Bakı-YorumGüncelPKK İnfazları

Sakine Cansız Nişanlısı ile Aynı Kaderi Paylaştı.

Sakine Cansız Nişanlısı ile Aynı Kaderi Paylaştı.

Sakine Cansızın infazı beni yıllar öncesine götürdü. Duyarduymaz aklıma Mehmet Şener geldi. Sakine’de nişanlısının kaderini paylaştı.

Şimdi o yıllara beraber dönüp bakalım ve Sakine Cansız’ın nişanlısı bakın nasıl infaz edildi hep birlikte görelim.

”Kadro seçiminde tek seçici kendisi olan Öcalan, hapishane pratiğinden gelen militanlara karşı oldukça dikkatlidir. Her biri uzun yıllar cezaevinde yatan örgüt mensuplarının, kendisine karşı herhangi bir siyasi komplo ve faaliyete girişmemesi için onlar üzerinde özellikle bir çalışma yürütmüştür. Hapishanelerde “direnerek” PKK’nın büyümesine ve gelişmesine etki eden militanlar, cezaevinden tahliye olduktan sonra, Apo’dan ve örgütten büyük bir ilgili ve alaka beklerken tam tersi bir tavırla karşılaşmışlardır. Cezaevinde yatarken “zindan kahramanları” ilan edilenler, çıktıktan sonra “psikolojileri bozulmuştur” denilerek, örgüt tarafından kontrol altına alınmak için “zindan çözümlemeleri” adı altında tasfiye edilmeye çalışılmıştır.

Cezaevlerinden tahliye olduktan sonra, her biri soluğu “tapındıkları”, “öykündükleri” Apo’nun yanında Bekaa’daki örgüt kampında almak için, büyük bir maceraya girişen zindandan çıkan PKK’lıları büyük bir hayal kırıklığı ve onun ötesinde korkunç ölümler ve acılar bekliyordu. Ağustos 1991’de yapılan “zindan konferansı”nda birçok militana “cezaevi direnişlerinde niçin ölmedikleri”, “niçin ölmek için gereken tavrı göstermedikleri”, “ölüme yatmayı neden denemedikleri” vb. sorularla sorgudan geçirileceklerdi.

PKK’nın örgüt mensuplarına uyguladığı baskılar sonucunda; bir örgüt mensubu öldürülmüştür. Bunlardan biri de, 1988 yılında cezaevinden tahliye olan, daha sonra soluğu Apo’nun yanında alan, aradan bir süre geçtikten sonra Suriye’nin Kamışlı kentinde öldürülen Mehmet Şener’dir.

 

Mehmet Şener’e daha derinlemesine inip bir bakalım.

PKK 26–31 Aralık 1990 tarihleri arasında Kuzey Irak’taki Haftanin kampında yapacağı 4. Kongreye hazırlık olması için Türkiye içinde 2. konferans adı altında bir toplantı yapmayı kararlaştırmıştı. Fakat PKK bu konferansını Türkiye sınırları içinde yapamadı. 4–13 Mayıs 1990 tarihleri arasında Lübbnan’ın Bekaa vadisindeki örgüt kampında gerçekleştirdi. Konferansta Abdullah Öcalan PKK kadrolarını her kongrelerinde olduğu gibi sert bir şekilde eleştirerek istediklerini yapmamakla, örgütün önlerine koyduğu talimatları yerine getirmemekle suçluyordu. Öcalan daha da ileri giderek PKK içinde “önderliğe karşı çıkan, ilkel milliyetçi ajan provokatörler” olduğunu ileri sürerek geçmişte muhaliflere yapılan infazların yeni dönemde de devam edeceğinin ipuçlarını veriyordu.  Bu PKK’nın 4. Kongresinden sonra net bir şekilde görülecekti. Nasıl mı?

