İttihat Ve Terakki

Makedonya Meselesi ve Avrupa’nın Konuya Bakışı

Makedonya Meselesi ve Avrupa’nın Konuya Bakışı

 

Terakki ve İttihat Cemiyeti aradan seneler geçtikten sonra 1908 inkılâbına sebebiyet verecek olan Makedonya meselesiyle ciddi bir surette meşgul olmağa başlamıştı. Büyük devletler, Balkan devletlerinin tam ortasında kalan bir yanar dağ gibi kaynamaya başlayan Makedonya meselesini iyice parmaklarına dolamışlardı. Vaziyet, Osmanlı Devleti’nin taksimine Makedonya’dan başlanılacak gibi gösteriyordu. Bu işi en ziyade kurcalayan yine Rusya Devleti idi. Terakki ve İttihat Cemiyeti uzun bir layiha kaleme alarak bunu, Rusya Devleti hariç olmak üzere büyük devletlerin vekillerine takdim etmişti. Bu lâyihada deniliyordu ki:

Bugün seyirci olduğumuz manzara gariptir. Şimdiye kadar çare gösterenler hep büyük bir lütufkârlık takınan ecnebilerdir ki bunlar tarafından gösterilen çareler gayri kabili tatbik olan şeylerdir. O halde memleketlerini ve onun marazlarının ecnebilerden daha iyi bilen Osmanlıların bu babta söz söylemeye hakları olmak lazım gelir.

Avrupa’nın Makedonya’daki ıslahat mesaisi hiçbir netice vermedi. Hatta Makedonya ahvali beter oldu, iğtişaşlar çoğaldı. Bu hakikat karşısında Avrupa şerefiyle işten çekilip müşkülâtı arttırmaktan başka bir şeye yaramayan her türlü müdahaleden ferakat edeceği yerde Makedonya’yı bilâhare daha ziyade belâlara duçar edecek olan bir tecrübegâha çevirmek istiyor.

Evet elemle haber aldık ki İngiltere Hariciye Nazırı Sir Edvard Grey, Makedonya ihtilâlinin bastırılması, oraya müstakil bir vali tayiniyle mümkün olacağı fikrini ileri sürmüştür. Petresburg kabinesi de Makedonya meselesinin beynelmilel bir idare teftişiyle halledilmesini düşünüyormuş.

Son derecede kat’i ve emin olarak diyebiliriz ki bu iki türlü tedbirin ne biri, ne diğeri şayanı kabül değildir. Çünkü her ikisi de Makedanya’nın Osmanlılık mecmuasından büsbütün ayrılmasını intaç edecektir. İslâm ve Hıristiyan bilumum vatandaşlar vatanlarını ecnebi müdahalelerinden korumak, şahsi ve siyasi hürriyetlerini şimdiki müstebit hükûmetin elinden almak için birleşerek “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti namı altında toplanmışlardır.”

Bu cemiyet memleketimizin umumi inkırazını intaç edecek olan bu gibi teşebbüslere karşı milli haklarımızın müdafaasına katiyen azmetmiş olduğu cihetle, bu uğurda her türlü vasıtalara baş vuracağımızı ve adalet ve medeniyetle kabil-i telif olmayacak bir suretle ecnebilere bazice olmağı katiyen kabul etmeyeceğimizi arz ederiz.

Avrupa’nın maksadı Makedonya’nın saadetini temine matuftur deniliyor. Avrupa bunca mesaisine rağmen şimdiye kadar bu maksadımıza muvaffak olamamıştır. Avrupa’nın gayesi ortaya bir nevi Makedonya hükûmeti veyahut Makedonya mümtaz eyaleti çıkarmaktır. Bunların ikisi de tehlikelidir. Belli başlı bir Makedonya bundan iki bin seneyi mütecaviz bir zamandan beri mahvolmuştur. Eski Makedonyalılardan bugün eser bile kalmamıştır. Makedonya tarihî bir hatıradan başka bir şey değildir. Ancak o imparatorluğun hayatiyle kaimdir. Makedonya’yı teşkil eden üç Rumeli vilâyetinin talihi diğer yirmi yedi vilâyetin talihine bağlıdır. Bunların hepsi birden Osmanlı Devleti’ni teşkil eder, yapılacak başka bir taksim yoktur.

Madem ki Avrupa maziyi ihya etmekte bu kadar gayret gösteriyor, neden meselâ Polanya Devleti’ni yeniden kurmuyor? Polonya henüz yakın zamanlara kadar mevcuttu.

