TİP Türkiye İşçi Partisi

TİP Kongrelerinde MDD–SD Tartışmaları ve Çatışmaları

TİP Kongrelerinde MDD–SD Tartışmaları ve Çatışmaları

TİP Kongrelerinde MDD–SD Tartışmaları ve Çatışmaları

Türkiye İşçi Partisi içerisinde Aybar kadar Aren–Boran ikilisinin EMEK muhalefeti de MDD’cilere düşmandı. Parti içinde iki kanat arasındaki hakimiyet mücadelesinde MDD’ciler de pusuda beklemekteydiler ve özellikle büyük şehirlerde genç kesimden gelen taraftarlarla parti örgütlerine hakim olmak istiyorlardı. Mihri Belli önderliğindeki MDD hareketinin ajitasyon organı “Türk Solu”yla birlikte 1968 Kasım’ında teorik bir organ olarak propaganda dergisi “Aydınlık Sosyalist Dergi”yi (ASD) çıkarttılar. Aydınlık dergisinin kurucuları; Erdoğan Güçbilmez, Vahap Erdoğdu, Doğu Perinçek, Gün Zileli, Seyhan Erdoğdu, Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Münir Aktolga ve Atıl Ant’tı. Aydınlık TİP yönetimine karşı MDD’cilerin teorik mücadele organıydı. Aydınlık Türk Solu’ndan farklı olarak ideolojik muhtevaya önem veriyordu.

Türkiye İşçi Partisi yanlısı “İşçi Birliği”nin 13 Eylül 1969 Cumartesi günü Ankara’da Cemal Gürsel Meydanı’nda tertiplediği “Pahalılığa Karşı” mitinginde TİP taraftarı SD’cilerle ASD ve Türk Solu çevresindeki MDD yanlıları arasında slogan yarışından kavga çıktı. MDD’lilerin gövde gösterisi SD taraftarları tarafından engellenmişti. Bu kavgada SD yanlılarına Kürt sosyalistleri tarafından kurulan DDKO taraftarları da büyük destek vermişti.

1969 Sonbaharı’nda yaşanan bu kavgayı MDD yanlılarından Gün Zileli anılarını yazdığı “Yarılma” kitabında şöyle anlatıyordu:

Hapisten çıkar çıkmaz çalışmaların içine balıklama daldım. Sonbaharın gelmesiyle ortalık hareketlenmişti. Mücadele gittikçe sertleşiyordu. Buna paralel olarak, gerek MDD’cilerle SD’ciler arasındaki tartışma, gerekse MDD’cilerin kendi içindeki gerilim, şiddet eğilimlerine yolları açacak şekilde veriliyordu. Kürt sosyalistleri, MDD’cilerin Türk milliyetçisi eğilimlerine duydukları tepkiyle bu kesin saflaşmada SD’cilerin yanında yer almayı tercih etmiş, saflarını kesin olarak belirlemişlerdi. Artık, SD’cilerle göğüs göğüse geldiğimiz, bazen kavgayla sonuçlanan toplantılarda, karşımızda Kürt sosyalistlerini de buluyorduk. Bu, bizim açımızdan can sıkıcı bir durumdu. Kürt devrimcilerinin, FKF’nin dışında kendi Doğu Devrimci Kültür Ocakları’nı kurmalarını anlayışla karşılasak bile, Kürt devrimcileriyle karşı karşı gelmek, onları “TİP oportünistleri”nin yanında görmek hiç de hoş değildi. Ne var ki, Kürtlerin büyük çoğunluğunun bizim değil de, TİP’lilerin safında yer almasının MDD’ciliğin gerçekten Türk milliyetçisi sloganları kendine şiar edinmesinden kaynaklandığını bir türlü düşünemiyorduk, düşünecek durumda değildik. Çünkü MDD’ci saflar, faşist saldırılarıyla iyice gerginleşen siyasi ortam içinde, tam bir savaş havasına girmiş ve “sol” cunta beklentileri gözlerimizi karartmıştı.

