Ulu Türkistan’ın Trajedisi: Aral
Ulu Türkistan’ın Trajedisi: Aral
Ulu Türkistan haritasına bakanlar, Hazar Denizi’nin doğusunda büyükçe bir mavilik görürler, işte burası Aral’dır. Türkistanlı, deniz der: Aral Denizi. Gerçekte o mavilik günümüzde haritada göründüğü kadar büyük değil. Çünkü kurudu Aral. Deniz kurudu; iki üç parçaya bölündü; ortasında adacıklar oluştu.
“Aral ölüp giderken–Hiç kimse ahh demez – ölüp giden vatan– su değil!” Böyle haykırıyor bir Özbek şair: “ölüp giden vatan …..”
Aral kuruyor, kurudukça ana vatanımız Türkistan’ ı da kurutuyor.
Suların çekildiği alanlar çölleşti, kum denizine döndü. Yalnızca suyun çekildiği alanlar değil ardından bütün Ulu Türkistan çölleşmeye başladı.
Evvelden, Aral çevresindeki insanlar, balıkçılıkla geçinirlerdi. On binlerce ton balık avlanırdı Aral’ dan.
Şimdi Aral’ın suyunda hiç canlı yaşamıyor. Suyu zehir oldu Aral’ın, çevresini de zehirliyor.
Bölgedeki şehirler, köyler boşalıyor. Kalanlar ya hasta ya da gidecek yerleri olmadığı için kalıyor. Onlar da Aral’la birlikte ölümü bekliyor.
Türkistan Şehrinde de, kuyu sularında kireçlenmeler artı. Düne kadar zevkle içilen kuyulardaki sularda artık çöl suyu tadı var.
Aral’ı kuruttular. Daha fazla pamuk almak için damarlarını kestiler. Aral’ı besleyen Amuderya’yı, Sırderya’yı kanallara bölüp çöle akıttılar. Yönünü çöle çevirip “aş bu çölü’ dediler. Ulu Türkistan’ın kan kadar kıymetli suyu, damarlarından çıkıp kızgın kumların arasına aktı. Çöl suya kanar mı? Aktı koca Amuderya çölün ortasına doğru. Çöl suya kanmadı ama Aral kurudu.
Pamuk tarlalarına akıttıkları, çöle akıttıkları yetmezmiş gibi, poligon kurdular Aral’a.
Bilmem kaç metre yerin altında atom denemeleri yapıp, parçaladılar karnını Aral’ın. Kurutulan damarlarına bir de bu eklenince dayanamadı Aral, yeraltına sızdı.
‘Su değil kımızdı Aral,
Bir iffetli kızdı Aral,
Kalınca küffar elinde
Yer altına sızdı Aral.”
Böyle diyor, göller şairimiz Ali Akbaş.
Acımasız Sovyet totalitarizmi milyonlarca insanı öldürdü ve Aral’ı.
Aral’ı bilmemek, Ulu Türkistan coğrafyasını hiç tanımamaktır.
Aral’ı anlamamak, Ulu Türkistan coğrafyasındaki insanların ruhunu anlamamaktır.
Aral’ı düşünmemek, Türkistan Cumhuriyetlerinin geleceğine ilgi duymamaktır.
Aral’ın feryadını duymamak, insanlığın sesine kulak tıkamaktır.
Bugün Türkistan coğrafyasında Özbek’i, Türkmen’i, Kazağı hatta Kırgız’ı, Aral kadar ilgilendiren ortak bir mesele daha yok. Her yöreden, her meşrepten, hemen her yaştan Ulu Türkistanlının üzüldüğü ortak mesele, Aral trajedisi.
Bunu bilen herkes Aral’a koştu. Amerika Devlet Başkan Yardımcısını gönderdi. Avrupalılar Aral için bürolar kurdular, adamlar gönderip Aral’ın çevresinde nöbet tutmaya başladılar. Dünya Bankası fonlar ayırdı. Dünya Aral’ a koştu.
Bir biz anlamadık galiba Aral’ı. Pek çok dünya ülkesi göstermelik de olsa, Aral için bir şeyler yapıyor. Ya biz neredeyiz, Türkiye nerede?
Ulu Türkistan’da bunu soruyor insanlar bize: “Türkiye nerede?” Yüzümüz kızarıyor cevap veremiyoruz.
Türkiye, insanlığın ortak değerlerine sahip çıkmak istiyorsa, Aral’ da olmalı.
Türkiye, Türkmen, Özbek, Kazak Türkistanlıların gönlüne girmek istiyorsa, Aral’ da olmalı.
Türkiye, Ulu Türkistan’ı anlamak istiyorsa, Aral’da olmalı.
Ve Türkiye’nin, Türkistan Cumhuriyetlerinin geleceği ile ilgili düşüncesi varsa, Aral’da olmalı.
Aral kurudu; Aral çöl oldu; Aral yanıyor.
Kardeşlerinin bağrı yanarken” Ah” demeyene kardeş denmez.
Aral için bir “ah” da Türkiye’den yükselmeli.
Emin olun; Ulu Türkistanlılar sabırla bu “ahı” bekliyor.