Sonuç Olarak: Alevîlik ve Bektaşîlik
Sonuç Olarak: Alevîlik ve Bektaşîlik
Alevîlik ve Bektaşîlik bir birinden tam olarak ayrılamayan iki olgudur. Bektaşîlik, XIII. yüzyılda Hacı Bektaş-ı Veli tarafından Anadolu’da kurulan bir tarîkat olarak değerlendirilirken Alevîlik; soya bağlı, milli-yerel bir görünüm arzetmektedir.
Sonradan Bektaşî olunmasına rağmen sonradan alevî olunamamaktadır. Alevî olabilmek için bir Alevî ana ve babadan doğmak gereklidir. Bektaşîlik alevîlerin yoğun olarak mensubu oldukları bir tarîkattır. Buna göre her Alevî Bektaşîdir ancak her Bektaşî Alevî değildir.
Bektaşîlik, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından, Türkmenler arasında kurulan bir tarîkattır. Hacı-ı Bektaş-ı Veli XIII yüzyılda Orta Asya’dan Anadolu’ya gelerek yerleşmiş ve burda irşad faaliyetlerini sürdürmüştür. Baba İlyas’la aralarında mânevi bir rabıta olmasına rağmen isyanı tasvip etmediğinden Babaîler isyanı olarak anılan isyana katılmamıştır.
Makâlat, Şerh-i Besmele, Kitab-ı Fevaid gibi eserleri bulunan Hacı Baktaş-ı Veli, 1270 yılında 63 yaşında, bu günkü adı Hacıbektaş olan Sulucakarhöyük’de vefat etmiştir. Ardında binlerce mürid ve çok sayıda halife bırakan Hacı Bektaş-ı Veli, Yeniçeri askerlerleri tarafından da mânevi pir olarak kabul edilmiştir.
Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra muhtelif etkilere açık hale gelen tarîkat, Kalenderîlik, Hurûfilik ve Bâtinîlik başta olmak üzere bir çok akımdan etkilenmiştir. 1500’lü yıllarda Şah İsmail’in etkisiyle Şii propagandayla karşı karşıya kalan tarîkat on iki imam inancını kuralları arasına alarak resmileştirmiştir.
Balım Sultan’la birlikte kurumsallaşan tarîkat, Kalenderilik, Vefailik ve Babailikten ayrılarak net bir şe-kilde ortaya çıkmıştır. Balım Sultan’dan sonra başa Sersem Ali Baba’nın geçmesiyle tarîkat, Hacı Bektaş-ı Veli’nin evlenip evlenmediği tartışmasından dolayı Bâbegan ve Çelebiler kolu olmak üzere ikiye ayrılarak hayatiyetini sürdürmüştür. Dayandığı konar göçer Türkmenler dolayısıyla da merkezi otorite tarafından dışlanan tarîkat zaman zaman kendini ayaklanma ve isyanların ortasında bulmuştur. Babaîler İsyanı, Kalenderoğlu Ayaklanması, Şahkulu İsyanı, Celali ayaklanmaları gibi tamamen ekonomik ve siyasi nedenlerden dolayı yapılan ayaklanmalar tarîkatla özdeşleştirilmeye çalışılmıştır
Bektaşîlik de Nakşibendîlik Mevlevîlik Bayramîlik gibi bir tarîkattır. Diğer tarîkatlar da oluğu gibi Bektaşîlikte de zikir vardır. Bu zikir “La İlahe İllalah” zikridir. Tarîkatta eski Türk gelenek ve göreneklerine ait bir çok unsur göze çarpmaktadır. Göçebe Türkmenler eski gelenek ve göreneklerini tarîkatta İslamla bağdaştırarak devam ettirmişlerdir. Özellikle cem törenlerinde rastlanılan bir çok unsur eski Türk Töresininin tasavvufa uyarlanmış bir hâlidir. Zakir’in nefesleri söylerken kullandığı bağlama, Orta Asya şamanlarının âyinlerde çaldıkları kopuz’un gelişmiş bir versiyo-nudur. Dede seçilme, törenleriyle şaman seçilme törenleri arasında benzerlikler göze çarpmaktadır. Dedelerin törende kullandığı erkan deyneği şamanlarınkiyle aynıdır.
Bektaşîliğin en önemli ritüellerinden olan cem’törenleri, tasavvuftaki cem’ kavramını kendine özgü bir biçimde yorumlamış ve cem düşüncesini hedef edinmiştir. Cem törenlerinde insanların bir araya gelerek bir bütün olması ve bunların da Allah’la bütünleşmesi hedeflenmektedir. Cem törenlerinde insanların bir araya gelmesi Allah’ın el- Câmi isminin bir tecellisidir. Allah’la bir araya gelmek ve O’nunla bütünleşmek demek olan cem’ halinin dede’de var olduğu peşinen kabul edilmekte ve müridler cem töreninde bu hali yakalamaya gayret etmektedirler.
Cem törenlerinde dedeye yapılan ve bir nevi secdeyi andıran niyaz, Bektaşîliğin en çok tepki çeken hususlarından birisi olmaktadır. Bu durum dede’nin Hz. Peygamber’e vekil olması, insan-ı kamil olması, Allah’ın insanı en yüce mertebede yaratması gibi hususlarla açıklanmaktadır. Allah’ın sıfatlarının insan-ı kâmil de tecelli ettiğine inanılmaktadır.
Cem törenlerinde zâkir’in bağlama eşliğinde nefesler okuması, vecd’e gelen Bektaşîlerin semah yapmaları tasavvuftaki semâ düşüncesinin Bektaşîlikteki versiyonundan başka bir şey değildir. Bunlar trans haline geçmek için kullanılan hususlardır.
Bâzı yörelerde yapılan cem törenlerinde içki içilmesi, müridlerin doğal ve tabi olarak vecd haline geçemediklerinden, suni yoldan transa geçmeyi gerçekleştirmek amacıyla dır. Bektaşîliğe Şamanizm ve Kalenderîlik kanalıyla geçtiği tahmin edilmektedir.
On iki hizmetten birisi sayılan ferraş’ın her hizmetten sonra simgesel olarak meydanı süpürmesi kalp ve gönül temizliğine işaret etmektedir ve tasavvuftaki “Carûb-i lâ”yaklaşımından kaynaklanmaktadır.
Cem törenleriyle ilgili olarak yapılan spekülasyonların hiç birisinin aslı yoktur. Özellikle “mum söndü” gibi çirkin ve gerçekle taban tabana zıt olan bu spekülasyonlar tamamen bir iftiradan ibarettir.
Cem törenleri genel ahlak kuralları içerisinde, her önüne gelenin giremediği, belli usûlü ve kuralları bulunan İnsana ve dolayısıyla Allah’a olan saygıyı odak alan dini bir toplantıdır.