TİP Türkiye İşçi Partisi

SSCB’nin Çekoslovakya’yı İşgali

SSCB’nin Çekoslovakya’yı İşgali Partide Çatlamalara Sebep Oldu.

TİP’de MDD’ci muhalefet bastırılırken bu sefer MDD’cilere karşı ortak tavır koyan TİP lideri Aybar’la partinin kilit isimlerinden Sadun Aren ve Behice Boran ikilisi arasında görüş ayrılıkları ve örgütsel anlaşmazlıklar ortaya çıkacaktı. Bunun ilk belirtileri Çekoslovakya olaylarıyla başlayacaktı. Neydi Çekoslovakya olayları? Varşova Paktı’na bağlı bir ülke olan Çekoslovakya’da Sovyet yanlısı parti yönetimine karşı bir muhalefet hareketi başladı. Bunun ilk başlangıcı 1968’in başlarında görüldü. 5 Ocak’ta parti merkez komitesi Novotny’nin yerine Dubçek’i birinci sekreterliğe getirdi. Böylece “Prag İlkbaharı” dönemi başlamış oldu. Mart 1968’de Novotny, cumhurbaşkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. Aleksander Dubçek önderliğinde yeni bir sosyalizm anlayışı Prag’a hakim olacaktı.

Totaliter ve otoriter bir sosyalizm, sosyalizm sayılamazdı Dubçek’e göre. Moskova’nın ortaya koymuş olduğu polit bürocu, baskıcı, despot anlayışın sosyalizmin ruhuna aykırı olduğunu iddia eden Dubçek, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük diyordu. 1968’in Mart ayından itibaren Çekoslovakya’da gerçekleşen değişimler, 68 öğrenci hareketlerinin İngiltere’deki öğrenci liderlerinden biri olan Pakistan asıllı Tarık Ali’nin sözleriyle; “Demokrasiyle sosyalizmin gerçekte kapitalizm ve özgürlüklerden çok daha bağdaşabilir olduklarını göstermeyi mümkün kıldı.”[1]

Güler yüzlü bir sosyalizm yaratmak isteyen ülke yöneticileri daha önce saptanan bir eylem planını uygulamaya koydular. Sansür kaldırıldı, ekonomik ve sosyal reformlar tartışmaya açıldı, kimi ülkelerle ekonomik görüşmelere başlanmıştı. Bu radikal dönüşün Çekoslovakya’nın bağlı olduğu kampın lideri SSCB’nin hoşuna gitmedi. 4 Temmuz’da Sovyet lideri Brejnev, sosyalizm kardeş bir ülkede tehlikeye düşerse askeri bakımdan müdahale etmekte hakları olduğunu açıkladı. Çekoslovakya fazla popüler olmuştu. Sovyetler Çekoslovakya’da başlayan yeni sosyalizm hareketinin kontrolündeki diğer doğu bloğu ülkelerine sıçrayabileceği endişesiyle 20–21 Ağustos 1968 gecesi Çekoslovakya’yı bir kaç saat içerisinde bütün kentleriyle işgal etti. Yöneticiler tutuklanarak SSCB’ye götürüldü. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi Sovyet tanklarının paletleri altında ezilmişti. Dubçek’in liderliğindeki Sovyet karşıtı özgürlük ve direniş hareketi 1989’da SSCB’nin çöküşüne, komünist rejimlerin tarihin karanlıklarına gömüldüğü döneme kadar belini doğrultamamıştı.

Dubçek’in düşürülmesi ve Çekoslovakya’ya Sovyetler’in müdahalesi dünya solunda olduğu gibi Türkiye solunda da tartışmalara ve görüş ayrılıklarına sebep olacaktı. İki görüş ortaya çıktı. Moskova’yı destekleyenler ve ona karşı çıkanlar. TİP lideri Mehmet Ali Aybar 21 Ağustos ve 23 Ağustos günü Sovyet işgalini iki ayrı basın bülteniyle kınamıştı.

