KARPUZ
“Karpuz…
Hayatımın en büyük hediyesi…
Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğimi hergün evinden, hususî otomobiliyle gönderirdi. Ben de hapishane kapısının yanındaki ilk telörgüde yemeğimi beklerdim. Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi. Yine böyle beklerken, bir gün ihtiyar bir adam telörgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kılıklı bir İhtiyar… Beni asla tanımadan “oğlum, içeride bir Necip Fazıl varmış!… Şu karpuzu ona hediye getirdim; Allah rızası için götürüp verir misin?” dedi. Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde “ver, baba, hemen götüreyim!” dedim ve aldım. İşte hasbî, her türlü nefs oyunundan uzak, Allah için verilen hediye… Bu meçhul Müslümandan tüten edayı ömrümce unutamam!.. Keşke o karpuzu kesmeseydim; hep ona bakıp düşünseydim, İslâm ahlâkını fikretseydim, ağlasaydim, ağlasaydım…”
Necip Fazıl Kısakürek
Cinnet Mustatili s.76