Rıza Güneşer’in Katili Darbeci İhanet Çetesidir
“Rıza Güneşer’in Katili Darbeci İhanet Çetesidir”
22 Haziran 1993 günü Bedri Yağan taraftarlarının ilk sayısını çıkarttığı Devrimci Çözüm adlı derginin Sultanahmet’teki bürosu silahlı Karataş yanlılarınca basıldı. Dergi binasını basan 2’si kadın 5 kişi dergi sahibi ve Dev–Sol davası avukatlarından Fethiye Pekşen’i bulamayınca içeridekileri önce sopalarla dövdüler, daha sonra yere yatırarak kurşun yağmuruna tuttular. Olay sırasında Özgür Akbulut adlı Yağan taraftarı militan gözünden yaralanarak kör olurken, Erkan Yalçın bacağından, Gülay Kahraman ve Cafer Givilli karnından ağır yaralandı. Dergi Bürosu’nda bulunan bazı sempatizanlarsa hafif şekilde yaralanmışlardı.
Devrimci Çözüm taraftarlarına göre bu saldırının arkasında 12 Temmuz 1992 tarihinden itibaren “Halkın Gücü” dergisini çıkartan Dursun Karataş yanlısı Rıza Güneşer vardı. Rıza Güneşer’in “Darbecilere karşı mücadele ekiplerinin sorumlusu” olduğu Yağancılar tarafından yapılan açıklamalarda dile getirilmişti.
Devrimci Çözüm dergisinin 1 Temmuz 1993 tarihli sayısının başyazısında dergiye yönelik baskına değinilerek “saldırıların kendilerini yıldıramayacağı” yazıyordu.
Yağancılar tarafından hedef gösterilen mutlaka hesap verecektir denilen Rıza Güneşer, Devrimci Çözüm dergisine yönelik saldırılardan sorumlu tutularak Bedri Yağancılar tarafından 14 Temmuz 1993 günü İkitelli’deki bir kahveye düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldü. Güneşer’in vücudundan 28 kurşun çıkmıştı.
Rıza Güneşer’in öldürülmesi Dursun Karataş yanlılarını derinden sarstı. Karataş’ın da çok güvendiği isimlerden biri olan Güneşer’in Yağancılar tarafından öldürülmesi üzerine Dursun Karataş kanadı yayınlamış olduğu bildiri ve açıklamalarda Yağan taraftarlarına yönelik tehditler savuruyordu. Rıza Güneşer’in katilinin “darbeci kontra çetesi” olduğu söyleniyordu. İşte Karataş yanlıları tarafından Güneşer’in öldürülmesinden sonra yapılan açıklamanın tam metni:
Rıza Güneşer’in Katli
İşkencehanelerde, karakollarda, MİT binalarında kendilerinden “bizim çocuklar” diye söz edilen darbeci ihanet çetesi 14 Temmuz’da darbecilik kirine bulaşmamış bir devrimciyi, Rıza Güneşer’i katletti.
Şubelerde “bir yandan onlar bir yandan biz, sizi yok edeceğiz” sözünü dillerinden düşürmeyen kontrgerilla şefleri, 14 Temmuz’da darbeci çetenin bu “başarısı”yla kaldırdılar kadehlerini.
Devrimci harekete darbeyle verdiği zararın ötesinde, bugüne kadar işkence yapmaktan kaçırmaya, yaralamadan kurşunlamaya kadar sayısız suç işleyen darbeci çete suçlarına bir devrimciyi katletmeyi de eklemişti.
Artık zımni işbirliği ve kontrgerilla taktikleri daha boyutlu ve daha açıktı. Kontrgerilla gibi çalışıyorlardı. İnsanlarımızı kaçıranların darbeci mi, kontrgerilla mı olduğu ayırt edilemiyordu çoğu defasında. Çünkü silahlarını açık taşıyorlar, her saldırıdan sonra ellerini kollarını sallayarak uzaklaşıyorlardı olay yerinden.
