabilirdi. Fakat bu vakanın zuhuru, Yıldız’ı büsbütün korkuttu. Hafiyelerinden ve saadetli beylerinden İkisini Selanik’e gönderdi. Bunlardan birisinin ismi Hacı Hakkı, diğerinin Hacı Osman idi. Cemiyetimizin fedailerinden birisi Hacı Hakkı ile katibi üzerine ateş etti. Katip Şuayip aldığı yaranın tesiriyle öldü. Fakat Hacı Hakkı’ya atılan kurşun maatteessüf namlu içinde kaldığından merkum muvakkat bir zaman için kurtuldu. Bu suikasti Hacı Hakkı kendisiyle beraber gelen diğer hafiye Hacı Osman’a atfetmiş olduğundan Hacı Osman derhal Mabeyin tarafından geri çağrıldı.
Bunları takiben Selanik’te Manastır topçu alaylarının birinde müftü olan Mustafa Efendi hükûmetten aldığı bin kuruşa mukabil hafiyelik ettiğinden İstanbul’a gideceği sırada İstasyon civarında idam edilmiştir.
Sadık Fazıl Paşa namında bir ferik’in Fransız Vapuru’yla İstanbul’a giderken vapurun içinde bir fedai tarafından cerhedildiği bugün ecnebi gazeteler tarafından ilan edildi. Bu hadiseye dair henüz tafsilat alınamamıştır.
Seyfullah Paşa ile damadı Kemal Paşa İşkodra’dan kovuldular. Cemiyetimizin kuvve-i maneviyesi yerindedir. Dahili teşkilatımız o kadar vasi, o kadar kavidir ki, Abdülhamid hükûmeti bu kuvvet karşısında hiçbir şey yapmağa kadir olamayacaktır.
Şayan-ı teşekkürdür ki, ahali ta köylülere varıncaya kadar Cemiyetimizle müştereken hareket ediyor. Rumeli vadilerinde hürriyet ve inkılap şuaları parlıyor. İstanbul hükûmeti bu inkılap hareketini adi bir isyan, Hristiyanlar ve ıslahat aleyhine bir taarruz gibi göstermek istiyor. Bu sayede Avrupalıların müdahalesini celbe çalışmaktan utanıyor.