Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Kahire’ye Nakli Meselesi
Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Kahire’ye Nakli Meselesi
Terakki ve İttihat Cemiyeti İshak Sükutî Bey’in vefatından sonra artık Paris’te ve Cenevre’de hiç, Türkçe Gazete çıkamıyordu. “Osmanlı” Gazetesi Folkstone’da neşredilirken Türkçe “Şuray-i Ümmet” Gazetesi de Kahire’de çıkarılıyordu.
“Şura-yı Ümmet”in Kahire’ye nakline Paris’teki Türk Sefareti’nin Genç Türklere oynadığı oyunlardan dolayı mecburiyet hasıl olmuştu. Terakki ve İttihat Cemiyeti ne zaman yazı dizmek için bir Türk mürettip tedarik etmişse Paris Sefiri Ziya Paşa bu mürettiplere Terakki ve İttihat Cemiyeti’nden daha fazla maaş vererek onları kandırmağa muvaffak olmuştu. Bu hal böyle devam ettikçe Gazetelerin neşrine de daima intizamsızlık giriyordu. Çünkü yeniden mürettip tedarik edinceye kadar epeyce zaman geçiyordu.
Nihayet Türk Sefareti’nin bu entrikalarına nihayet vermek için “Şurayi Ümmet’in”de Kahire’ye nakline karar verilmişti. Gazete orada Ahmet Saib Bey’in nezareti altında çıkıyordu.
İshak Sükutî Bey’in vefatından sonra Ahmet Saib Bey’le Paris arasındaki münasebet düzelmişti. Hatta 20 Nisan 1902 tarihinde Paris’ten Ahmet Saib Bey’e yazılan bir mektupta, deniliyordu ki:
Şuray-ı Ümmet Gazetesinin zamanın ihtiyaçlarına mukteziyatına uygun bir tarzda intişarına ait tertibatı kabul ederek gösterdiğiniz himmet ve hamiyet eseri cümlemizi memnun etti. Bütün arkadaşları bu suretle davamızı ve vatan ve milletimizin haklarını müdafaaya çalışmak için gayret ve hamiyete ihtimam eylemenizi sizden rica ediyorlar…
Yine 26 Mayısta yazılan bir mektupta Ahmet Saib Bey’e tekrar teşekkür ediliyor, deniliyordu ki:
“Şuray-ı Ümmet’in üçüncü nüshası da diğer nüshalarına tekaddüm ederek pek güzel çıkmıştır. Şimdiye kadar Avrupa’da neşrolunan Türkçe Gazetelerden hiç birisi bu mükemmeliyet derecesine varmamıştı. Bu babta sarfedilen himmet ve gayretten dolayı gerek size gerek Hamdi Efendi biraderimize teşekkür ederiz.
Abone bedelinin on frank olarak yazılması münasip olmaz. Türk Gazetesinin fiatını bildiren meskukatın da Türk parası olması lazımdır. Kırkbeş kuruş manidardır, hatırda kalır. Semahat erbabı ve daha samimi olan hamiyet sahipleri on frank ile kırkbeş kuruş arasındaki farkı aramazlar.”
Fakat aradan, bir iki ay geçtikten sonra Paris ile Ahmet Saib Bey arasındaki münasebet bozulur gibi oluyordu. Çünkü Ahmet Saib Bey başına buyruk hareket etmeğe başlamıştı 23 Haziran 1902 tarihinde Paris’ten kendisine yazılan üçüncü mektupta deniliyordu ki:
“Şuray-ı Ümmet’in beşinci nüshasında birçok hatalar gözümüze çarptı. Bunları zat-ı biraderanelerine göstermek için arkadaşlarımızdan Nazım Efendi tarafından verilen ve heyet huzurunda okunan varakayi lutfen gönderiyoruz.
Mamafih Gazetesinin çıkmasından bu ana kadar göstermiş olduğunuz himmetler ve hamiyet eserleri cümlemize malum olduğundan beşince sayıdaki vaki hataları keyifsizlik vesaire gibi bir sebeple Gazetenin bir defa ki sayısını bir başkasına havale ettiğinize hamlediyoruz. Çünkü birçok ibarelerin sizin kaleminizden çıktığına şüphemiz vardır. Bir de Gazetenin bu defaki ince kağıdı evvelki kağıt nevinden olmayıp 15 gramdan fazla geldiğinden yine evvelki kağıdı kullanmanızı rica ederiz, biraderimiz…
Şuray-ı Ümmet Gazetesi Kahire’ye nakledildikten sonra Terakik ve İttihat Cemiyeti yaptığı neşriyatın heyet-i umumiyesi hakkında yeni kararlar almıştı. Bu kararlarını 9 Teşrinisani 1902 tarihli mektubunda Ahmet Saib Bey’e atideki surette bildiriyordu:
“Cemiyetimizin, umumi menafie taallük eden eserlerin teksirine imkan ve kudret dairesinde daima çalışmakta ve bu hususta her fırsattan istifade etmek azminde bulunduğu malumdur. Bu maksada hadim neşriyattan olmak ve mümderecatı heyetimizce tetkik olunmakla beraber cemiyetin muayyen bir neşir vasıtası sayılmak üzere evvelce çıkarılan ilave tarzında bir de eğlence Gazetesi çıkarılmasına ekseriyetle karar verilmiştir. Şuray-ı Ümmet’in zaruri masraflarına asla yük olmaması icap eden bu Gazetenin masrafları buraca temin edilmiştir. Bu Gazetenin muayyen zamanlarda neşri meşrut değildir. Arada sırada mümkün olursa ayda bir kere ve “Nasrettin Hoca” serlevhası altında neşredilecektir.
Bir de Şura-yı Ümmet kütüphanesi namile bir neşriyat silsilesi ihdas etmek ve bu silsilede Şuray-ı Ümmet’te basılamayacak kadar büyük olan makaleleri ve müfit eserleri, tevzi ve ithalinde bir kolaylık olmak üzere, kah küçük ve kah büyük harflerle neşreylemeği tasavvur ediyoruz. Bu kütüphaneye girebilecek eserler ve makaleler oraca da yazılırsa cemiyet merkezinin tetkikine konulmak üzere buraya göndermeğe ve bu neşriyatın her ikisi hakkındaki fikirlerinizi ve mütalaalarınızı bildirmeği himmet buyurunuz.”