Makedonya’ya taalluk eden tedbirlerin kâffesi ölü doğmuş çocuk mesabesindedir. Avrupa Makedonya’nın hastalığını bilmiyor, yahut bilmek istemiyor. Zevahire bakarak yanlış neticelere varıyor. Zannediyor ki Makedonya’da iki türlü halk var: Bir tarafta Müslümanlar yani cellâtlar ve diğer tarafta Hristiyanlar (bilhassa Bulgarlar) yani bigünah mazlumlar! Bu sebepten dolayı Hristiyanları yani Bulgarları Müslümanların güya vahşet ve taassuplarından korumak için tedbirler alarak Makedonya’ya çaresiz olduğunu zannediyor.”

Terakki ve İttihat Cemiyeti tarafından yazılan bu beyannameden beri aradan otuz sene geçmiştir. Bugün Makedonya’nın aldığı hal malûmdur: Makedonya’lı Bulgarların bir çoğu Bulgaristan’a iltica etmiş bulunuyorlar ve orada bizzat Bulgarlar tarafından kesiliyorlar, hapislere atılıyorlar, açlık ve sefalet içinde çalkanıyorlar. Bugün Osmanlı idaresine avdeti isteyip istemedikleri kendilerine sorulacak olsa idi bunu büyük bir sevinçle kabul edeceklerine şüphe yoktur!

Beyannamede Terakki ve İttihat Cemiyeti bir Makedonya milleti yoktur demekle hata etmiş oluyor. Makedonya milletinin mevcudiyetine sarsılmaz bir imanla kani olanlar bugün bile Makedonya muhtariyeti için geceli gündüzlü çalışmaktadırlar. Osmanlı Devleti zamanından beri Bulgarlar Makedonya meselesinde iki de bir ayrılırlar, Sofya emperyalizmi, Makedonya’nın Bulgaristan’a ilhakı için çalıştığı halde Makedonyalı mefkûreciler, Türklerde dahil olduğu halde Makedonya’nın muhtariyetini temin etmek isterler. Terakki ve İttihat Cemiyeti bu muhtariyetçilerle teşriki mesai etmiş olsa idi, Makedonya’da Bulgar emperyalizmine karşı muvaffakiyetle mücadele etmiş olacaktı ve Makedonya muhtariyetçilerini Sofya emperyalistlerine karşı kullanmanın yolunu bilse idi, belki Balkan muharebesi bile zuhur edemeyecekti. Çünkü Makedonya muhtariyetçileri, Balkan ittifakına karşı şiddetle aleyhtar idiler, bu ittifakın Makedonya’nın taksimini intaç edeceğini biliyorlar ve o zamanki İttihat ve Terakkî Erkânı’nı ikaza çalışıyorlardı. Ne çare ki iş işten geçmişti, İttihat ve Terakki Hükûmeti düşmüş ve düşünceye kadar da Makedonya muhtariyetçileriyle iyi geçinmenin yolunu bulamamıştı. Meşrutiyet’i takip eden senelerde İttihat ve Terakki Makedonya’da vukua gelen kanlı hadiselere en ziyade Kral Ferdinand’ın sebep olduğunu ve Bulgar emperyalizminin İstanbul’a kadar uzayan büyük bir Bulgar Devleti kurmağı tasavvur ettiğini, Makedonya muhtariyetçilerinin ise yalnız muhtar bir Makedonya tesisini arzu ettiklerini ve bu muhtariyet Makedonya dahilinde kalacak olan Türklerin de müsavi hukuka malik olacaklarını anlayamamıştı. Anlamış olsa idi, birini diğerine karşı kullanmanın çaresine bakardı. Makedonya muhtariyetçilerinin, bütün Makedonya’yı kat’î surette Yunanistan Sırbistan ve Bulgaristan arasında taksim edildiği halde bile o muhtariyet fikrinden kat’iyen vazgeçmedikleri nazar-ı dikkate alınacak olursa, onlarla müştereken hareket etmenin ne büyük faydalar temin etmiş olacağı kolaylıkla anlaşılır.

Halbuki gerek Meşrutiyet’ten evvel gerek sonra Türk jandarması ve Türk askeri, Bulgar emperyalizmine mensup Bulgar çetelerile Bulgar muhtariyeti için mücadele eden Bulgar çetelerini birbirinden ayırmıyor ve iki tarafı da tepelemeğe çalışıyordu. Muhtariyetçi çeteler Makedonyalı Türkleri Makedonya milletinden addettikleri için Türklere katiyen düşman değildirler. Balkan Muharebesi’nde Türklere karşı yapılan katliamları bir çok yerlerde menetmek suretile de Türklere dost olduklarını ispat eylemişlerdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!