İttihat Ve Terakki

Cemiyet’in Genel Merkezi Yeni Bir Nizamnâmeye Kavuşuyor

Cemiyet’in Genel Merkezi Yeni Bir Nizamnâmeye Kavuşuyor

 

Bu aralık Merkez-i Umumi yeni vaziyete göre bir nizamname hazırlamakla meşguldü. Alelacele tanzim olunan yeni nizamname el yazısı ile taş üzerine basılarak alakadar olanlara dağıtılmıştı. Her tarafta şubeler açarak faaliyete geçmek için bir nizamnamenin elde bulunmasına lüzum vardı. Bu yeni cemiyetin maksat ve mesleği hakkında o nizamnamede deniliyor ki:

Meşrutiyet’i idarenin tamamını temin, cins ve mezhep ayırmaksızın bütün Osmanlıların bir ittihad-ı tâm dahilinde istikmal-i refahıyla nail-i hürriyet olmalarına çalışmış olan “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, bundan böyle de Kanun-u Esasî dairesinin ayni maksatla sây’ine devam edecektir.”

Bu cümle pek açık bir mana ifade etmemekle beraber onu aynen olduğu gibi neşrediyoruz. Belki aceleye gelerek onu daha vazih olarak yazmak kabil olamamıştı.

Nizamnamenin ikinci maddesi mucibince cemiyetin, mevkii gayri muayyen bir Merkez-i Umumisi ile her vilâyet, liva, kaza ve kariyede müteşekkil heyetler tarafından idare olunan bir veya müteaddit merkezler bulunacaktı.

Merkez-i Umumi mevkiinin gayr-i muayyen olması cemiyetin henüz vaziyetten emin olmadığına ve tamamiyle meydana çıkmak için bir müddet daha beklemek istediğine Selânik’te kalması ve meydana çıkması münasip görülmüştü.

Nizamnamenin kırk yedinci maddesi cemiyete girmek için yapılacak tahlif muamelesinden bahisti. Bu tahlif merasimi de Meşrutiyet’ten evvel olduğu gibi ibka edilmişti. Deniliyor ki:

“Kabulüne karar verilen fert, gözleri kapalı olduğu halde heyet-i tahlifiye tarafından merkez dahilinde ve fakat ayrı bir mahalde âtideki mevada riayet edeceğine dair tahlif olunacak ve müteakiben merkeze getirilip gözleri açık olarak ihvana takdim olunacak ve defter-i mahsusunda mukayyet yeminini imza ettikten sonra efrad-ı cemiyetten madut olacaktır. Tahlifi icra kılınan zat heyet-i tahlifiyeye tanımayacaktır”.

Yeni vaziyete göre değiştirilen yemin sureti şu idi:

“Dinim, vicdanım, namusum üzerine yemin ederim ki esas maksadı, Kanun-u Esasi’nin tatbikine ve milletin hukuk-u meşrua-i hürriyetini kâmilen istisale ve bilâtefrik cins ve mezhep bicümle Osmanlı akvamının ittihat esası üzerine terakki ve tealisine çalışmaktan ibaret olan “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, ne bu andan itibaren dahil oldum. Milletin esdiyadı şan-ü şevketiyle memleketin temin-i saadet ve refahını herşeye ve hatta canıma tercih eylediğime ve tevdi edilecek esrarı muhafaza eyleyeceğime ve cemiyetin kabiliyetime göre vereceği bütün kararlarını icrada ve uhdeme tahmil ve tevdi edeceği vezaifi tamemen ifada tereddüt eylemeyeceğime ve cemiyete dühul hususunda bir gûna itiraz ve menfaat-i hususiye beslemeyip sırf maksad-ı cemiyeti takip ve muhafaza edeceğime ve Kanun-u Esasi’ye ölünceye kadar sadık kalacağıma ve şayet bunca taahhüdat-ı namuskâraneye rağmen nakise ahdedecek olursam cemiyetin nefrin ve tel’inine müstahak olacağıma şimdiden söz veririm, vallah billah.

Nizamnamenin cemiyet efradı da taalluk eden diğer maddelerinde şunlar yazılı bulunuyordu.

“Efradın vücudu cemiyetçe mukaddes ve kıymetdar addedildiğinden her fert, şahsen bir felaket hisseylediği anda derhal merkez heyeti idaresine keyfiyeti ihbar eylemelidir.”

“Vezaiften maada hususatla, hatta Merkez-i Umumi Heyeti azasıyla en son dahil olan efrat arasında zerre kadar fark yoktur.

“Efrad-ı cemiyetten ecel-i mevuduyla vefat edenlerin ibka-yı namı için kendilerinin erbab-ı hamiyetten oldukları ihvana ilan edilecektir.

Cemiyet efradı meyanından maksad-ı cemiyet uğrunda duçar-ı felaket olanların ve eğer vefat etmiş ise muhtac-ı muavenet bulunan ailelerinin maişetlerini ve evlatlarının tahsil ve terbiyelerini cemiyet mütekeffil olduğundan sarfolunacak mebaliği Merkez-i Umumi tederik ve tevdiaya memurdur.

“Cemiyete hidematı fevkalade ibraz eden her ferdin vefatından sonra Merkez-i Umumi’nin kararıyla hem muhtac-ı iane olan evlat ve ailesinin maişeti temin edilecek, hem de hidemat-ı güzidesini musavver olmak üzere bir kitap yazılarak namı ibka ve tevkir ve ismi sütun-u hakikate hakkedilecektir.”

Evvelce cemiyetin nizamnamesindeki mücazat fasıllarında yazılı bulunan idam ceazası da tabii kaldırılmış ve onun yerine denilmişti ki:

“Mücazat, cemiyetin maksadına iras edeceği tesire göre, tenbih, takbih, muvakkat ve daimi tart ve beynelihvan tel’in ve merkezlere tamim cezalarından ibaret olacaktır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!