1969 sonbaharında, Ankara’da, Kürt devrimcileriyle ilişkilerimizin iyice gerginleşmesine yol açan bir olay meydana geldi. Üstelik bu olayın baş aktörü bendim. TİP, Cebeci’ye yakın Cemal Gürsel Meydanında bir miting düzenlemişti. Şu anda mitingin konusunu bile hatırlamıyorum. Zaten bu hiç önemli değildi. Önemli olan bizim orada boy göstermemiz, hatta TİP’in mitingini sabote etmemizdi. Bir grup halinde mitinge gittik ve MDD’ci sloganlar attık. Bu, TİP’li militanları iyice kızdırdı. Bizi mitingden atmak istediler, direndik, atamadılar. Ne var ki, TİP’in militanları arasında çok sayıda Kürt sosyalisti genç de vardı. Bunlardan bir kısmını kişisel olarak da tanıyordum. İtiş kakış ortamında bunlardan bir kaçı, bana kin bağladıklarını belli eden tehdit edici hareketlerde bulundular uzaktan, aldırmadım. Meğer aldırmamakla hata etmişim.

Bu olaydan bir kaç gün sonra Gönül’le birlikte SBF’den çıkmış, yokuş aşağı iniyorduk. SBF’nin yanındaki yolun köşesinde bir kahve vardı, meğer bu kahve Kürtlerin üstlendiği bir yermiş. O zamana kadar bunu bile bilmiyordum. Aniden, kahveden, bir kaç gün önce bana tehdit edici bir şekilde parmağını sallayan Kürt gençlerinden bir kaçı fırladı ve bana doğru hızla koşmaya başladı. Önce ne olduğunu anlayamadım, benimle konuşmak istediklerini sandım. İyice yakına geldiklerinde niyetlerinin hiç de bu olmadığını anlama ferasetini gösterdim. Ama iş işten geçmişti. Daha önce FKF’de Cengiz’i ve Osman’ı tutuklayan Şekip adlı iri yarı Kürt genci, “sen miydin ulan o gün mitingi basan” diyerek suratıma sunturlu bir yumruk indirdi. Dayak yemek zaten onur kırıcı bir şeydir, hele bu dayağı bir de sevgilinizin yanında yiyorsanız, artık yerin dibine geçtiğinizin resmidir. Kürt gençleriyle fiziki güç anlamında başa çıkamayacağım kesindi. Bütün mahcubiyetimi yenip, Gönül’e, “sen aşağı doğru yürü’ diye bağırdım ve SBF’ye doğru kaçtım. Çünkü daha ağır bir dayaktan kurtulmanın tek yolu buydu benim için. Nitekim, Şekip ve arkadaşları, SBF’den yardım gelmesi ihtimalini düşünerek peşime düşmediler. Bunun üzerine ben de, takviye almak üzere hızla koşarak SBF yurduna gittim.

Şu tesadüfe bakın ki, o sonbahar akşamı, Filistin’den yeni dönmüş ve ortalıkta Filistin gerillalarının giydiği lastik ayakkabılarla dolaşan Deniz Gezmiş de dahil, nerdeyse herkes SBF yurdundaydı. SBF yurdunda pek seyrek görünen Mahir Çayan’da oradaydı. Kantine girip TİP taraftarı Kürtlerin saldırısına uğradığımı söyleyince, kantindeki bütün MDD’ciler seferber oldular, hep birlikte yeniden SBF’nin yanındaki kahvenin oraya indik. Kendimi, dayak yiyince ağabeylerini çağıran küçük çocuklar gibi hissediyordum.