Tüm bu saldırılar olurken kuşkusuz polis ellerini ovuşturuyor, bununla da yetinmeyerek darbecileri devrimci adaletten korumak için elinden geleni yapıyordu. Çok net bir biçimde tespit edilmişti ki, kullandıkları “illegal” yerler dahi polisin denetimindeydi. “Darbeci Çözüm”ün basılmasını hazmedemeyip adeta darbeciler adına buna misilleme olarak Mücadele gazetesine saldıran, gazete çalışanlarına işkence yaparak tahammülsüzlüklerini dindirmeye çalışan ve darbecilere “Yolunuza devam edin”, “Yanınızdayız”, “Biz onlara göz açtırmayız” mesajını ileten yine kontrgerillaydı.
Darbeciler için kullanılan kontra çetesi tanımlaması bütün bu yaşananların bir sonucu ve ifadesiydi. 13 Eylül’den bu yana devrim diye, mücadele diye bir dertlerinin olmadığını ortaya koymuş, kanıtlamışlardı. Tek dertleri devrimci çizgiyi tasfiye edip, devrimci hareketi bölebilmekti.
Ortaya çıktıklarından bu yana sıktıkları tüm kurşunlar devrimci harekete yönelikti. Yazıp çizdiklerinin her satırı, her sayfası devrimci harekete düşmanlıkla doluydu. Kimilerinin “siyaset” olarak, “devrimci bir grup” olarak görmek istedikleri darbeci çete işte buydu. Onlar artık bir kontra çetesiydi.
Rıza Güneşer’in öldürülmesiyle ilgili olarak Karataş yanlıları tarafından 15 Temmuz’da yayınlanan 58 Nolu Devrimci Sol Haber Bülteninde Halkın Gücü Gazetesi sahibi olan Rıza Güneşer’in katilinin “Darbeci Kontra Çetesi” olduğu açıklandı. Haberin tam metni şöyle:
Bugün artık tüm halkımızın bildiği bir gerçek var. Bu gerçek, dosta düşmana kendini kanıtlayan, onlarca şehit vererek emperyalizme ve oligarşiye karşı savaşan, halk düşmanlarının korkulu rüyası DEVRİMCİ SOL gerçeğidir.
Devrimci Sol’un faşizme karşı sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde dostları yanında çokça düşmanları da oldu. Dış düşmanlarımız örgütümüzü yok etmek, kendi geleceklerini garantiye almak için katliam ve suikastlar yaparken, iç düşmanlarımız da ihtiras tutkuları ve savaşımızda korkmaları sonucu 13 Eylül 1992’de darbe yaparak, örgütümüzü sinsice, Osmanlı entrikalarıyla ele geçirmek istediler. Bunu başaramayınca hareketimizi bölmek, parçalamak, güçten düşürmek için açık düşmanlarımız ve sözde dostlarımızla anlaştılar. Hareketimizin kadro ve taraftarları darbeciliği ezici bir çoğunlukla ihanet olarak adlandırıp mahkum etti. Ceza korkusuyla yaşayan bu darbeci ihanet çetesi kadro ve taraftarlarımıza karşı pusu, işkence, suikast, kaçırma, yaralama, dernek basma vb. her yöntemi deneyerek örgütümüze karşı işledikleri suçların bedelini ödemekten kaçmak istediler.
Örgütümüzden çaldıkları para ve silahlarla saklanmakta, cinayet işlemekte ve pusu kurmaktadırlar.
İstanbul Kulaksız’da bir lokantada Dev–Genç’ten bir yoldaşımız yemek yerken darbecilerin açtığı ateşle ağır yaralandı.
Topkapı’da polisin gözleri önünde bir yoldaşımızı bir arabaya atıp kaçırdılar… Cennet mahallesi’nde kurşunlayıp bıraktılar. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı ve polis gözaltına aldı…
İki yoldaşımızı kaçırıp İkitelli’ye götürdüler. Yoldaşlarımız buradan kaçtılar…
14 Temmuz 1993 saat 15.00 sularında İstanbul İkitelli semtinde Rıza Güneşer isimli yoldaşımız darbeci çete tarafından kurşun yağmuruna tutuldu ve şehit oldu. Birçok yoldaşımıza daha saldırıldı, işkence yapıldı… Bunları ayrıca açıklayacağız. Bu çetenin halk kitleleriyle bir ilgisi olmadığından saldırıp kaçmaktadır.
