Türk Solu-Kürt Solu Çatışması

Dr. Baran Yalan Söylüyor

Gerçek: “Dr. Baran Yalan Söylüyor”

TDKP’nin yayın organı Gerçek dergisinin 30 Ekim 1993 tarihli 31. sayısında “Hozat Katliamında Çarpıtılan Gerçek” başlıklı yazıda PKK’lı Dr. Baran’ın açıklamalarına tepki gösterilerek Dr. Baran ve PKK aleyhine şu suçlamalar yapılıyordu:

Doktor Baran: “Biz Filistin’de misafirdik, Türkiyeli dostlar da bizim misafirimiz” başlığıyla çıkan yazıda “ülkede misafir” olan dört devrimcinin öldürülmesini “kontrgerillayı vurduk” diye açıklıyor, Dersim’e başka sol örgütleri misafirliğe çağırıyordu. Sonra da, “bu örgütler bizim ülkemizde misafirdir, misafir kaldıkları Türkiye devrimini gerçekleştirmek istedikleri sadece biz her türlü desteği vermeye hazırız. Bizim bu örgütlerle en ufak bir sorunumuz yoktur” diye sürdürüyordu. Hiçbiriyle sorunu olmadığını, onların dostu olduğunu söyleyen Baran’ın, TDKP’lilerin öldürülmesini, TİKKO’luların kaçırılmasını, devrimci demokrat öğretmenlerin katledilmesini hangi dostluğun çerçevesine aldırdığı artık herkesçe malumdu. Misafirler, misafirliğin gerektirdiği kurallara bağlı kaldığı sürece dost kabul edileceklerdi, yoksa bu dostane(!) görüşmelerin birinde çay bardakları ellerinde arkalarından vurulacaklardı. Ve cinayetler, “kesinlikle bunların TDKP ile uzaktan yakından bağlantıları yoktu. Bizim vurduklarımız, kontra ağzıyla konuşan, kontra pratiğini halka dayatan bir gruptu” uydurma gerekçesiyle meşru gösterilmeye çalışılacaktı.

TDKP Merkez Komitesi öldürülen gerillalara sahip çıkmıştı ama Doktor Baran, garip bir mantıkla “sahip çıkıyorsa burada bir yanlışlık vardır. O zaman bu birlikler, kesinlikle onların denetiminden çıkan birliklerdir’ diye konuşuyordu. Baran, bir örgüt hakkında o örgütün merkez komitesinden daha fazla bilgi sahibi olmasını “biz onları uzun süredir izliyorduk” ifadeleriyle açıklıyordu.

Baran pişkinlikle iki kişinin cenazesinin meçhul olduğunu iddia ederek bunların cenazelerine ne olduğunu soruyor ve ekliyordu: “Biz şunu iddia ediyoruz: Kaybedilen iki cenaze polislere aittir, kontralara aittir, düşman bunu gizledi. Bakın birçok bildiri dağıtılıyor, altında TDKP imzası var, fakat özünde polis bildirileridir.” Baran, öldüklerini sanarak bırakıp gittikleri yaralı iki gerillayı ölü kabul etmekte diretiyor, TDKP bildirilerini polise mal ediyor, esir aldıkları diğer iki gerillanın ne durumda olduğunu açıklamıyordu. Oysa ölü kabul ettiği iki gerilla, Deniz ve Taylan yaşıyor. Baran’ın “polis” dediği Taylan’la yapılan söyleşiyi bilindiği üzere dergimizde yayınlamıştık. Baran kendisiyle yapılan röportajda, konuyla ilgili soruları yanıtlamaktan kaçınıp manevra yapıyor. Devrimci komünistleri öldürmelerinin arkasında yatan gerçeği anlatmak istemiyor. Dersim’de bildiri dağıtılmasını, esnafın kepenk kapatmasını polise mal ederek, halkın sahip çıktığı cenaze törenlerinde kontrgerilla parmağı görmekte ısrar ediyor. Böylece, attığı çamurdan iz kalmasını bekliyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, PKK Tunceli Örgütü Dersim halkını ve Dersim’in gerçeğini tanımıyor; şimdiye dek “halka rağmen halk için” halktan zorla vergi toplaması, Dersim halkının yiğit evlatlarını, devrimci demokrat öğretmenleri katletmekte tereddüt göstermemesi bunun kanıtı. Öte yandan, devrimci düşüncelerin etkisi altında bulunan, bu yüzden PKK’nın faaliyet yürütemediği bir bölge olan Dersim’deki güçsüzlüğünün faturasını devrimci komünistlere saldırarak çıkartıyor. istediği tek şey var; herkesin kendisine tabi olması. Buna rıza gösterilmiyorsa eğer, dayatacaktır. Bu dayatma kapsamı içinde PKK özgürlükçülüğünün sınırlarının nereye kadar genişleyebileceği ortaya konulmuş oluyor. Öldürüyor, kaçırıyor, cezalandıracağı yeni isimleri ilan ediyor. Üstelik bir de, bizim örgütlerle sorunumuz yok diyor. Oysa Baran’ın, devrim ve sosyalizm için faaliyet yürüten bütün örgütlerle sorunu vardır. Yaşanan son olaylar bunu gösteriyor. O, dostların, ellerini kollarını bağlayarak teslim almak isterken, bu tercihin onu hangi ittifaklara yönelteceği bellidir.

PKK’nın Avrupa kuruluşlarından “ERNK Avrupa Örgütü” 13 Ekim 1993 günü yaptığı açıklamada başta TDKP olmak üzere çeşitli Türk ve Kürt soluna mensup örgütlerin PKK’nın katliamlarını eleştiren tavırlarına karşılık eylemlerini şu sözlerle savunuyorlardı:

İnsanlar satırla doğranırken tepki göstermeyenler Türkiye devriminin yiğit önderlerinden Kaypakkaya’nın katlinden sorumlu olan, Dersim Karta Sor muhtarı yurtsever Hasan Cengiz’i katleden, PKK komutanlarından Cemil (Mehmet Yüksel)’i canice öldüren ve pek çok yaralama. ihbar olayının faili olan Kamer Özkan, cezalandırılınca neden yaygarayı basıyorlar? Yani Kamer Özkan ajan olamaz mı?

Bir yandan da devlet destekli ve sanki Sol’a karşı tavrımız varmış gibi, çirkin bir politika sürdürülmeye çalışılıyor. Bizim ne TDKP, ne de başka bir sol güce karşı özel bir tavrımız yoktur. Bunu tasvip etmiyoruz. Ancak biz kan–ateş içinde tarihin en zorlu savaşlarından birini veriyoruz. Savaş koşullarını bilmek ve anlamak gerekiyor. Savaş alanında, devrimi ve gerillayı zorlayan koşullara ve bu yönlü pratiğe ve gerillayı takibe karşı tavır konulmuştur. Bunun anlaşılması gerekir. Tüm Solun, savaş gerçekliğini görmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki bu savaş, aynı zamanda onların savaşıdır. Kürt halkının olduğu kadar Türk halkının da özgürlük mücadelesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!