Hizbulvahşet Manzaraları
KORKU FİLMİ DEĞİL,
HİZBULVAHŞET MANZARALARI
Motor gürültüsünün yankıları devam edecekti, fakat İstanbul Beykoz’da patlayan silah sesleri daha baskın geldi. Sessiz sedasız, kimsenin haberi olmadan ortadan kaybolan ve muhafazakar kimlikleriyle tanınan 12 işadamının izini süren polis, kredi kartı harcamalarından yola çıkarak teröristlerin adreslerini tespit etmişti. İzlendiklerini anlayan zanlılarla güvenlik güçleri arasında silahlı çatışma çıkınca, bölgeye ağır silahlarla donatılmış timler gönderildi.
Ellerinde rehine olduğunu belirten teröristlerle polis arasında saatlerce süren çatışma, kurşun sesleri eşliğinde televizyon kanallarından naklen yayınlandı.
Teröristlerin kimliği yabancı değildi: Hizbullahçılar…
Beykoz’daki operasyon bittiğinde buzdağının görünmeyen kısmı da gün geçtikçe ortaya çıkıyor, Türkiye dehşet görüntüleriyle irkiliyordu. Hizbulvahşet, kaçırdıkları insanları işkencelerle öldürüp, evlerin bahçelerine, bodrumlarına gömmüştü. Yakalanan teröristlerin ifadelerinden yola çıkılarak yapılan kazılarda çürümüş, kokmuş cesetler çıkıyordu. Fanatizm, en vahşi görüntüleriyle sahnedeydi. Türkiye Türkiye olalı böyle bir vahşete ve insanlık dışı görüntülere tanık olmamıştı. Cesetler, öyle dağ başlarına değil İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere gömülmüştü.
İddialardan yola çıkılarak yapılan yargılamalarda, “Motor sapıklığı”nın dinle bağdaştırılması nasıl akla ve mantığa sığmıyorsa, onunla kıyaslanmayacak derecede insanı dehşete düşüren ceset manzaraları da din uğruna çizilen, ama hiçbir dinin kabul edemeyeceği korkunç bir tablonun ürkütücü motifleri olarak gözler önüne seriliyordu. Torbalara, çuvallara tıkılıp, toprağın altında çürümeye bırakılan ceset görüntüleri, ülke genelinde buz gibi soğuk bir güvensizlik rüzgârı estirmeye yetti de arttı bile. Terörist teröristti; adını dinsel bir kavrama dayandırmak ne onu dindar kılar, ne de işlediği cinayetleri mazur gösterebilirdi. Önyargısız bakanlar bilirler ki, fanatizmin ne sağı–solu, ne de dincisi–dinsizi vardır. O, aklın rehin alındığı bir ruh hâlidir. Akıl, bir kez devre dışı kaldıktan sonra insanın nereye kadar gidebileceği hiç belli olmaz. Yıllarca aynı tarikate mensup olduğu din kardeşinin başına çivi de çakabilir; on yıllık yoldaşını diri diri çuvala koyup üstüne beton da dökebilir. Fanatizm, terörizmin fikri altyapısıdır. Terörizm, fanatizm üzerinde yükselir. Sorgulanması yasak dogmalarla tıka basa doldurulan bir kafanın, tartışamadığı kafayı ezmekten başka çaresi yoktur. Bir insanın, sırf farklı düşünüyor ya da farklı inanıyor diye kafasına çivi çakabilmek, kollarını bacaklarını kırabilmek ya da domuz bağıyla bağlayıp yağlı urganla boğabilmek için gereken o büyük kini ancak fanatikleşen bir zihin üretebilir.