Kontrgerilla işkencecileri, işkence tezgahlarında her şeyiyle darbeciliği savunuyor ve hareketimize saldırıyor… Darbeciler artık propagandalarını yapacak, kendilerini koruyacak ve meşrulaştıracak en güvenilir gücü bulmuştu.
İşkenceciler şöyle diyorlardı;
“Devrimci Sol’u 12 Temmuz 1991’de yok ettiğimiz sandık, 16–17 Nisan 1992’de daha güçlü olduğunuzu gördük… Bu kez kesin yok ettik dedik.
Ama Gebze Bayramoğlu operasyonunda örgütün çok daha yaygın ve güçlü olduğunu, ummadığımız, düşünemeyeceğimiz yerlere nüfuz ettiğini gördük, şaşırdık, ürktük…
Tam bu sırada darbe imdadımıza yetişti ve işiniz bitti…”
Kontrgerilla şimdilerde darbecilerle aynı havayı soluyor, aynı hazzı yaşıyor. Kontrgerilla, Devrimci Sol’un savaşıma hızını yavaşlattığından bayram ediyor. Darbeci ihanet çetesi kontrgerilla ile işbirliği yaparak Devrimci Sol’a saldırıp kendi can güvenliğini sağladığını düşünüyor.
Ne oligarşinin katliam mangaları ve pasifikasyon yöntemleri, ne de darbeci ihanet çetesinin yoldaşlarımızı katletmesi, kontrgerilla taklidi propagandaları örgütümüzün savaşını ve gelişmesini engelleyemez. Darbeci ihanet çetesi nereye kaçarsa kaçsın, hangi köstebek yuvasına sığınırsa sığınsın, onları o yuvalardan çıkaracağız ve oligarşinin korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz.
Halkımız, dostlarımız;
Kendisine Devrimci Solcu diyen, örgütümüzün adını kullanan bu ihanet çetesini iyi tanımalısınız. Hainler her zaman dost maskesi takarak ihanetlerini gizlemek isterler. Bugün darbeciler de devrimci maskesiyle dolaşmakta ve oligarşiyle birlikte devrimcilere karşı suikastlar tertiplemekte, işkence yapmakta, insan kaçırmaktadırlar. Örgütümüzün tüm karolarının bu ihanet çetesi hakkındaki kararı açıktır: Cezalandırılacaklardır. Örgütün kararlarına uymamış, örgüte darbe yapmış, örgütün mal varlığını gasp ederek kaçmış, suikastlar tertiplemiş, cinayet işlemiş, insanlarımızı yaralamış, kaçırmış, hapsetmişlerdir.
Bu çetenin halk kitleleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. Halktan kaçarak, köstebek yuvalarında oligarşinin güvenliğinde gizlenerek yaşamaktadırlar. Ne kadar gizlenebileceklerini herkes görecektir.
Bu ihanet çetesini meşrulaştırmamak, hasta beyinli kişilerin ürünü olan darbe pisliğini yaşatmamak için bu çetenin saklandığı yuvaları deşifre edelim… Bu çetenin elebaşları açığa çıkarılıp hak ettikleri ceza verilmedikçe cinayet işlemeye, kontrgerilla ile işbirliği yapmaya devam edeceklerdir. Bu bir avuç it kopuk takımını tek tek tanıyoruz. Sapıkların, kariyeristlerin, serserilerin, haşaratlı beyinlerin bir araya geldiği bu kontrgerilla çetesinin yok edilmesi kaçınılmaz olmuştur.
Hiçbir devrimci örgütte darbe yapmak, darbe yapıp örgütün mal varlığını, silahlarını çalıp kaçmak ve hiçbir ideolojik ayrılığı olmadığı halde örgütü parçalamaya kalkmaz cezasız kalamaz. Cezasız kalır diyenler, ya örgüt gerçeğinden bir şey anlamıyor ya da art niyetlidir. Darbeciliği meşrulaştıranlar, meşrulaştırmaya çalışanlar tarih önünde sorumlu olacaklardır…
Kahrolsun darbeci ihanetin çetesi!
Rıza Güneşer’ler katledilmekle tükenmez!
Rıza’nın katilleri darbeci çetesi suçlarının hesabını verecektir!