Örgüt kuruluşunda yer alan, 12 Eylül döneminde yakalanan ve 1988 yılında cezaevinden tahliye olup, yurt dışına çıkan, PKK’nın önemli isimlerinden Mehmet Cahit Şener (kod Ahmet), Cihangir Hazır (kod Sarı Baran) ve Abdurrahman Kayıkçı (kod Faik), örgüt içi ayrılığa düşmeden evvel, Apo’nun emriyle 4. Kongre Hazırlık Komitesi’ni oluşturmak için Kuzey Irak’ta çalışmalar yapmışlardı.

4. Kongre’nin “kurtarılmış bölge” dedikleri Botan eyaletinde yapılacağı ve bu kongreye Öcalan’ın da Bekaa’dan gelerek katılacağını; 4. Kongre’nin 1986 yazında yapılan 3. Kongre’de alınan karar gereği, bu kongrenin, PKK’nın “Türkiye Kürdistan’ındaki savaşı yoğunlaştırmasının ve silahlı halk ayaklanmasının kıvılcımı olacağını” kadrolara iletiyorlardı.

Apo’nun geleceği söylenen 4. Kongre, Kuzey Irak’ta Haftanin adı verilen kampta Apo’suz yapılır. Apo, bu kongreye, korktuğundan gelememişti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk istihbarat servislerinin kongrenin yerini tespit ederek, kendisine karşı bir imha hareketinde bulunacağından çekinmişti.

Kongrenin divan başkanlığını, Apo’nun infaz emriyle bir süre sonra öldürülecek olan Mehmet Şener yapacaktı. Şener’in ölümüne yol açan tavırları, bu kongrede ortaya çıkmıştı. Apo’nun katılmadığı kongrede Şener, “Öcalan’ı ve PKK’nın örgüt yapısını” sert bir şekilde eleştiriyor; “PKK’da demokratik merkeziyetçilik yoktur. Tek şef, tek lider anlayışı yanlıştır” diyordu. Şener daha da ileri giderek “Öcalan’ı Irak ve Suriye istihbaratıyla içli dışlı olmakla” itham ediyor ve sorguluyordu. Kongrenin sonucunda, örgüt içindeki Apo’nun “emir erleri”, Şener’in kendisine ve örgüte karşı yöneltmiş olduğu eleştirileri Apo’ya iletmişlerdi. Apo’nun talimatıyla PKK MK üyesi Cemil Bayık, Mehmet Cahit Şener ile kod adı Sarı Baran olan Cihangir Hazır’ı tutuklatır. Apo’nun emriyle örgüt içinde kendisine karşı olanları “tasfiye” ve “temizlemek” amacıyla kurdurduğu HPP “Heza Parastına Parti Parti Savunma Gücü” cellat grubu hemen faaliyete geçirilir. Başına da PKK’da önemli görevlerde bulunmuş olan Abdurrahman Kayıkçı tayin edilir.

Bu arada PKK’nın hiç beklemediği bir olay gerçekleşir. HPP’nin başı A. Kayıkçı, örgütün elinde esir olan, öldürülmeyi bekleyen Mehmet Şener ile Cihangir Hazır’ı kaçırarak ölümden kurtarır. Bu üçlü grup, 1991 yılı içinde PKK–VEJİN “Diriliş” örgütünü kurarlar. Ardından bir bildiri yayınlayarak, PKK’ya ve Öcalan’a karşı şiddetli bir kampanya başlatırlar.

Şener’in kurduğu PKK–VEJİN “Diriliş” Örgütü

PKK’dan ayrılan üçlünün PKK’daki görevleri şöyleydi:

ARGK (Artaşeye Rizgariya Gele Kurdistan: Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu) Askeri Konsey Başkanı Cihangir Hazır (Sarı Baran).

Özel Güvenlik Birimi Sekreteri Abdurrahman Kayıkçı.

Politbüro Sekreteri Mehmet Şener.

 

PKK’dan ayrılıp, PKK–VEJİN (Diriliş) örgütünü kuran Mehmet Şener; çeşitli ülkeleri dolaştıktan sonra, Türkiye’ye de gizli yollardan girerek, PKK kadrolarına yönelik çalışmalarda bulunuyordu. Amacı, PKK’yı bitirmek, Öcalan’a karşı isyan hareketini başlatmaktı.

