Yaşam

Yeni Türkistan

“Yeni Türkistan

Çimkent şehrinden gelen ana yolun ilk dört yol kavşağı Yesevî Türbesine dönülecek yerdedir. Bu kavşaktan sola dönüldüğünde Yesevî Türbesi, sağa dönüldüğünde ise Kentav yoluna çıkılır. Şehrin merkezine gitmek için ise kavşağı karşıya geçmek gerekir.
Bir bakıma şehrin idarî merkezi de bu kavşaktan itibaren başlar. Kavşağa girişte sol tarafa düşen okul binası, onun arkasındaki askerlik şubesi, hemen karşıda savcılık binalarıyla, Rusların Türkistan’ı ele geçirdikten sonra kurdukları “Yeni Türkistan” bu civarda yerleşmiştir.
Savcılık binasından sonra, eskiden Lenin heykelinin bulunduğu büyükçe bir meydan ve meydanı cepheleyen hakimlik (valilik) ve Yesevî Üniversitesi binaları yer alır. İlk Kazak Hanlarından Esim Hanın adını taşıyan bu alanda, Nevruz Bayramı, Bağımsızlık Bayramı gibi büyük törenler yapılır. Her nevruzda büyük bir festival yerine dönüşür bu alan.
Büyük Özbek yazarı ve Türkistan doğumlu Adil Yakupov’un çocukluk yıllarında bu civarda beş bina varmış. Yakupov, çocuk yaşta iken babası, antikomünist olduğu gerekçesiyle tutuklanır. “Rejim düşmanının çocuğu” sıfatıyla geçirdiği günlerde Türkistan’ın bu semtini ve bu alanda yapılan törenleri Yakubov, şöyle anlatır:
“Türkistan’da Kul Hoca Ahmet Yesevî Türbesinin hemen yanında Orta Asya’yı zapt eden General Çerniyayev tarafından yaptırılan beş altı tane sağlam kerpiç yapı bulunuyordu. Çerniyayev, bu binaları çarın askerleri için yaptırmış; Sovyet hakimiyeti ise bu binaları hapishane haline getirerek etrafını dikenli tellerle çevirmişti. Her Cumartesi dikenli telli bu kaleye en az 150–200 genç yaşlı, kadın erkek toplanıyordu. Bunlar “halk düşmanlarının” aileleriydi. Genç kadınlar, titreyen iki büklüm ihtiyarlar, hapishane memurlarının yemekleri kabul etmelerini bekleyerek sabahtan akşama kadar dikenli tellerin yanında mahzun mahzun duruyorlardı. Validem, bazen beni de hapishaneye beraberinde götürüyor, eğer görüşmek nasip olursa, babam beni de bir kez daha görsün istiyordu. Ama babamı bir defa olsun göstermediler; göstermedikleri gibi götürdüğümüz yiyecekleri de defalarca geri çevirdiler. Bazen ben birkaç saat gözlerimi dikip bekledikten sonra bir bahane ile hapishanenin tam yanındaki şehir parkına doğru koşardım. Orada, Allah’ın her günü miting yapılıyordu. Şehir okullarından davul ve trompet sesleri ile “piyonerler” ve hatta “oktyabryatlar” ( komünist çocuk teşkilatlarının üyeleri) sıra sıra parka geliyorlardı. Parkın ortasında kırmızı pankartlarla sarılmış büyük kürsüler yerleştirilmişti. Deri ceket giymiş beli tabancalı “faaller”, bu kürsülerden nutuklar atıyorlardı.”
Yesevî Türbesinin yanındaki kavşaktan her geçişimde, gözlerim hep Yakubov’un çocukluk yılları hatıralarından anlattığı binaları arardı. Kavşağın sağında duran okul binası, Yakupov’un okuduğu okul olmalıydı. Hapishane olan binalar ise ya karşı köşede halen savcılık binası olarak kullanılan yerlerdi veya okulun arkasındaki askerlik şubesi binaları. O dönemde her gün tören yapılan park ve meydan ise savcılıkla hakimlik binaları arasındaki park ve şimdiki adıyla Esim Han alanı olmalıydı.
Yakubov’un beş altı taş bina olarak tarif ettiği “Yeni Türkistan” mahallesi daha sonraki yıllarda birbirine paralel caddeler ve ona açılan sokaklarla epeyce genişlemişti. Bütün resmi daireler, bankalar bu civarda kurulmuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!