Devrimci Sol
Devrimci Çözüm: “Rıza Güneşer Devrimci Çözüm’e Yönelik Saldırıların Sorumlusu Olduğu İçin Cezalandırılmıştır”
Bedri Yağan taraftarları tarafından yapılan Devrimci Sol adlı açıklamada Rıza Güneşer’i Devrimci Çözüm dergisine yapılan kanlı baskının sorumlusu olduğu ve Dursun Karataş’ın emirlerini yerine getirdiği için öldürüldüğü açıklanıyordu. 15 Temmuz 1993 tarihli Devrimci Sol Haber Bülteni’nin 56. sayısında “Devrimci kanı dökmeyi politika haline getirenler bu politikanın sonuçlarına katlanmak zorundadır” başlıklı açıklamada Rıza Güneşer’in öldürülmesi olayı şöyle savunuluyor:
Hareketimiz DEVRİMCİ SOL Ocak1993’ten beri kontrgerillayı aratmayan hemen her türlü yöntemin kullanıldığı yoğun bir saldırıyla karşı karşıyadır. Yalan, ahlaksızlık, burjuva taktikler ve katliam girişimlerine varan silahlı saldırılar… Öyle ki, bu saldırılarda onlarca insanımız yaralanmış, ölümlerden dönmüş ve üç insanımız da alçakça pusularda katledilmiştir. Saldırılar örgüt içi sorunlardan kaynaklanıyor gibi görünse de, özünde hareketimiz nezdinde suçlu durumunda olan birinin kendini kurtarmak için hareketimizi yok etme amacıyla biçimlenmektedir. Ve bu amaç için yola çıkan Dursun KARATAŞ, hareketimizin bugüne kadar yarattığı tüm değerleri tahrip etmekte bir an bile tereddüt etmemiştir. En değerli varlıklarımız, ahlakımız, geleneklerimiz, adaletimiz, şehitlerimiz, kadrolarımız ve bir bütün olarak ideolojik siyasi çizgimiz bu saldırının hedefi durumuna getirilmiştir. Çünkü tüm bunlar Dursun KARATAŞ ve çevresine topladığı bir avuç suçlunun yaşam alanını yok eden olgulardır.
Yaklaşık yedi aydır devam eden bu saldırılarda hareketimize karşı işlenen suçlar birbirini izlemiş ve her suç yeni ir suçun habercisi olmuş, her suç yeni suçlular yaratmış, her suç yeni soruşturma, yargılama süreçlerini başlatmıştır. İşlenen suçlar sadece hareketimizin öz değerlerine karşı olmanın ötesinde, aynı zamanda genel devrimin çıkarlarına karşı bir duruma girmiştir. Ve elbette ki bu suçları işleyenler bunun için politika taktik çizenler, bu misyonlarıyla ve eylemleriyle sadece hareketimiz karşısında değil, genelde devrimci demokrat mücadele karşısında da suçlu durumuna düşmüşlerdir.
Bu gözü dönmüş saldırının başladığı andan itibaren hareketimizin izlediği yöntem, öz olarak saldırıların boyutlanmasının önüne geçmek, gerçeklerin karartılacağı bir çatışma ortamı yerine tartışma, eleştiri, ikna sürecini işletmek yönünde olmuştur. Hareketimizin ve genel devrimci mücadelenin çıkarlarını korumak zorundaydık ve bu, bize, geleneklerimize yakışır şekilde olmalıydı. Geleneklerimizin özü ise bugüne kadar yarattığımız değerlerin her koşulda savunulmasıdır. Bunun için hep tartışmaya çalıştık, bunun için hep iknaya çalıştık, bunun için – sorunun genel devrimi mücadeleyi ilgilendirdiği noktada – sorunu genele mal etmeye çalıştık. Tüm bunlar, hareketimizi ve devrimci mücadelenin çıkarlarını savunma sorumluluğunun bir gereğiydi ve yerine getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Saldırıların katliam girişimlerine varması ve bunun devam edeceğinin özellikle vurgulanması karşısında, bugüne kadar kanımızla, canımızla yarattığımız adaletimizi de savunmak zorundaydık. Ve bunu ifade ettik. Defalarca değerlerimize, geleneklerimize, adaletimize, şehitlerimize, kadrolarımıza kısacası hareketimize yönelik her saldırının DEVRİMCİ SOL ADALETİ’nin sınırları içerisinde değerlendirileceğini belirttik. Bir suçlu etrafında kümelenen çetenin gözü dönmüş saldırıları, cinayetleri, katliam girişimleri sadece anlayış düzeyinde mahkum edilmekle kalmamalı, bu anlayışın yönlendiricileri ve uygulayıcıları halklara, devrime ve hareketimize karşı işledikleri suçların bedellerini ödemeliydi. Hiçbir suç teorik, diplomatik kıstaslarla örtbas edilemez, affedilemezdi. Çünkü biz mücadelesini, ahlakını, ideolojik siyasi çizgisini günlük çıkarlarla karartan bir gelenekten gelmiyoruz. Tarih bilincimiz, adalet anlayışımız, her şeyi olduğu suçları ve suçluları da ait oldukları yerde değerlendirmemizi getirmektedir. Bugüne kadar bu anlayışımızdan da taviz vermedik ve bunu da belirttik.