 

PKK’nın yıllarca “zindan direnişi lideri” diye yücelttiği Mehmet Şener, “ajan provokatörlükle” suçlanacaktı. 1988 yılında PKK’lı sözde tutuklulara karşı düzenlenen baskıları protesto etmek için cezaevi önünde üzerine benzin dökerek kendini yakan ve PKK’lılarca “Kürdistan’ın anası” olarak nitelendirilen Serxwebun ve Berxwedan dergilerine manşet olan, hakkında övgü dolu sözler yazılan Şener’in annesi Saliha Şener de oğlu gibi hain ilan edilecekti. Apo, gazete ve dergilerde kendisiyle ilgili aleyhte açıklamalar yapan Şener’in ortadan kaldırılması için, örgütün cellatlarına infaz emrini verdi. “Şener’i yakalayın ve infaz edin.

Şener’in öldürülüşünü, PKK ve bölücü örgütlerle verdiği mücadelelerle tanınan, askeri istihbaratçı, terör uzmanı Binbaşı Cem Ersever şöyle anlatıyor:

Mehmet Cahit Şener’in Suriye’nin Kamışlı ilçesinde gizlendiğini –ki, burası Apo’nun en çok denetiminde olan bir yerdir– tespit ettikten sonra durumu Suriye İstihbaratına bildirdi. Suriye, Apo’yu yıllardır her türlü riski göze alarak en üst düzeyde koruma altına almıştı. Türkiye ile çatışmayı bile göze alacak kadar Apo’yu sahipleniyordu. Bu nedenle Şener’in ortadan kaldırılması için Suriye İstihbaratı da görev almak istiyordu. İlk toplantı Apo’nun başkanlığında Haseki vilayeti istihbarat sorumlusu Amid Muhammed Mansur’un da katılımıyla Şam’da yapıldı. Plana göre; Suriye istihbaratından iki kişi, yanlarında M. Cahit Şener’in tanımadığı iki PKK’lı ile Şener’in saklandığı eve gidecekler ve Suriye yetkilileri olduklarını söyleyerek kapıyı açtırıp içeri girecekler. Daha sonra, bir süre sohbet edecekler, evden ayrılacakları zaman PKK’lı olanlar, infazı gerçekleştirecekler.

İşler planlandığı gibi yürüdü. Kamışlı’daki istihbarat sorumlusu Akid Ömer ile Ebu Adnan, yanlarında iki PKK’lı olduğu halde Mehmet Cahit Şener’in bulunduğu eve giderek öldürdüler.

1 Kasım 1991 günü Suriye’nin Kamışlı şehrinde öldürülen Mehmet Şener’in yanında bulunan Fatma Temel (Dilan) adlı kadın militan da kendisini Şener’in üzerine atarak kurşunlara hedef olmuş ve olay yerinde ölmüştü. Cinayetler, Şener’le sınırlı kalmadı. Şener’in sağ kolu olarak bilinen Mustafa Pusa (Şiyar) ise 7 Kasım 1991’de İstanbul Küçük Ayasofya’da öldürülürken, eşi Ayşe Pusa da Bekaa vadisindeki Mahsum Korkmaz Akademisinde öldürüldü.

PKK tarafından önce “devrimcilerin anası” ilan edilen, sonra oğlundan dolayı “hain” diye damgalanan Mehmet Şener’in annesi Saliha Şener, 1992 yılında VEJİN (Diriliş) tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Öcalan’la ilgili bilinmeyen birçok konuyu açığa çıkartmıştı.

Mehmet Şener’in infazı ile Sakine Cansız’ın evlilik planlarıda suya düşmüştü. Buda yetmezmiş gibi bu olaylarda nişanlısı Mehmet Şener’in yanında yer almasından dolayı Apo tarafından itibarsızlaştırıldı.

Evliliklere karşı olan ‘örgüt’ bu infaz ile bir evliliğe giden yoluda kapamış oldu.

Sakine daha sonra Karayılan tarafından Almanya temsilcisi olarak atandı. Almanya ve Fransa’da örgütsel çalışmaları yürütüyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!