Kürt sosyalistleri, SBF’den aşağı inen otuz kırk kişilik kalabalığı köşede karşıladılar. Sayıları daha az olmasına rağmen, çekinmeden MDD’cierin karşısına çıktılar. Şekip de aralarındaydı. İki grup arasında tartışma başladı. Kürtler benim TİP mitinginde saldırganlık yaptığımı söylüyor, SBF’liler ise, kendi arkadaşlarının SBF’nin yanı başında herhangi bir nedenle saldırıya uğramasını sineye çekemeyeceklerini belirtiyorlardı. Ne var ki, iki taraf da kavgaya niyetli gözükmüyordu. MDD’ciler, haklı olarak, Kürt sosyalistleriyle açıktan açığa kapışmayı hiç mi hiç istemiyorlardı. Öte yandan Kürt sosyalistleri de MDD’cilerin gücünü hesaba katmak zorundaydılar. MDD’cilerin sözcülüğünü Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş yürütüyordu. Her ikisi de yatıştırıcı bir çizgide ele aldılar meseleyi. Neyse, Kürtler de bu aklı başında yaklaşıma olumlu yanıt verdiler ve bir kavga çıkmadan uzlaşmaya varıldı. İki taraf da kendi karargahına gerisin geri döndü. Bu arada ben, yediğim yumrukla ve sevgilimin yanında dövülmenin hazmedilmez ağırlığıyla kalakaldım.[1]

TİP’i ele geçirmek isteyen MDD’ciler 25 Eylül 1969 tarihinde tamamen partiye yönelik olarak “Devrimci TİP Haberleri”ni yayınladılar. MDD’cilerin bu yayın organında Aybar’a yönelik ciddi suçlamalarının yanında esas boy hedefleri Aren–Boran liderliğindeki EMEK grubuydu. Mesela Devrimci TİP Haberleri’nin 8 Kasım 1969 tarihli 3. sayısında TİP kongrelerinde Aybar Aren ikilisinin kendilerine karşı olan tutumlarını “Devrimciler Görev Başına” başlıklı yazıda şu sözlerle eleştiriyorlardı:

Aybar–Aren ikilisinin aslında tezgahlamak istediği oyun, devrimcilikleri denenmiş bir çok militanın katılamayacakları kongrelerde kendi koltuk kavgalarını yürütebilmektir. Devrimci teoriye bağlı olan ve onun, emperyalizmin boyunduruğu altındaki ülkelerinde, ilk aşama olarak, pratiğe uygulanması demek olan “Milli Demokratik Devrim” stratejisini savunan proleter devrimcilerini partiden uzaklaştırmak, TİP’i şimdi içinde bulunduğu durumdan daha kötü yerlere götürmekten başka hiçbir sonuç vermeyecektir. Sosyalist olduğunu iddia eden yöneticiler, partimizi, devrimci bir parti haline getirmeye gerçekten istiyorlarsa, bu konuda eğer gerçekten samimi iseler, haysiyet divanlarına verilmiş veya partiden atılmış yüzlerce devrimci militanın da katılacağı ve parti tabanını, kulis oyunları dışında serbest iradesini rahatça ortaya koyabileceği bir kongre yapmalıdırlar. Aksi halde, yapılacak kongrelerin, devrimci çözüm yolları getirmesi ve partimizin devrimci hüviyetine kavuşması imkansızdır. Tıpkı bundan önce yapılan kongrelerin kavuşturamadığı gibi.

MDD’cilerle EMEK muhalefeti 12 Ekim 1969 genel seçimlerinden sonra TİP kongrelerinde karşı karşıya gelecekti. Aybar’ın EMEK muhalefetine karşı gittikçe zayıflamasının ardından partiye hakim olan EMEK grubu, baş düşman olarak nitelendirdiği MDD’cilere TİP’i kaptırmak istemiyorlardı.