Bugüne kadar izlediğimiz politika ve yöntemler bu anlayışımızın uygulaması olmuştur ve tüm emekçi halkların, devrimci demokrat kamuoyunun gözleri önündedir. Bu anlamıyla gizli saklı yöntemler ve yapılanları çarpıtıp inkar yoluna sapma bizim benimseyeceğimiz yöntem ve tavır olmamıştır. Ahlakımız, geleneklerimiz, ideolojik siyasi çizgimiz buna izin vermez.
Hareketimizi, ideolojik siyasi çizgimizi, ahlakımızı, geleneklerimizi, adaletimizi ve kadrolarımızı bu saldırılar karşısında korumak için önlemler almak, saldırıları her düzeyde boşa çıkarmak bizim en doğal hakkımızdı ve bu hakkı bugüne kadar kullandık, kullanmaya da devam edeceği. Önlemlerimiz ve savunma anlayışımız, saldırının yöntemi ve boyutuyla doğrudan ilgilidir. Bugüne kadar ki geleneğimiz budur.
Bu anlamda, ideolojik siyasi çizgimize, anlayışımıza yönelik yalan demagojiyle örülmüş saldırlar, tarafımızca ideolojik siyasi çizgimizin açılması, anlayışımızın ortaya konulması ve bu türden saldırıları gerçekleştirenleri ideolojik siyasi sınıfsal konumunu ortaya koyup, teşhir etmek, bu boyutta yaratılan kaos ve kargaşayı engellemek biçiminde olmuştur.
Fiziki saldırılar karşısındaki tavrımızın birinci yönü bu saldırıları etkisizleştirecek önlemler geliştirmektir. İkinci yön ise bu saldırıları, yönlendiren ve gerçekleştiren suçluları DEVRİMCİ SOL ADALETİ karşısına çıkarmak biçimindedir. İlkesiz kuralsız hiçbir yönü olmayan bu politikamıza bağlı olarak bu güne kadar:
Mahalli bölgelerde halka ve insanlarımıza yönelik olarak kundaklamadan, kurşunlamaya, işkenceli sorgulardan, kurşuna dizme provalarına kadar Dursun KARATAŞ çetesi birçok karşı devrimci eylemin örgütleyicisi ve gerçekleştiricisi durumunda bulunan suçlulardan Kenan GÜNGÖR, Polat ÜNLÜ ve kasap kod adıyla tanınan kişiler yoldaşlarımızca gözaltına alınıp, sorgulanmış, işledikleri suçları bölge halklarının önünde itiraf etmeleri üzerine, yine bölge halklarının da onayıyla bir daha bu tip saldırılara katılmamaları ve işledikleri suçların cezası olması anlamıyla dizlerinden yaralanıp, bırakılmışlardır.
14. 7. 1993 tarihinde uzun süredir bizzat örgütleyip, yönettiği ve bir çoğuna fiili olarak katıldığı hareketimiz karşıtı suçlardan dolayı sorgulanıp yargılanmak üzere aranan Rıza GÜNEŞER isimli çete mensubu İstanbul İkitelli’de yoldaşlarımızca bulunmuş ve gözaltına alınmak istenmiştir. Yoldaşlarımızın bu tavrı karşısında silahını çekip yeni cinayetler işlemeye kalkıştığı noktada, adaletimizden yeni suçlar işleyerek kurtulmaya çalışan bu şahıs, söz konusu girişimi üzerine yoldaşlarımızca olay anında cezalandırmak zorunda kalınmıştır.