Basın açıklamasında SSCB’ye ideolojik eleştirilerde bulunurken bütün bloklara hayır diyordu. İşte Aybar’ın iki ayrı basın açıklamasından bazı bölümler:

Varşova Paktı üyesi Çekoslovakya’nın müttefikleri Sovyet Rusya ile Polonya, Macaristan, Bulgaristan ve Doğu Almanya’nın saldırısına uğramış olması yurdumuzda ve dünyada haklı bir infial uyandırmıştır. Sovyet Rusya’nın bu saldırı hareketini, Çek yöneticilerinin ve halkının kuşkularını bertaraf edecek bir anlaşma ve uzlaşmaya varıldığı zehabını vererek, sinsice hazırlanıp ansızın tatbik mevkiine koymuş olması bu infialin şiddetini daha da arttırmıştır. “Karşı ihtilal” yalanına, Çek yöneticileri tarafından davet edildikleri yalanı eklenmiştir. Ne Amerika ne Sovyet Rusya, bütün bloklara hayır![2]

Müdahaleci siyaset emperyalizmin tekeline bırakılmalıdır. Sosyalist devletler arasında müdahaleye yer yoktur. İnsanın biricik umudu olar sosyalizmin güzel yüzüne gölge düşürülmemelidir.[3]

Aybar’a göre; “Sosyalizm için mücadelede hürriyete kavuşulacağı için yapılır. Hürriyeti çıkarırsanız sosyalizm teorisi iskambil kağıdından yapılmış şatolar gibi çöküverir.”[4]

TİP lideri Aybar Sovyet sosyalizmine eleştirilerini sürdürüyor; “Parti devlete hakimdir. Devlette tıpkı parti gibi çalışmaktadır. 1921’den sonra bütün hürriyetler ortadan kaldırılmıştır. Yöneticiler Sovyet Rusya’nın politik ve ekonomik hayatına hakim durumundadır. Bu yönetici kadro partinin ve ordunun çeşitli kademelerinde görev yapan kimselerdir ve milli gelirden imtiyazlı bir pay aldıkları gerçektir.”[5]

İşte Aybar’ın 15 Eylül 1968 tarihli TİP haberlerinin 19. sayısında Sovyet işgalini kınayan bir başka demeci:

Sovyet Rusya’nın büyük devlet alışkanlığı ile hareket etmesinden duyduğumuz endişeyi, Çekoslovakya krizinin başladığı günlerde belirtmiş ve Milli Bağımsızlığın, içişlere karışmamanın asıl sosyalizm dünyası için vazgeçilmez bir temel taşı olduğunu işaret etmiştik… Moskova’daki yöneticilerin sosyalist bloğun birliği konusunda hala Stalin zamanının ölçüleriyle hareket ettikleri ve tepeden inmeci yöntemlerle ceberut büyük devlet alışkanlıklarına sadık kaldıkları, Çekoslovak krizi vesilesiyle bir kere daha ortaya çıkmıştır… Nazi istilasına kahramanca karşı koymuş Çekoslovakya halkının bu çetin imtihanı da başarıya geçirerek istedikleri bağımsız ve hürriyetçi sosyalist idareyi gerçekleştireceklerine inanıyoruz.

Aybar yine “Türkiye sosyalizmi” görüşlerini anlatırken SSCB’den farklı bir sosyalist demokrasi anlayışını savunduklarını “TİP Tarihinde” şu sözlerle anlatıyor:

Sosyalizmi uygulayan ülkelerde işlerin umulduğu gibi yürümediğini görüyordum: İşçiler, emekçiler gerçekten iktidarda değildi. Bunu zaten gizlemiyorlardı. Devleti öncüler ellerinde tutuyordu. Lenin oligarşiden söz ediyor, sosyalizmin kişi diktatörlüğü ile bile bağdaşabileceğini söylüyordu. Bu görüşe karşı çıkarak biz TİP tüzüğünde emekçi yığınların söz ve karar sahibi olacağı konusunu iyice vurgulamıştık. TİP’in sosyalizmi, ta başından beri Leninizm’den kesinlikle çok farklı bir sosyalizmdi. Bu farklılığı vurgulamak için sonradan buna Türkiye Sosyalizmi yada Türkiye’ye Özgü Sosyalizm adını vermiştik. Bu deyimleri sanıyorum 1966’da kullanmaya başlamıştık. Başta SSCB, sosyalist ülkelerin hiçbirinde sosyalist demokrasi kurulamamış ve hepsinde partiyi ve devleti yöneten bir bürokrasi ortaya çıkmıştı. Biz aynı hataya düşmek istemiyorduk. Arayışlar bu kaygıdan kaynaklanıyordu. Türkiye Sosyalizmi deyimi bu kaygılı araştırmaların adıydı.[6]

TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar SSCB’nin Çekoslovakya askeri müdahalesini şiddetle eleştirirken yeni bir takım teorik görüşler de ortaya koymuştu. Aybar konuşmalarında SSCB’nin tutumunu “Bolşevik partisi iktidarı ele geçirince, Sovyet devletini kendisine tabi ve bir gizli ihtilal örgütü örneğinde, merkeziyetçi, otoriter ve totaliter ve giderek bir polis devleti halinde kurmuş olması” gerekçesiyle izah etmiş, Türkiye’de kurulacak olan sosyalizmin diğer ülkelerdeki sosyalist rejimlerden farklı bir “hürriyetçi sosyalizm” olacağını söylemiştir. TİP genel başkanı partisinin kuracağı bu “hürriyetçi sosyalizm” rejiminde burjuva demokrasisine ait bir çok müesseselerin de yaşatılacağını belirtmiş, bu arada Türkiye’deki sosyalistlerin sadece Marx’tan ve Lenin’den yapılan çevirilerle yetinmemelerini, Kautsky ve Rosa Luxemburg gibi sosyal demokratların eserlerini de okumalarını, onların da görüşlerini öğrenmelerini tavsiye etmiştir.

Çekoslovakya olayları üzerine Aybar’ın “hürriyetçi sosyalizm”, “güzel yüzlü sosyalizm” temasını ön plana çıkaran konuşmaları ve parti adına açıklamaları parti içindeki Ortodoks Marksist kişilerin hoşuna gitmeyecekti.

Aybar SSCB’ye olan eleştirilerini GYK toplantısında da sürdürmüştü. Aybar’a göre, “TİP’in kendi iktidarında kuracağı sosyalist düzen Rus Bolşevizmine benzemeyecekti.” Aybar’a göre, Rusya’daki katı totaliter rejim Marksizm’in özüne aykırıydı.[7]

Aybar’ın GYK toplantısındaki eleştirileri Prof. Dr. Sadun Aren ve Behice Boran’la birlikte bazı milletvekillerinin ve GYK üyelerinin tepkisine neden olacaktı. Aybar’a tepki gösteren TİP yöneticilerinden Behice Boran, 27 Ağustos 1968 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan bir açıklamasında SSCB’yi eleştiren kişiydi daha sonra çark edecekti.

Önce işgali kınayan Behice Boran daha sonra görüş değiştirerek Sadun Aren ile birlikte Aybar’a karşı bir saldırı kampanyası başlattı. Mihri Belli’nin liderlik ettiği MDD’ciler de Çekoslovakya’ya yapılan Sovyet işgalini destekleyerek Dubçek’in liderliğindeki “güler yüzlü sosyalizm” ve “özgürlük hareketini” karşı–devrimci ve revizyonist olarak değerlendirmiş. Sovyet müdahalesinin yanında yer alarak Brejnev’i desteklemişlerdi. Onlara göre “Sovyetlerin müdahalesi kapitalizme yönelik bir savunma önlemiydi”.

 


[1] Ünlü, Barış, “Bir Siyasal Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar”, s. 250.

[2] ANT, 27 Ağustos 1968, sayı 87, s. 4.

[3] Aybar, Mehmet Ali, “TIP Tarihi” Cilt 3, s. 18–19.

[4] Ünlü, “a.g.e.”, s. 252.

[5] Ünlü, “a.g.e.”, s. 252.

[6] Aybar, “a.g.e.”, Cilt 3, s. 131.

[7] Ünlü, “a.g.e.”, s. 253.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!