Başkasının Makası İle İp Kesene Arz–ı Halimdir!
“Başkasının makası ile ip kesene arz–ı halimdir!
Benim yazımdan kopya çektiniz, önce alkışları topladınız. Sonra da zılgıtı yiyince, titreyen ellerle beni ilahlara kurban etmeye kalktınız! Yaşınıza, başınıza, daha önemlisi işgâl ettiğiniz makama hiç yakışmadı. Bu şekilde sanki zılgıttan kurtulmuş mu oldunuz Sayın Recai Kutan?
Beni muhatap almasını teklif ettiğiniz muhtıradan sonra ben 24. 01. 2000 günü yazdığım yazımın arkasında aynen duruyorum.
Siz nerede duruyorsunuz Sayın Kutan?
Bu ülkede birçok insan ‘demokrasinin başkalarının da haklarını korumak olduğunu’ anlamak istemez. Benim gibi bir avuç insan, sizin partinizle fikirdaş olmadığı halde, sizin hakkınızı korumak için 28 Şubat döneminde epey dayak yedi. Bu ülkenin uluslararası standartlara kavuşmasından ödü kopan zihniyet, beni şeriatçı yaptı, liboş diye alay etti, avlularda serinlememi teklif etti, ailemi baskı altına almaya kalkıştı…
Onların kafadaşları, benim Genel Yayın Yönetmeninden farklı bir görüşde olmamı hazmedemediler. Onlar, düşünce özgürlüğü nedir bilmezler, gazetelere örnek olarak Pravda’yı hayâl ederler.
Onları yine de anlıyorum; onların meramı, bu ülke kapalı toplum olsun ki onlar çapsız kalıp yine de her yerde egemen olsunlar!
Ama sizi anlamıyorum! Ben, sizin gasp edilen haklarınıza sahip çıkıyordum. Sizden birisi olmadığım hâlde. Bundan böyle de, aklımın erdiği kadarıyla bu ülkede Müslüman’ın da, Kürt’ün de, solcunun da haklarına sahip çıkmaya devam edeceğim.
Ancak bir gerçek var; siz beni sattınız!
Siz, kitlelerin güvenini kazandığınız sürece orada oturabilirsiniz. Sizi savunanlara bunu yaparsanız, ileride kitlelerden size güvenmelerini hangi yüzle isteyeceksiniz? Gazetecilerden alıntı yaptığınızı söylüyorsunuz, bir parti başkanı olarak sizin hiç fikriniz yok mu? Hep sokma akılla mı hareket edersiniz?
Sayın Kutan, liderliğinizde bu parti, değil bu ülkeyi demokrasiye taşımak, çıkan krizlerin hep merceğinde oldu. Erken seçimden çark ettiniz, kaybettiniz. Ben tesettürün, daha doğrusu seçilen her insanın mecliste temsil edilmesinden yanayım. Ancak, siz Merve’yi kendi partinizin üyelerinin şaşkın bakışları arasında birdenbire sahneye çıkardınız. O sırada, Türkiye olağanüstü bir dönemden yeni yeni demokrasiye dönüş yapıyordu.
Sizin beyninizin bir yarısı ben, diğer yarısı da Erbakan mı?
Ben partinizi, size karşı tavır alanlarla garip bir ittifak içinde görüyorum. Bu ülkenin açık toplum olmasını istemeyenler, AB üyeliğinden ödü kopanlarla hep paslaşıyorsunuz. Olmadık zamanda siz bir pas atıyorsunuz, diğerleri golü yapıştırıyor.
Biliyorum, Fazilet’teki diğer arkadaşlar sizinle aynı fikirde değil.
Ancak, bir el, hem de çok yakınınızdaki bir el, girdiği pazarlıklar çerçevesinde sizi kullanıyor!
Sayın Kutan, birileri size ‘‘Hött!’’ dediği zaman, ‘‘Al sana Cüneyt!’’ demeyin. Yakışmıyor!”
Önce Genelkurmay’ın sert cevabı ve sonrasında gelen tepkiler, Kutan’ın çıkışının “şövalye” yanını ezip geçmiş; geriye, lideri küçülten bir “sinme”, “geri adım atma” imajı” bırakmıştı. Yaramazlık yapıp zoru gören bir çocuğun “Vallahi ben yapmadım, o yaptı!” deyip suçu bir başkasına yükleme basitliğiydi sergilenen.