Rıza GÜNEŞER sürecin başından beri hemen bütün fiili silahlı saldırıların içindedir, yöneticisidir. Ev kundaklama, işkenceli sorgular, ormanda kurşuna dizme provaları vb. gibilerini saymazsak, hareketimize karşı işlediği belli başlı suçlar şunlardır:
Rıza GÜNEŞER, Dursun KARATAŞ’ın hareketimizin canlanma, kendini yenileme savaşını bastırmak ve suçlarını örtbas etmek amacıyla kurduğu “Darbecilere Karşı Mücadele Ekipleri”nin sorumlusudur ve bu sorumluluğun sonucu olarak hareketimize, insanlarımıza, kurumlarımıza yönelik bütün saldırıların planlayıcısı, örgütleyicisi ve yöneticisidir.
Hemen her saldırıda birinci derecede rolü olan Rıza GÜNEŞER’in son eylemi 21. 6. 1993 tarihinde Devrimci Çözüm Dergisine yönelik olarak gerçekleştirilen ve beş insanımızın yaralanmasıyla sonuçlanan katliam girişimidir. Daha önceki baskında olduğu gibi bu eylem de Rıza GÜNEŞER tarafından planlanıp, örgütlenmiş ve yönetilmiştir. Dergiyi basan katillerin başında yer alarak, insanları yatırıp “tara” emrini veren bizzat Rıza GÜNEŞER’dir.
Rıza GÜNEŞER bu suçlarıyla DEVRİMCİ SOL ADALET’ine hesap vermek zorundaydı. Ancak bundan kurtulmak için silahını çekip yeni cinayetler işlemeye kalkışmış ve bu tavrıyla yoldaşlarımıza başka yol bırakmamıştır.
Örgütümüze Karşı Suç İşleyenlere, Bunda Israr Edenlere Ve Bu Suçların Politikasını Oluşturup, Uygulayanlara Çağrımızdır!..
Ocak 1993’ten itibaren hareketimize karşı sürdürülen saldırılarda bir çok değerimiz, geleneğimiz, ahlakımız çiğnendi, ayaklar altına alındı, ideolojik siyasi çizgimiz bulanıklaştırılıp bir kişinin çıkarına, konumuna uydurulmaya çalışıldı. Onlarca insanımız yaralandı. Üç tanesi alçakça pusularda katledildi ve sonuçta yaratılan halklarda, devrimci demokrat kamuoyunda bir güvensizlik ve elini devrimci kanına bulamış, her an devrimci kanı dökmeye hazır suçlular oldu, tarihimiz ve geleneklerimiz iyi bilinir ki, hareketimiz her koşulda ahlakını, ideolojik siyasi çizgisini, geleneklerini, kadrolarını kısacası kan ve can bedeli yaratılan tüm değerlerini korumuştur, bu doğrultuda hiçbir zaman taviz vermemiş, hiçbir zorluktan yılmamıştır. Bugün de değişen bir şey yoktur. Hareketimiz en değerli varlıklarına karşı gündeme gelen her saldırıyı bertaraf edecek ve bu saldırıların sorumlularını yargılayacak güce sahiptir.
Hareketimize karşı sürdürülen ve her yöntemin kullanıldığı bu saldırının bir çıkmaz olduğunu ve hareketimizin canlanma, kendini yenileme savaşını kesintiye uğratmak bir yana, yeni suçlar ve suçlular yaratmaktan başka bir sonuç vermeyeceğini defalarca vurguladık ve yine vurguluyoruz. Bu yol bir çıkmazdır, sonu bataklıktır, karşı devrime hizmettir. DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ne hesap verme zorunluluğudur. Örgütümüzün yaşadığı tüm sorunların çözüm yolu tartışma eleştiri özeleştiriden oluşan köklü bir sorgulama sürecine girilmesidir. Bu yolu başında yalan demagoji ve devrimci kanıyla tıkamaya çalışanlar ve tıkayanlar büyük bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar. Tarih ve halklar onları affetmeyecektir.