23 Kasım 1969 günü Ankara Çankaya ilçesinde yapılan TİP kongresini MDD yanlıları kazanmıştı. MDD yanlıları en büyük desteği ve gücü büyük çoğunluğu Dev–Genç üyesi olan Çankayalı gençlerden almıştı. TİP’in Çankaya ilçesindeki üyelerin büyük çoğunluğu Mihri Belli’nin önderliğindeki MDD’ci çizgiyi benimseyen gençlerden oluşmuştu. Kongre seçimi olaylı bir havada gerçekleşti. EMEK grubu kongreyi kaybetmemek için büyük mücadele vermişti. Ama hiç beklemedikleri bir sonuçla karşılaşmışlardı. Kongrede her iki grup arasında tartışmalar da yaşanmış, yaşanan tartışmalar kavgaya dönüşmüştü. Devrimci TİP komitesi olarak seçime katılan MDD’cilerin sözcüsü Mahir Çayan’dı. Çayan’la birlikte İlhami Aras, Atilla Sarp, Gün Zileli, Vahap Erdoğdu gibi isimler de Çayan’la birlikte Çankaya ilçe kongresini kazanmak için salonda hummalı bir çalışma yapmışlardı. Kongre esnasında yapılan konuşmalarda taraflar birbirlerini “ajanlıkla, Amerikancılıkla” suçlamışlardı.

Kongrede bir konuşma yapan TİP genel başkanı Mehmet Ali Aslan, MDD’ci gençler tarafından yuhalanıyor, konuşması sloganlarla engellenmeye çalışılıyordu.

MDD adına kürsüye gelenlerden Erdoğan Güçbilmez SD’cileri “ordu düşmanlığıyla” itham etti. Güçbilmez’e cevap verme işi SD taraftarı EMEK dergisi yazarlarından Adil Özkol’a düşmüştü. Özkol konuşmasında, Partinin ve sosyalist eylemin küçük burjuva artıkları tarafından ikiz sapma aracılığıyla tehdit edildiğini, Aybar’ın temsil ettiği birinci sapmanın sosyalizmin bilimselliğini münakaşa ettiğini, işçi sınıfının öncülüğünü reddettiğini, MDD’cilerce yaratılan ikinci sapmanın objektif sonucunun İşçi sınıfını küçük burjuvazinin peşine takmak olduğunu, bunların örgütü yıprattıklarını, eylem yaptıkları yerlerde uyguladıkları yanlış strateji sonucu potansiyeli CHP lehine kanalize ettiklerini anlattı. Bu konuşmadan sonra gerilim daha da artacaktı. Kürsüye bu sefer MDD’cilerden Gün Zileli gelecekti.

Gün Zileli yaptığı konuşmada Aydınlık dergisinden pasajlar okuyarak Sosyalist Devrimcilerin “ajan” olduğunu söyledi. Zileli, Behice Boran’ın da yazılarından pasajlar okuyarak Aren–Boran ikilisine ağır suçlamalarda bulundu. Zileli’nin konuşmaları üzerine iki taraf arasında kavga çıkar ve olayda kongrede konuşan ama TİP’e üye bile olmayan Gün Zileli ile Selçuk Şahin ağır şekilde yaralanır. MDD’ciler adına parti üyesi bile olmayan Vahap Erdoğdu’nun da Divandan konuşma talep etmesi üzerine ortalık yine karışmıştı. Hükümet komiseri kongreyi tatil ettiğini açıklamasından sonra SD’ci EMEK grubu salondan ayrılır. Bundan sonra MDD’ciler kendi aralarında kongreyi yapmışlar ve başkanlarını seçmişlerdi. Devrimci Gençlik Liderlerinden Mahir Çayan da bu kongrede TİP İl Delegeliğine seçilmişti.

Olaylı Çankaya İlçe kongresi bir gün sonra yayınlanan gazetelerde şu haberle yer alıyordu; “Arencilerle Demokratik Devrimciler Çatıştı”, “TİP kongresinde çıkan çatışmada 10 yaralı var”. MDD’ci gençler kongrenin iptal edilmesi üzerine 26 Kasım 1969 günü TİP Ankara İl Merkezini basarak tepkilerini ortaya koyuyorlardı. TİP’de kavgalar durmayacak, giderek büyüyecekti.

 


[1] Zileli, Gün, “Yarılma 1954-1972”, s. 329-331.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!