27 Mayıs’dan 12 Eylül’e

Soğukpınar’da Tören

SOĞUKPINAR’DA TÖREN

Soğukpınar Bursa’da Uludağ’ın eteğinde bir köydür. 1960 İhtilali içinde bir köyde bir merasime davet edildik. Bursa Valisi ve Belediye Reisi Em. Korg. Danyal Yurdatapan’ın ve aynı zamanda Köy Muhtarı Ali’nin davetlisi olarak bu köydeki merasime katıldık. Ankara’dan Bursa’ya hareket ederken yanında Yzb. Mehmet Rıfkı Erdoğan’da vardı. Merasim şunun için yapılıyordu. Bursa Belediyesi bu köy hanımlarından bir bölümüne manto hediye etmiş bu hanımlar çarşaflarını çıkarıp manto giydiler ve köydeki merasim alanına mantolarıyla geldiler. Konuşmalar başladı. Konuşmacılar çarşafı yeriyor, mantoyu övüyorlardı. Oysa merasim yerinde çarşaflı köy hanımları da vardı. O sırada ezan okunmaya başlandı. Müezzin ezanı minarenin şerefesinden okuyordu. Eskiden ezanlar minareye çıkarak okunurdu. Tam o sırada Atatürk Derneği Gn. Bşk. Muhtar Kumral konuşuyordu. Ezan okunurken yüksek sesle ve telaşlı bir şekilde bağırarak dedi ki:
— Arkadaşlar bu ezanı kim minareye çıkar ve Türkçe okursa şu dolmakalemi kendisine hediye edeceğim ki bu kalem bana Atatürk’ten yadigardır.
Merasim yerinde bulunan bütün halk dondu kaldı. Bu teklif yerine getirilse maazallah halk orada birbirine girebilirdi.
Bu aziz milletimizin aydınlar tarafından anlaşılmadığının çarpık örneklerinden biridir.
En son konuşmayı ben yapmıştım. Manto giyen hanımlara elbiseleri sağlık içinde güle güle giymelerini belirttim. Yanlış beyanlarda bulunanların yanlışlarını düzelterek özellikle Muhtar Kumral’a da cevap vererek sözlerimi tamamladım. Bu arada köyde aşılan Türk Kültür Derneği’ni de halkın hizmetine sundum. Bursa Askeri Lisesi’nde iken Alb. Rütbesi ile okul komutanımız bulunan Em. Korg. Danyal Yurdatapan gelerek tebrik ve teşekkür etti. Arkadaşlarla köyden ayrılmıştık. Kendilerine sordum:
— Merasimde konuşmacılar ne yaptılar?
Hepimizin kanaati şuydu: “Konuşmacılar köy halkını böldüler. Dua edelim de bu köylü birbiriyle kavga etmesin.”
Bir müddet sonra yurt dışına gönderilmiştik. Yurt dışında köy muhtarı Ali’den -Soyadını hatırlayamıyorum- mektup aldım. Köyden haberler veriyor ve diyordu ki:
— Kültür ocağımızın kitap sayısı arttı. Köylümüz bu kitapları okuyor. Bu vereceğim bir müjdedir. Bu haber size bir müjde. İkinci haberim ise üzüleceksiniz, sizler ayrıldıktan sonra köyde çarşaflılarla mantolular arasında tartışma başladı. Birkaç gün öncede bu tartışmalar kavgaya dönüştü. Kavga genişliyordu. Bu kavgayı önlemek için derhal köye hediye edilen mantoları köy meydanında üzerlerine gaz yağı dökerek hepsini yaktım. Böylece kavgayı önlemiş oldum. Bu tedbir benim mantoya karşı oluşumdan değil kavgayı önlemek isteyişimdendir.
Şimdi bu olay bize büyük ders olmalıdır. Bir milletin hayatında ona yanlışları değil doğruları anlatmamız lazım. Doğruları da sert bir üslupla değil yumuşak olarak takdim etmemiz lazım. Manto normal kıyafettir. Milli ve manevi değerlerimize de uygun düşer. Çarşafta aleyhinde konuşamayacağımız bir kıyafettir. Madem ki biz bir grup hanıma manto hediye ettik, çarşafın aleyhinde konuşmamak durumunda olmalıydık. Anasını kızına, kayınvalidesini gelinine şikayet ederseniz bu çok büyük yanlış olur. O köyün hanımları hediye edilen mantoları İslam’ın ölçüsüne uygun düştüğü için hiç itiraz etmeden giymişlerdi. Evet bu çarpıcı örnekte aydınlar için alınacak çok büyük dersler vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!