Bir suçlunun konum ve çıkarı uğruna hareketimize, devrime zarar vermek bu uğurda yeni suçlar işlemek bir DEVRİMCİ SOL taraftarlarının, kadrosunun devrimci ahlakıyla bağdaşamaz, bağdaşmayacaktır. Suçluların feryatları dinmeyecektir. Çünkü adaletimiz karşısında feryat etmekten başka yolları kalmamıştır. Bugün sürecin daha da olumsuz bir düzeye varmasını engellemenin yolu bu suçluların feryatlarına kulak tıkayıp, onları suçları ve adaletimizle baş başa bırakmaktır. DEVRİMCİ SOL’da emeği olan hiçbir insanımız bu suçluların oluşturduğu çeteye alet olmamalıdır, devrime, hareketimize kısacası tüm değerlerimize karşı suçlu konuma düşmemelidir. Görev, devrimci ahlaka, adalete, ideolojik siyasi çizgimize sahip çıkmaktır. Bunu yapmayıp şu veya bu nedenle çetenin ekseninde kalanlar yeni suçlar işlemekten, suçlara ortak olmaktan ve adaletimize hesap vermekten kaçamayacaktır. Çünkü Dursun KARATAŞ herkesi kendi durumuna sokarak suçlarını görünmez kılmaya, örtbas etmeye çalışıyor. Onun bu doğrultudaki politika ve taktiklerine alet olmamalı, karşı çıkmalıyız. Her şeyden önce bugüne kadar ki emeğimiz bize bunu dayatmaktadır. Dursun KARATAŞ’ın süreci daha da olumsuz bir boyuta sürüklemesinin başka yolu yoktur.
Mücadele ve gelenekleriyle bilinç ve yüreğimizdeki umudu her geçen gün büyüten DEVRİMCİ SOL’un yaşadığı bu sorunlar kimseyi kaygılandırmamalı. Umutsuzluk, güvensizlik boy vermemelidir. DEVRİMCİ SOL ideolojik siyasi çizgisiyle, gelenekleri, ahlakı ve savaşçı karakteriyle devrimin, halkların kurtuluş mücadelesinin içindedir ve bu savaşın gereklerini yerine getirmeye devam edecektir. Bugün yaşanan sorunlar ve ortaya çıkan olumsuzluklar geçicidir. Kaynağında devrim, halklara karşı hiçbir sorumluluk duymayan, kendisi ve konumu için her şeyi gözden çıkarabilen bir anlayış vardır. Ki bu anlayış yaptıklarıyla bugüne kadar emperyalizm ve faşizmin başaramadığı ölçüde hareketimize zarar vermiştir. Ancak hareketimiz, tüm tarihinde kanıtladığı gibi tüm zorlukları kararlılık ve fedakarlık gerektiren bir süreçte alt etmiş, yeniden düze çıkabilmiştir. Bugün de farklı olmayacaktır. Çünkü kısa sürede hareketimiz Dursun KARATAŞ’ın neden olduğu olumsuzlukların bir çoğunu bertaraf etmiş, siyasi olgunluğuyla, devrimci sorumluluğuyla yok edebilmiştir. Ve bugün Dursun KARATAŞ kendisini korumanın zemini olarak bu olumsuzlukları, kaos ve kargaşayı sürdürmek istemektedir. Bizler olumsuzlukları alt ettikçe o daha da pervasızlaşmakta, yeni olumsuzlukların önünü açmaktadır. Bu onun çaresizliğidir, bu onun son çırpınışlarıdır. Şunu unutmayalım ki, bu durum bir süre daha devam edebilir. Yeni saldırılar, çirkinlikler sergilenebilir. Ancak hareketimiz her şeye karşın siyasi olgunluğunu koruyarak devrimci sorumluluklarını yerine getirecektir.
Hareketimizi her koşulda koruyup, güçlendirecek, bunu engellemeye çalışan her girişimi etkisiz kılacağız. Hiçbir devrimci amacı olmayan zorbalık karşısında boyun eğmeyiz, eğmemeliyiz. Bugün harekete, değerlerimize, emeklerimize sahip çıkmak zorundayız ve bunun tek yolu zorbalığa boyun eğmemek, sürdürülen saldırıları gerektiği biçimiyle bertaraf etmektir. Bunu başaracağız.
Haklıyız kazanacağız!
Yaşasın Devrimci Sol!
Devrimci Sol